“Yalnızlıktan hoşlanan ya vahşi hayvandır ya da Tanrı.”
Aristoteles

Yalnızlaşıyoruz. Kapitalizm denilen vahşilik yalnızlığı kutsallaştırıyor. Eğitim yalnızlığı öğretiyor. Din, sanal ibadeti vaaz ediyor. Sosyal medya herkesi tek kişilik hücrelere hapsetmek için 5.7 inçlik cam ekranlı hapishaneler üretiyor. Tabii ki kastettiğim şairlerin romantize ettiği yalnızlık değil, aksine kapitalizmin kolektif ve sınıf insanını bireyselciliğe mahkûm ve mecbur kıldığı yalnızlıktır. Bireyselcilik üzerine kurulmuş yaşamın ve üretim ilişkilerinin hedeflendiği yalnızlıktır. İnsanı; insana, topluma ve sınıfsal aidiyetlere yabancılaştıran yalnızlık. İnsanı; dayanışma, paylaşım ve sevgi üzerinden değil, serverler üzerinden bağlayan, ağların sanal gerçekliğinin yalnızlığıdır. Server çöktüğünde, elektrik kesildiğinde yalnızlaşan sanal gerçekliktir. Yalnızlaşmadır. Kapitalizmin sosyal medya üzerinden insanın toplumsal yapısına açtığı savaşın adıdır. Onlar birlik değil yalnızlık, dayanışma değil, bencillik öğütlüyorlar.

Eskiden “insan yaşlandıkça yalnızlaşıyor” denilirdi, bugün daha çok gençler ve çocuklar yalnızlaşıyor. İnsanlar dokunmak ve temas etmek yerine, makinelere bağlı yaşıyor. Bill Gates’in Microsoft Windows yazılımı ile Steve Jobs’un Apple İphone’una bağlanıyorlar.

Smile ile dokunuyorlar. Babalar ve anneler o cam ekranlarında o kadar “mutlular ki”, çocuklarının ‘benimle ilgilenir misin’ sorusunu, sanal yalnızlıklarına ve ekran mutluluklarına saldırı olarak görüp,, çocuklarına susmayı ve yalnızlaşmayı hediye edecek İpad’i eline tutuşturuyorlar.

ABD’de tek başına yaşayan bir kişi “konuşacak arkadaş arıyorum” diye gazeteye ilan veriyor.

2016 yılında bir faşist tarafından öldürülen İşçi Partisi Milletvekili Jo Cox, “Yalnızlıktan ötürü acı çeken milyonlarca kişiye yardım etmeli” diyordu. Bugün İngiltere ise yalnızlık tehlikesinin yaratacağı tahribatlara karşı “Yalnızlık Bakanlığı” kuruyor. Yalnızlık, kimine göre insanın kendine, kimine göre de insanın insandan kaçışıdır. İnsanın ailesinden, akrabalarından, komşularından ve çevresinden kaçışıdır. Sığınılan ızdıraptır. Tek başına “özgür” olma ve istediği mutluluğu yalnız yaşama arzusu, aslında yalnızlaşan, yabancılaşan ve mutsuzluğa kapı açıyor.

Aslında bir merak ile başlıyor her şey... Sonrası malum; parmağınız ile dokunduğunuz sanal gerçeklik, artık geri dönüşü olmayan ve ruhunuzu teslim alan bir cehenneme dönüşüyor. İnsanın insana tahammülünün olmayışıyla başlıyor yalnızlık. Birlikte yaşamın, dayanışmanın ve paylaşımın sorumluluklarından kaçışın adıdır yalnızlık. Kalabalıklar içinde yaşanan yalnızlık serzenişe dönüşüyor. Sosyal medya hesaplarında “beni beğen” butonu, depresyonlara “cankurtaran” olarak öneriliyor. Hayallerimiz, direnişlerimiz, mücadelelerimiz, kutlamalarımız, eleştirilerimiz, laf sokmalarımız, sevgimiz, depresyonlarımız, kavgalarımız, düşmanlıklarımız, tartışmalarımız, acılarımız, sevinçlerimiz ve sanal yalnızlığımızın evidir sosyal medya.. Sanal gerçekliğe, narsizme, hazcılığa, egosantrizme ve kişisel iktidarlara yürümekten, insanın kendisine, aşka, insanlara, dayanışmaya ve toplumsal mücadeleye yürümeye yorulmuş ayakların kıblesidir, sanal yalnızlık gerçeği. Eşine, sevgilisine sığınmaktan yorulmuş kadın ya da erkek, çocuklarına sarılmayı unutmuş baba ve anne, babalarının ve annelerinin yanaklarını mıncık mıncık makas atmaktan kaçan gençler… Akıllı telefonlar kadar “sevdiklerine” zaman ayıramayanlar.

İnsan bencilleştikçe, kendisinden başkasının gerçeğini önemsemediği sürece yalnızlaşıyor. İnsana bağı zayıfladıkça, çevresiyle ilgisi koptukça telefonuna, sosyal medya hesaplarına ve bir de yalnızlığına sığınıyor. Her yalnızlık dünya içinde kendine yeni dünyacıklar kurmak, bozmak ve yeniden kurmakla başlayan kısır döngüye dönüşür. İnsanlardan kaçış sadece yalnızlaştırmıyor, aynı zamanda insanı muhabbetsizleştiriyor. İç konuşmalarına mahkum ediyor. Her iç konuşanın ardından gelen yalnızlık depresyonlar, sanal muhabbetlerle terapi edilmeye çalışılıyor. Sokakta biten selamlaşmaların yerini, sanallaşan günaydınlar, iyi geceler alıyor. Unutulmuş mahalle oyunların yerini, online oyunlar gasp ediyor. Sosyal medya kalabalıklığının içinde de aslında yalnızlık egemendir. Teknolojik yalnızlığın dibe vuruşunun resmi artık kanıksanmaya başlanıyor. Yalnızlık aslında kapitalizmin tuzağı cehennem, farketmeden kendimizi içine bıraktığımız kuyudur. Tekrar nasıl çıkacağını bilemediği derinliktir.Yanı başındaki insana ve dokunacak kadar yakın olduğun sevgiye körlüktür. Her sabah öpücük yerine, mesajla uyanmaktan mutlu olmaktır. Telefon ekranlarındaki renkli simgeleri fark eden gözlerin, aynı çatı altında yaşadıklarınızın göz rengini unutturmasıdır. Ve siz bir sabah yalnızlığın tokatıyla uyandığınızda, yalnızlığınızı öpecek bir insanı aramıyorsanız, yalnızlık sizin alın yazınız değil, müebbetle sığındığınız sosyal medya hücrelerinin program yazılımınız olmuştur.Eğer kapitalizm denilen lanetli zamanın insana kurduğu tuzakla yüzleşmezsek, sanal gerçeklik tuzağının yarattığı insani ve toplumsal tahribatları konuşamazsak, her ülkede ‘Yalnızlık Bakanlığı’nın kurulması kaçınılmaz olacaktır.