Korku bacayı sardı. RTE Almanya’da “gönlündeki partisi” için oy istedi. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ise binlerce insanla onu protesto etti. O korktukça “Alisiz Alevi” demagojisi ile Alevileri hedef aldı. RTE açıkça, onun Kaçak Sarayı’ndaki asimilasyon sofrasına oturmayan Turgut Öker’den ve onun TBMM’den olacağından korkmuş olacak ki, “Alevilerin içerisinden bir tanesini de milletvekili adayı yaptılar. Kardeşlerim, uyanık olmaya mecburuz” demiş. Korkunun ecele faydası yok. Turgut Öker Meclis’e can getirecek.

RTE Almanya’da, bir laf daha etmiş; “Hz. Ali’yi sevmekse benden daha Alevisi olamaz. Ama yok, Alevilik bir dinse orada Tayyip Erdoğan yok. Onu Alisiz Aleviler düşünsün” demiş.

Kırmadık onu, düşündük;

Aleviler “hakikat” yolunda, o “şeriat”!

Aleviler “Kırklar meclisinde, Cem’de semaha duran Ali’yi” sever, o “Namaza duran Hz. Ali’yi”

Aleviler tahta Zülfikarlı Ali’yi, o kılıç Zülfikar’ı olan Hz. Aliyi.

Aleviler “Hak, Muhammed, Ali” diyerek, unvansız, fakir Ali’yi sevdi, o ümmetine Halifelik yapan Hz. Aliyi!

Pir Sultan Abdal “Bilmeyenler bilsin beni, Ben Ali’yim, Ali benim” der, o “Hz Ali’yi sevmeyi” Alevilik sandı.

Aleviler dört kapı, kırk makam ilkesi İnsan-i Kamiller meclisine gider, o İslam’ın beş şartı ile ümmetin “iyi kulu” olmaya.

Aleviler “akıl” danışır ve “felsefe” okur, o “vahiy” okur, “fetva” dinler.

Aleviler “yolumuz var” der, o “mezhebimiz

Aleviler “En-el Hak” (Tanrı benim) der, o “Tanrı ile insanı bir göstermek Tanrı’ya şirk koşmaktır” der.

Aleviler “İnsan-ı Kamil” mertebesine yükselmek ister, o “Başkanlık” mertebesine!

Aleviler “sevgi bizim dinimizdir” der, o “dininin, kininin davasına”  düşkün “dindar nesil”.

Aleviler “benim kabem insandır” der, o “Kabe Mekke’de”.

Aleviler “cem” der, o “namaz

Aleviler “cemevi” der, o “cami

Aleviler “Dede, Ana, Pir” der, o “İmam, Ulema”

Aleviler “Telli Kuran Bağlama” ile “okunacak en büyük kitap insandır” der, o mitinglerde “Kur-an” sallar.

Aleviler “Gülbank, Nefes, Duazı İmam” okur, o “Ayet, Sure, İlahi”

Aleviler “Cennet ve cehennem bu dünyadadır. İyi ve kötü insanın elindedir” der, o  “hayrın” ve “şerrin” fıtrat olduğuna ya da Allah’tan geldiğine inanır.

Aleviler “Muharrem orucu” der, o “Ramazan orucu”

Alevilik Aliyi sever, o Muaviye’yi

Aleviler “bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok” der, ona göre “kadın erkek eşitliği fıtrata ters”

Hacı Bektaşi Veli “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” der, o ”zorunlu din dersini kaldırırsanız onun yerine uyuşturucu bağımlılığı ve terör gelir” der.

Hacı Bektaşi Veli “Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız” der, o “Biliyorsunuz Bay Kemal bir Alevidir!” der, ümmeti “yuuuuuuhhh!” der.

Aleviler “Eşitlerin rıza şehrinde musahiplik-yol kardeşliğine” çağırır, o 1150 odalı AKSaray’dan “İslam kardeşliğine”

Hacı Bektaşi Veli “Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan halka müderris olsa da; Hakk’a âsîdir” der, o “Tek din, tek dil, tek bayrak, tek millet, tek vatan!”

Aleviler “Eline, diline, beline sahip ol” der, o nefret ve ayrımcılık diline sığınır, hırsızlar yüce divandan kaçırılır.

Aleviler “Hacı Bektaşi Veli” ile, o çocuk ve kardeş katili padişahları “İslam adına” aklayan fetvacı “Şeyhülislam Ebusuud” ile gurur duyar!

Aleviler “Pir Sultan Abdal” ile, o Alevi katili “Yavuz Sultan Selim” ile gurur duyar!

Aleviler Berkinlerle gurur duyar, o çocukları öldüren polislerle.

Aleviler onun ecdatlarının katlettiklerinin yolundan gider, o Alevi katleden ecdatlarının yolundan.

Aleviler her yıl Görgü Cemi’nden geçer, halkına hesap verir. O hakkındaki tüm suçlamalardan kaçar, korunma ve dokunulmazlık zırhına sığınır.

Alevi’ye dini sorulduğunda “Ben Aleviyim” der, o “Elhamdülillah Müslümanım“!

Özetle Alevilik kendine özgü, bağımsız bir inançtır. Bu inanç dogmalardan, hurafelerden arındırılmış, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.

O nedenle Aleviler düşündü:

O Alevi olamaz!