Siyaset, din, para ve hak, insana inmedi! O gücü ve zoru elinde tutanlara indi.

İnsana ait olan, insana inmedi, hak hırsızlarının ve gaspçıların elinde esir kaldı!

Siyaset kime indi?
Siyaset, “çilik” eki alıp maaşlı meslek, geçim ve hükmetme aracı haline geldikten sonra bir daha özgürce kullanılan bir hak olarak insana inmedi. O, elitlerin elinde kaldı. İnsan mutlu, huzurlu, eşit olmak, barış içinde insanca yaşamak için siyasete dokunmak istediğinde, siyaset insana yasaklandı. Darbeler oldu! Cezaevleri ve idam sehpaları kuruldu. Siyasi yasaklar “yasallaştı.”

Siyasetçilerin ve egemenlerin elindeki siyaseti Ali İsmail Korkmaz’ın kafasına tekme olarak indi. Ethem’in, Berkin’in ve nicelerinin kafasına kurşun olarak sıkıldı. Denizlere idam sehpası, Mahirlere baskın, İbolara işkence olarak indi. Devletin ve “politikacının” elindeki siyaset Dersim’de, Çorum’da, Maraş’ta, Roboski’de, Soma’da ve 1 Mayıs’ta katliama dönüştü! Siyaset aşk ve devrim olmaktan uzaklaştı. TOMAlaştı, tazyikli su, gözaltı, tutuklama, baskı, gasp, hırsızlık ve biber gazına dönüştü.

Din kime indi?
Din insana inmedi! Korku ile tapılmak zorunda olunan gök tanrılarına ve onların yeryüzündeki temsilcisi olan yer tanrılarına indi! Devlet katına sığınıp ruhban sınıfı ile ulemanın elindeki fetvalara dönüştü. Korkulan ve biat edilen din haline geldi.

Din diyanete, genarellerin ve cumhurbaşkanın eline Kuran olarak indi.  “Kabe’nin neresi olduğunu 7 Haziran akşamı sandıktan çıkacak sonuç gösterecek’’ dediler.

Din, egemenlere ve onların siyaset diline indi. Laik ve demokratik dil ülkeden firar eyleyip, uhrevi dil seçim meydanlarında istismara dönüştü.

Din” inanç ve ruhsal bir maneviyat olup insanın vicdanına ve aklına inemedi. İndiğinde Sokrates’in ve Giordano Bruno’nun başına gelen yaşandı. Vicdana mihman ve akıl tarlasına ekilen inanç, yer tanrılarının elindeki dine göre  “zındık” ve “kâfir” olarak damgalandı. Katli vacip ilan edilip, defterinin dürülmesi buyruldu. Olan oldu: Pir Sultan Abdallar, Hamdullah Çelebiler idam edildi. Alevilik yasaklı inanç ilan edildi.

Soma katliamı, kadın cinayetleri ve AKP kaynaklı diğer tüm zulmü “fıtrat” ile örtmeye kalktılar.

Para kime indi?
Para insana inmedi! Patrona indi!

Devletin ve patronun kasasına istiflendi. Afrika kıtasında tüm açlığı ortadan kaldıracak 40 milyar dolar bulunmazken sadece tek bir insanın (Bil Gates’in) kasasında 79,2 milyar dolar istiflendi. Ülker grubu sahibi Murat Ülker 4,4 milyar dolar ile Türkiye zengini oldu. Para zengine, egemenlere ve yandaşa indi! Yoksula açlık, yoksulluk ve yoksunluk indi. Allah en çok zenginleri sevdi. Önce genç olmadan yoksulların açlıktan ölen çocuklarına mezarlarda yer ayırdı.

Para, patrona indi. Mehmet, kömür madenine indi. Bir daha gün yüzüne çıkmadı. Onun payına Soma’da sıralı mezarlara inmek düştü.

Para, Nişantaşı’nda, Paris’te alışveriş yapanlara indi. 70 TL için ekmeğe koşan Roboski çocuklarının başına bombalar indi! Para ayakkabı kutusu ile sıfırlama sistemi olanı sevdi ve ona vahiy gibi indi. Ermenek’te maden cinayetinde oğlunu kaybeden babanın ne ayakkabısı, ne kutusu vardı.

Bileği güçlü olanda, para 700 bin TL’lik saate dönüştü.

Para Bakara’yı makaraya sarana indi. Saraylıya, köşklüye, bankacıya, patrona indi!

Para Saraylara örtülü ve açık ödenek olarak aktı… Türkiye’de günde 2 dolarla geçinenlerin sayısı 13 milyonu aştı!

Haklar kime indi?
Haklar insana inmedi! İnsanlığa ait olması gereken tüm haklar, insandan çalındı! Gasp edildi! Din ile siyaset ile para ile zor ile çalındı ve gasp edildi! Haklar el değiştirdi. Devletin, patronun ve yer tanrılarının hakları genişlesin diye, insana ait haklar gasp edildi.

Hepsi insana indi
Oysa tüm maddi, manevi zenginlikler ve temel haklar insana ait. İlk insana ait tüm komünal haklar, sınıflı toplumla birlikte gasp edildi, dinle, zorla, siyasi düzenbazlık ve para ile çalındı.

Bugün halkın devletten “talep” olarak sıraladıkları “haklar” aslında insanlığa ait doğal ve kazanılmış haklardır. Halka düşen görev “talepler” sıralamak değil, egemenler tarafından gasp edilmiş ve çalınmış haklarına sahip çıkmaktır.

Kendine “taban ve seçmen arayan” mesleki siyaset kurumları ve siyasi elitlere hizmet yerine, siyaseti insana indirecek hayatı örgütlemektir.

Siyaset ve haklar insanın eline inmeli. Söz, yetki karar halka inmelidir.

Bunun için siyaseti insana indirmek herkesin görevi olmalıdır.