Nasıl bir zamana denk geldik anlamak mümkün değil. Bir yerde bu coğrafyada müzisyen olmanın zorluğunu çekerken diğer yandan da bu şartlara katlanmanın tek yolunun yine müzik olmasının getirdiği bir çelişki var içimde. Zaman zaman -belki de sıklıkla- niye, kime ve niçin şarkı yazdığımı düşünecek kadar umutsuzluğa düştüğüm oldu ama aynı zamanda sonsuz bir direnme gücü de buldum yaptığım işte. Başka hangi meslekte var hâlâ bir şarkıyla dünyanın değişebileceğine olan umut. İyimserlik… İnanç…


Bir haftadır gerek Sezen Aksu gerekse Sedef Kabaş olayında toplumun büyük bir kesimi yaşananlara sert tepki gösterdi. Sanatçılar da bu duruma sessiz kalmadı ya kişisel hesaplarından ya da meslek örgütleri aracılığıyla bu isimlere destek verdi. İktidar kanadı özellikle Sezen Aksu’nun şarkı sözünde her zaman olduğu gibi muhafazakâr seçmeninin yanında yer aldı. İBB Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ise hükümetin metro hattıyla ilgili engellemeleriyle ilgili söylediği “İstanbul›a ihanet eden kim varsa en tepeden en alta kadar deşifre ederiz. Tiyatro oynamaya kalkmasınlar" sözlerine oyuncu Fırat Tanış, “Ahlaksızlığı tiyatro sanatıyla tarif eden bir yerel yöneticinin bağlı olduğu siyasi iradeden, kültür sanat politikası üretmesini bekliyoruz. Daha çok bekleriz. Muhalefeti böyle, iktidarını siz düşünün” diyerek tüm meslektaşlarının sözcüsü oldu. Bunun üzerine ise Ekrem İmamoğlu, ifadelerinden dolayı kırdığı tüm sanatçılardan özür dilemek inceliğini gösterdi ve olay daha fazla büyümeden son buldu. Aslında düşünürsek bizler çocukken masum mahalle kavgalarında “Artist misin sen” dayılanmasına hep maruz kalmadık mı? Yaşımız ilerleyip de sanatı meslek olarak seçince büyüklerimizin “Asıl işin ne?” sorusunda gözlerimizi kaçırmadık mı? Ev kiralarken, kız isterken, birilerine kefil olurken güvensiz ve sorgulayan bakışlardan rahatsız olmadık mı?

TAVŞAN DUDAK SEBEBİ…

Bu yazıyı yazarken ülkemizin gururu dünya çapında piyanistimiz Fazıl Say ile ilgili bir Tweet düştü önüme. Burada bile yazmaktan çekineceğim şeyler… Say, söz konusu Tweette şu ifadeleri kullanıyordu: “Naçizane, sevenimiz sevmeyenimiz bir çift söz etmek isterim. İlki şu: “Yamuk ağızlı Fazıl”. (Bu benim kırıldığım alındığım bir şey değildir.) Ben tavşan dudak doğumluyum. (3 dudak) Zordur. 4 ameliyatım var. Yine de; Görüntü tam düzelmez. Gerçek bu. Fiziksel olarak durum bu. Keza ikincisi; Dişlerim; Tavşan dudak sebebi; iç damaklarda çıkanları oldu. Hacettepe’de 9 yıl süren (ve 17 yaşımda biten) çok yorucu bir ortondonti metodu ile dişler, öne çekildi, yerleştirildi. Çok iyi bakmama uğraşmama rağmen, çok sağlıklı değil ve iyi değil. Ne diyeyim? Sanatçıları tutkuları ile başbaşa bırakın. Ve unutmayın, Ülkeleri en çok temsil eden sanatçılardır. Sanat içini dökmektir. Aynadır. Çağrıdır. 52 yıllık geçtiğim yolda, dünyada ve ülkemde; bazı şeyleri başardığımı ve çok ürün bıraktığımı düşünüyorum. O kadar. Ne daha az ne daha çok”

Yazımın başında yazmıştım ya ne için kime şarkı yazıyorum diye. Yazıyoruz mu demeliydim? Arkadaşlar bir Fazıl Say kolay mı yetişiyor zannediyorsunuz?

BİR TROL GİBİ ÖLMEYİN

Piyanoya 4 yaşında başladığını, Ankara Devlet Konservatuarı’nda Üstün Yetenekli Çocuklar için özel statüde eğitim gördüğünü, 8 yaşında beste yaptığını, 1994 yılında New York’ta “Genç Konser Sanatçıları Yarışması’nda” dünya birincisi olduğunu, 5 kıtada konserler verdiğini,2008 de Avrupa Birliği tarafından “Kültür Elçisi” unvanı aldığını... Belki Fazıl Say ile birlikte aynı yıllarda, aynı yaşlarda müziğe başlayan üstün yetenekli binlerce çocuğun arasından niye bir tek Fazıl Say çıkıyor hiç düşündünüz mü? Yaşıtları mahallede top peşinde koşarken, tatillerde denize girerken, aylak aylak gezerken, yolculuklarda bile her gün saatlerce piyano çalışmanın ne demek olduğunu biliyor musunuz?

Teknik olarak binlerce piyanistin çaldığı klasik bir eserde -notalar, tüm değerler, nüanslar yazılı olduğu halde- esere kendi yorumunu katmanın zorluğunu hatta imkânsızlığını tahmin edebiliyor musunuz? Lütfen artık cahillikten keyif almayı bırakın. Bir trol gibi yaşayıp trol gibi ölmeyin. Okuyun, dinleyin, izleyin ama aynı zamanda yazın, söyleyin, çekin. Bir deneyin. İnanın bana hayatı doya doya yaşayacağımız özgür bir ülkede çok daha mutlu olacağız hepimiz. Dünya çapında bir piyanistimize fiziki görünüşü dışında yazmanız gereken bir sürü övgü dolu söz olmalı.

Hadi bir yerden başlayın…