Erdoğan cephesinde yerel seçim kampanyası “olması gerektiği” gibi gidiyor. Partili Cumhurbaşkanı, propaganda sürecini tek başına götürüyor. Benzer sözleri tekrarlayıp, muhalefete yönelik bilindik suçlamaları sıralıyor. Son dönemin taktiği, Erdoğan’ın ve AKP’nin yaptıklarını CHP yapıyormuş gibi göstermek. Halbuki kutuplaştırma, manipülasyon gibi başlıklar söz konusu olduğunda bunların esas sahibinin hangi siyaset tarzı olduğu belli. İster AKP’li ister MHP’li […]

Erdoğan cephesinde yerel seçim kampanyası “olması gerektiği” gibi gidiyor. Partili Cumhurbaşkanı, propaganda sürecini tek başına götürüyor. Benzer sözleri tekrarlayıp, muhalefete yönelik bilindik suçlamaları sıralıyor. Son dönemin taktiği, Erdoğan’ın ve AKP’nin yaptıklarını CHP yapıyormuş gibi göstermek. Halbuki kutuplaştırma, manipülasyon gibi başlıklar söz konusu olduğunda bunların esas sahibinin hangi siyaset tarzı olduğu belli.

İster AKP’li ister MHP’li olsun, Erdoğan’ın kürsüye çıkardığı adayların politik arenada zerre kadar hükmü yok. AKP’lisi elini kolunu koyacak yer bulamıyor, ciddi mi dursun, gülümsesin mi karar veremiyor; MHP’lisi bozkurt selamı için dahi Erdoğan’dan mahcup bir biçimde izin istiyor. Ne de olsa göreve geldiklerinde esas talimatı halktan değil Saray’dan alacaklarının farkındalar. Fincancı katırlarını ürkütürlerse istifalarını isteyecek ya da yerlerine kayyım atayacak olan da Erdoğan…

Bu rejim en kısa sürede ilçe belediyelerinin kritik yetkilerini büyükşehirlere, büyükşehirlerin iplerini de doğrudan Saray’a teslim edecek geniş kapsamlı bir düzenleme yapacak. Çünkü Meclis’i işlevsizleştiren, yargıyı Beştepe’ye bağlayan, medyayı avucuna alan yeni rejim artık toplumun kılcallarına kadar nüfuz etmek istiyor, seküler yaşam kodlarının kısmen güvence altında olduğu semtlere büyükşehir belediyeleri marifetiyle sızmayı hedefliyor. Sandıkta kazanmalarının mümkün olmadığı yerlerde yeni idari düzenlemeleri kullanarak bir vesayet sistemi kuracaklar. Hazırlıkları bu yönde.

Saray’ın ve yandaşların hedef gösterdiği sanatçılar ve bilim insanları halihazırda AKP ya da MHP’liler tarafından yönetilen belediyelerde kendilerine sahne, kürsü bulamıyor. Belediye salonları iktidara yanaşan sanatçılara ayrılmış durumda. Buna karşılık CHP’li belediyeler sanatın ve sözünün arkasında duran sanatçılara kapılarını açıp onların seyirciyle, okuyucuyla buluşmasına vesile oluyorlar. Kültürel hegemonyasını bir türlü kuramayan yeni rejim bu mecraları ortadan kaldırmadan kendi toplum mühendisliğini tamamlayamayacağını düşünüyor. Diğer bir hedefleri de borç batağında olmadan hizmetlerine devam eden kimi muhalif belediyelerden AKP’li büyükşehir belediyelerine yeni kaynaklar transfer etmenin yollarını bulmak. Bu konuda yürürlükte olan mevzuatı değiştirmeye yönelik emareler gün yüzüne çıkıyor bile.

Meclis’te koltuk sahibi olan muhalefetin bu gidişatı ne kadar siyasetinin merkezine koyduğu konusu ise meçhul. İyi Partililer CHP ile ittifak sayesinde üç beş belediyeyi alma derdindeler. Böylece 24 Haziran’da Akşener oylarına dair yaşanan hayal kırıklığının giderilebileceğini hesap ediyorlar. HDP’liler net bir seçim stratejisi açıklamış değiller. Batı’da ve bölgede başka taktik izleyecekleri açık olmakla birlikte kritik önemdeki büyükşehirlerde nasıl davranacakları hâlâ meçhul. Kayyım atamaları karşısında muhalefetin diğer bileşenlerinden yeterli destek görememeleri üstelik aynı tehdidin devam etmesi Kürt siyasetinin motivasyonunu düşürmüş gibi.

CHP ne yapıyor derseniz, partide savrulmaların sona erdiğini söylemek mümkün değil. Binali Yıldırım’ın meclis başkanı sıfatıyla İstanbul için Anayasa’ya aykırı bir biçimde yola devam etmesini sineye çekmek sorunun yalnızca bir kısmı. Daha önemlisi Saray’ın seküler toplumsal kesimleri esir alma stratejisine karşı yerelden güç alan bir programa sahip olunmaması. Tabanı politikleştirmek ve somut hedefler için örgütlemek yerine boykot diyenleri kriminalize etmek ile uğraşılması. Halbuki küskün seçmeni sandığa götürecek, onu 1 Nisan sabahı başı dik bir biçimde semtinde dolaştıracak olan ültimatom vermek değil, onunla gönül bağı kurmak, sorunlarına kulak vermek, çözümün adresi olabilmek…