Geçen gün Davutoğlu, “Bugün artık şark meselesi bitmiştir” deyiverdi. Oysa Şark Meselesi, Cumhuriyet’ten önce Batı devletlerinin Osmanlı’yı paylaşma meselesi, Cumhuriyet’ten sonra da hep Kürt meselesinin diğer adı olarak anılmıştı.

Acaba hangisi bitti?
Mesela Sykes-Picot Antlaşması ‘Şark Meselesi’ bahsinde önemli bir dönemeçti ve bu I. Dünya Savaşı sırasında 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında, Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir antlaşmaydı. 1917 Bolşevik devriminden sonra Lenin bu gizli antlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştı, ama Ortadoğu’da sınırların cetvelle çizilmesi de böyle başlamıştı.

Şimdilerde Şark Meselesi kördüğüm oldu. Peki ya Şark’ın tam ortası, Ortadoğu? Cetvelle sınır çizme çağı belki bitti, ama şimdi bütün her şey alenen oynanan bir film gibi! Bakın işte bundan dört yıl önce, 2012 yılında Davutoğlu dışişleri bakanıyken de şöyle demişti:

“Sınırları ‘Propaganda’ filmine benzetiyorum. Kamışlı ile Musul birbirinden ayrı düşer. Yanlış örülmüş duvarlar o sınırları belirlemiş. Arap Baharı’yla birlikte bölgede yüzyılın tasfiyesi, değişimi yaşanıyor.” Sınırların yapay bir şekilde belirlendiğini, ekonomik ve kültürel açıdan fiilen kaldırılmaları ve Avrupa Birliği sınırları gibi önemsiz kılınmaları gerektiğini de söyledikten sonra şunu eklemişti: “Bunu öyle bir çizelim ki, daha küçük ölçeklere bölünmek değil de daha büyük ölçeklerde bir araya gelelim.”

Peki, bu şark kurnazlığı değil miydi? Çünkü o sıralar çok istekliydiler, Suriye ele geçirilecek, Barzani’yi de yanlarına alıp bir federasyon dahi kurabileceklerdi, Yeni-Osmanlı hevesi yani. Oysa Esad artık sırtını Rusya ve İran’a dayamış ayağa kalkıyor. ABD’nin görünürdeki hedefi IŞİD’i yok etmek ve bu bağlamda Rusya’yla işbirliğine bile razı. Sınırlarını önemsiz kılmak bir yana kapatmaya girişen AB ise sadece “aman mülteci akını dursun” diyor.

Esad karşısında cihatçı çeteler, Suudiler ve TC kalıverdi. Son olarak birlikte kara operasyonuna niyetlendiler, ama “henüz alınmış bir karar yok” diyorlar.

Uçak uçuramayan TSK, PYD’nin ilerlemesini durdurmak için Azez yakınındaki Minih üssüne karadan top atışına girişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby “Türkiye’ye böylesi ateşlere son verme çağrısı yaptık” dedi.


“Ey Amerika PYD mi, TC mi?” diye sormuşlar ve ABD üç kez üst üste “PYD” demişti. Çünkü aksi halde PYD bu kez Rusya’yla ilişkilerini daha sıkılaştıracak ve ABD, IŞİD’e karşı kara gücünden de mahrum kalacaktı.

(IŞİD deyince, Cengiz Çandar’ın şu sorusunu tekrarlamak gerekmez mi? “Peki, IŞİD’in sınır üzerindeki mevzilerinin ya da Azez’in hizasında bulunan ve elinde tuttuğu Bab gibi ‘stratejik noktalar’ın TSK topçusu tarafından dövüldüğünü hiç duydunuz mu?”)

Şark Meselesi’nin içeri yüzündeki kara savaşında ise TSK, son ‘zaferinin’ bilançosu olarak Cizre’de bodrumlardaki cesetlerle birlikte toplam 654 kişinin öldürüldüğünü açıkladı.

Peki, içerideki Şark Meselesi böylece bitti mi? Bitmiyor ve fakat derinleşiyor, o kadar.

Bundan dört yıl önce, Şemdinli olayları yaşanmış, o günlerde Radikal gazetesi Şemdinli’deki gelişmeleri “Bir ‘Kuzey Kürdistan’ provası!” diye haberleştirmişti. Haberde şöyle deniyordu: “PKK, Şemdinli’de Suriye’deki ‘Batı Kürdistan’ örneği gibi ‘Kuzey Kürdistan’ propagandasına girişti. PKK’nın Şemdinli ilçe merkezini ele geçirip, TSK ve polisi ‘Ya Suriye’deki gibi kendi şehrini bombalamaya ya da PKK’lılarla sokak sokak çatışmaya girmeye’ zorlayacağını belirten yetkililer…”

Ve o günlerde bu köşede şöyle yazmıştım: “Şemdinli artık bir ‘bölge şehri’… O şehirde olup bitenleri anlamak için Ankara’dan bakmak yetmiyor, Irak’tan (Güney Kürdistan) ve Suriye’den (Batı Kürdistan) bakmak lazım; yani Ortadoğu’da gelinen ‘nokta’dan…”

Şimdi de Cizre ve benzeri şehirlerde olup bitenleri anlamak için yine Rojava’dan bakmak gerekmiyor mu? Çünkü Ankara’dakiler aslında öncelikle Cizre’den korkmuyorlar, Azez’den daha çok korkuyorlar ve o yüzden saldırıyorlar.

Evet, Türkiye, Suudilerle birlikte Suriye’de kara savaşı yapacakmış ve karadan top atışları başlamış. Göreceğiz bakalım, TSK Yerli ve Milli ve Sünni bir ordu mu, yoksa NATO ordusu mu?

Şimdi diyorsunuzdur ki, bakalım lafı nereye bağlayacak, yazıyı nasıl bitirecek.

Ama bu yazı bitmez ki: Çünkü emperyalizm var oldukça Şark Meselesi bitmez, zulüm sürdükçe de Kürt meselesi…