Alper Taş hatırlattı: “Savaş yalanlarla başlar, yalanlarla sürer, gerçeklerle sona erer.”

Şimdi sadece yalanlar sansürsüz, gerçekler sansürlü ve en berbatı da otosansürlü olanları.

Aklı başında herkes Afrin harekâtının doğrudan etkisini görüyor: Mevcut OHAL’i savaş ile katmerleştirmek, meşrulaştırmak, uzatmak, uzattıkça destek kazanmak. Ama tam tersi de olabilir: Savaşırken açlığı ve ölümleri artırmak ve mevcut desteği de yitirip tepetaklak oluvermek.

Önemli yan etkilerinden birisi elbette TSK’nin artan rolü. Generallerinin yarısı hapiste, hapiste olmayanların önemli bir kısmı “kripto FETO’cüler” olarak izlenen bir ordudan söz ediyoruz. Böyle bir ordunun kendisini ‘ispatlaması’ ve hatta inisiyatif alması, ABD ve Rusya indinde doğrudan muhatap olmasına yol açar mı?

Son durumun özeti şöyledir: Türkiye, ABD ile Rusya arasında kaldı. Kürtler de öyle. Suriye’de şimdi ABD ile Rusya düpedüz vekâlet savaşındalar. Özellikle Kürtler ne ABD ne Rusya demek zorundalar. Çünkü aşikâr şekilde hem Ruslar hem Amerikalılar Kürtleri sattılar. Ve çünkü hem Ruslar hem Amerikalılar Türkiye’yi kendi trafik ışıklarına göre bir askeri harekâta mecbur bırakmaktalar.

Belki de oyun içinde epey başka oyunlar da var. Rusya TSK’nin Afrin’i ABD müttefiki Kürtlerin elinden alıp Suriye rejimine teslim etmesi şartını mı koydu? ABD, Kürtlerin iyice kendisine mecbur kalması için mi şimdilik göz yumdu?
Suriye rejimi elbette bir Rusya rejimidir; “saldıracak olan uçakları düşürürüm” dedikten sonra Rusya’nın yeşil ışık yakması bir tezat değil bir uyarı olsa gerek. Yeşil ışık yakma imkânını elinde tutan, sarı ve hatta kırmızı ışık da yakabilir çünkü. Ayrıca Pentagon sözcülerinden Eric Pahon, “Menbiç konusunda TSK ile karşı karşıya gelmemiz durumunda ABD kendini savunacak” demedi mi? Dedi. Fırat’ın batısında Rusya ile Türkiye’nin ters düşmesi elbette ABD’nin çıkarına. Fırat’ın doğusunda ABD ile Türkiye’nin ters düşmesi de Rusya’nın çıkarına.

Konuya ilişkin İbrahim Varlı şöyle demişti: “Afrin’de tam olarak ne yapılacağı, burada ne kadar kalınacağı, girdikten sonra atılacak adımların ne olacağı konusunda ciddi bir bilinmezlik var.” Çünkü TSK o coğrafyada Rusya’nın ve ABD’nin trafik tabelalarına, yeşil-sarı-kırmızı ışıklarına göre bir askeri harekât sürdürmeye mecbur.

Fehim Taştekin ise BBC Türkçe sitesinde önemli bir analiz kaleme aldı, altını çizdiğim yerleri aktarıyorum: “Rus yeşil ışığı bir bakıma sarı ışık sayılır ve her an kırmızıya dönebilir. Astana’daki ortakların [Rusya, İran ve Suriye’nin] ivedilikle beklentisi, Türkiye’nin Afrin’i kısa sürede altın tepside Suriye’ye sunması olacaktır. Buna karşın Türkiye’nin muhtemel şartı da Kürtlerin inşa ettiği demokratik özerkliğin elbirliğiyle bitirilmesi olacaktır. Operasyonun deklare edilen hedefi ‘PYD-YPG-PKK’nin kökünü kazımak’. Hesaba katılmayan şey şu: Afrin’i demokratik özerk modelin bir parçası haline getiren aktörler yerel. PYD burada güçlü bir tabana sahip. Son 5 yılda da gerek öz savunma gerek yerinden yönetim deneyimleriyle halk bu sürece katıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) havadan ve karadan girip Afrin’i dağıtabilir. Ancak bu yapının destek unsurları kalıcı bir şekilde sökülüp atılamaz.”

Kısacası, şimdi konuşurken ve yazarken otosansürsüz gerçeklerden vazgeçmek en kötüsüdür. Otosansürsüz en önemli gerçek ise elbette şudur:

Savaşa hayır, barış hemen şimdi!