Öğretmenler tarih boyunca siyasi iktidarların hedefi haline geldiler. Sürgün edildiler, meslekleri ellerinden alındı, tutuklandılar, güvencesizleştirildiler, düşük ücretlerde çalıştırıldılar ancak asla umutlarından vazgeçmediler. Umut ne bir ihtimaldir, ne de zor koşulları görmezlikten gelmek için yaratılan mazerettir.

Öğretmeni 'yaşatmak' ortak geleceğimize sahip çıkmaktır

Salgında öğretmenler öğrencilerin yaşamına dokunmaktan bir an bile vazgeçmedi. Uzaktan eğitim sırasında mutfak dolapları, evin duvarları sınıf tahtası oldu. Arkadaşlarımız kimi zaman uzaktan eğitime erişimi olmayan öğrencilerine bilgisayar, tablet bulmaya, kitap ulaştırmaya; salgında işsiz kalan, yoksullukla, açlıkla baş başa bırakılan öğrencilerinin aileleriyle dayanışmayı örmeye; kimi zaman da öğrencileriyle parklarda, bahçelerde, köylerde bir araya gelmeye çalıştı. İnternet sorunu nedeniyle bir tepeye çıkarak öğrencilerine ulaşmaya çalışan Aziz Öğretmen kalp krizi sonucu yaşamını kaybetti ve arkadaşımıza saatler sonra ulaşılabildi.

Yüz yüze eğitim için ek bütçe ayrılmadı. Okullar salgına hazır hale getirilmedi. Öğretmenler sınıflarını, okullarını temizleyerek, boyayarak; maskeyi, dezenfektan malzemelerini temin etmeye çalışarak öğrencileri için okulları hazır hale getirmeye çalıştı. Yüz yüze eğitimin başlaması ve genişletilmesiyle yüzlerce öğretmene, öğrenciye tanı konuldu. Sınıflar, okullar karantinaya alındı. Salgının başından itibaren yirmi bir eğitim emekçisi arkadaşımız salgın nedeniyle yaşamını kaybetti.

Meslek liselerinde öğretmenler maske, dezenfektan, siperlik vb. üretimi için okullara çağrıldı. İş sağlığı ve güvenliği sağlanmayan koşullarda çalıştırıldı. Mersin'de Ramazan Şahin arkadaşımızı okulda gerçekleşen patlama sonrası kaybettik.

Eğitim emekçileri; sağlık riski taşıyan mesleki formasyonlarına uygun olmayan istekleri dışında işlerde görevlendirildi. Bu görevlendirmeler sonucunda hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu.

Sözleşmeli, güvencesiz çalıştırılan arkadaşlarımız salgında ciddi ekonomik sorunlar yaşadıkları halde atamaları yapılmasına rağmen aylar sonra göreve başlatıldı. Açlık sınırının, asgari ücretin dahi altında, güvencesiz çalıştırılan ücretli öğretmen, usta öğretici arkadaşlarımıza telafi eğitiminde görevlendirilmeleri durumunda ücretlerinin ödenebileceği, görevlendirilmezlerse ödenen ücretlerin iadesi ile ilgili taahhütnameler imzalatıldı. Özel öğretim kurumlarında ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımız kısa çalışma ödeneğine, ücret kesintilerine mahkûm edildi, uzaktan eğitimde uzun saatler esnek çalışma koşulları ile çalıştırıldı, salgın yayılımına rağmen eğitim kurumlarına çağrılarak salgında çalışmak zorunda bırakıldı. Salgında öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin hakları özel okul patronlarının "insafına" bırakıldı. MEB salgın döneminde özel okul patronlarının tüm taleplerini gerçekleştirdi ve son yapılan açıklama ile öğrencilerin özel okullardan kamu okullarına geçişini durdurdu.

Hukuksuzca meslekleri ellerinden alınan arkadaşlarımızın dosyalarının OHAL Komisyonu tarafından incelenme süreci salgında daha da yavaşlatıldı.

Uzaktan eğitim tüm öğretmenler için cumartesi de dahil sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar uzanan çalışma koşullarının dayatıldığı bir süreç haline getirildi. Kamu hizmeti veren öğretmenlerin ihtiyacı olan cihazlar sağlanmadı, derslerin önemli bir kısmını farklı platformlardan gerçekleştirmek zorunda bırakılan arkadaşlarımız internet kotası yetersizliği nedeniyle internet ücretini kendileri karşılamak zorunda kaldı. Uzaktan eğitimde arkadaşlarımızın yoğun emek harcamasına ve ders ücretlerinin artırımlı ödenmesi gerekliliğine rağmen ek ders ücretlerinde kesintiye gidildi. MEB son gönderdiği yazı ile öğretmenlerin sabah 8.30'dan akşam 20.20'ye cumartesi de dahil haftada 54 saat çalıştırılacağını açıkladı.

Şimdi de resmi ve özel tüm okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler sermayenin ihtiyacı için, salgın yayılımının ciddi boyutlara ulaşmasına rağmen emekçiler, anne-babalar salgında dahi çalıştırılabilsin diye yüz yüze eğitime çağrılıyor. Salgında dahi en temel yurttaşlık hakkı olan ücretli ebeveyn izni hakkı verilmedi. Fiziksel hareketliliğin azaltılması için genel ve etkili önlemler alınmadan yüz yüze eğitim başlatıldı ve tüm eğitim kurumlarında salgın yayılım arttı. Salgının artışı nedeniyle uzaktan eğitimle devam edileceği açıklanmasına rağmen son açıklanan karar ile bir kez daha öğretmenlerin, öğrencilerin yaşamı, sağlığı riski altında... Tüm öğretmen arkadaşlarımızın da uzaktan eğitimde saatlerce çalıştırılma uygulamalarına ve salgın yayılımının her geçen gün daha da artmasına rağmen haftada en az bir gün okullara geleceği açıklanıyor.

Haklarımız için, yaşamlarımız için mücadele ediyoruz salgın süresince... Öğretmenler, eğitim emekçileri kaybederse, ortak geleceğimizi, çocukların, gençlerin hayallerini kaybederiz.

Öğretmen arkadaşlarımız salgında öğrencileri yüz yüze eğitim sırasında sadece salgından korumaya çalışarak değil, eğitimden kopmalarını önlemeye, ruh sağlıklarını güçlü tutmaya çalışarak öğrencileri ve aileleriyle de dayanışma göstererek çocukların, gençlerin gelecek hayallerinin, umutlarının bir kez daha sığınağı oldu.

Umut ne bir ihtimale çağrıdır, ne de zor koşulları görmezlikten gelmek için yaratılan mazerettir. Umut dünyayı değiştirme kararlılığımız ve irademizdir. Haklarımıza, yaşamlarımıza birlikte sahip çıkmaktır.

Salgın süreci; sermayenin ve siyasal iktidarların çıkarlarını ve devamını savunanlarla; çocuğun üstün yararını, eğitimin temel bir hak olduğunu, alınıp satılamayacağını, eğitim emekçilerinin haklarını savunanlar arasındaki mücadele tarihini yazma sürecidir, umudu örgütleme mücadelesidir bizim için...

Ernst Bloch' un dediği gibi "..bir olasılık anlamında değildir, umut sadece onun için bir şeyler yapabilirsek orada olabilir."