Tarih, 22 Mayıs 2014.

Berkin Elvan’ı anmak üzere Okmeydanı’nda düzenlenen boykota polis müdahale etti. Görgü tanıklarının anlattığına göre polis, dört eylemciyi kovalarken Okmeydanı Cemevinin 200 metre yakınına gelmiş, cemevi yakınında bekleyenlere ateş açmıştı. Kurşunlardan biri Uğur Kurt’a isabet etti.

30 yaşındaki belediye işçisi Uğur Kurt, evli, bir çocuk babasıydı. Bir yakınının cenaze töreni için öğle saatlerinde Okmeydanı Cemevindeydi. Vurulduğunda kurşun omuriliğini zedeledi.

Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu “Çatışma sonrasında da silahla yaralanan 30 yaşında bir genç var. Şu anda ağır yaralı olduğunu biliyoruz ama hastanemiz bütün imkanlarını kullanarak gerekli müdahaleleri yapıyorlar. İnşallah kurtulacaktır. Bütün dileğimiz temennimiz budur” açıklamasını yaptı.

Uğur Kurt kurtarılamadı, hastanede hayatını kaybetti.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Eğer bir polisin silahından çıkan bir kurşun ile hiç günahı olmayan, meseleye uzaktan bakan bir yurttaşımız, seken kurşun ile yaralanmış olsa bile böyle bir olaya adı karışanların derhal adliye önüne çıkartılmasını ve gereken cezanın verilmesini arzu ediyorum” dedi.

Ne valinin ne siyasi yetkilinin temennisi gerçekleşti.

“SIKMA, SIKMA”

Savcı, olay yerine 24 saat sonra gitti. 14 polisin silahına el konuldu, balistik incelemede kurşunun polis silahından çıktığı belirlendi. Olay anı görüntülerine, amirin polislere “sıkma, sıkma” diye bağırdığı ama polisin onu dinlemeyip silahını ateşlediği yansıdı.

Yine de açılan soruşturmada polisin ifadesi önce “tanık” sıfatıyla alındı. Ardından açılan davada sanık olan polis, yargılandığı süre boyunca hiç tutuklanmadı.

Uğur Kurt’un eşi Narin Kurt dava öncesi şu açıklamayı yaptı: “Bu ülkede kanun olduğuna inanıyorum eşimin katilinin de hakkettiği cezayı alacağını umut ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti adaletine güveniyorum. Benim 2 yaşında bir çocuğum var ve o babasını bir daha hiç göremeyecek. Buna bir insan sebep oldu, polis memuru da olsa. Ben çocuğuma babasının nerde olduğunu anlatamayacağım. Sayın savcıya sesleniyorum. Birazcık vicdanıyla hareket etsin. Sonuçta ortada bir cinayet var. Kitapta ne ceza yazıyorsa o polis memurunun o cezayı almasını istiyorum.”

Savcılık ise düzenlediği iddianamede “olayda kasıt olmadığını” belirterek polisin, TCK’nın 85. maddesi uyarınca “Taksirle ölüme neden olmak” suçundan 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Yani, polis kasıtlı bir eylemde bulunmamıştı, yanlışlıkla olmuştu…

Yargılama da iddianameye uygun şekilde yapıldı.

Olay görüntüleri 19 Şubat 2016’daki duruşmada izlendi. Tanıkları da aynı heyet dinledi. Ama 25 Ekim 2016’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin tüm üyeleri değişti. Yeni heyet görüntüleri duruşmada izlemeden, karar duruşmasına kadar sanığı hiç görmeden, 25 Nisan 2017’de nihai kararını açıkladı.

Üstelik müfettiş raporunda bile polisin hatalı davrandığı, silahını usule uygun kullanmadığı yazıyorken. Raporda, polisin, silahını o açıdan ateş ettiğinde, törendeki birine isabet edebileceğini öngörmesi gerektiği ifade ediliyordu. Zaten sonuç da rapordaki gibi olmuştu. Duruşma savcısı da polisin, “olası kastla öldürme” suçundan cezalandırılmasını istedi.

Mahkeme tüm bunları gözardı etti, Uğur Kurt’u vuran polise taksirle ölüme neden olma suçundan önce 2 yıl hapis cezası verdi. Sanığın “tutum ve davranışları” lehine indirim sebebi kabul edildi, ceza 1 yıl 8 aya indirdi. Ceza son olarak 12 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi.

Narin Kurt bu kararın ardından “Oğluma ne diyeceğim ben?” diye sordu. 8 yıl önceki cinayet, memleketin cezasızlık rafına kaldırıldı. Uğur Kurt’un oğlu şimdi 10 yaşında, Narin Kurt’un sorusu hala cevapsız.

*Başlıktaki dize, Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri şiirinden.