Şaşırmak insanlara mahsustur. Oysa bu ülkede olup bitenlere hiç kimse şaşırmıyor. Hiç kimse şaşırtmıyor. Muktedir de öyle muhalif de öyle. Muhalifler mesela, bir adım sonrasını görüyor ama bir adım sonrasına göre tavır almıyor. Başa gelen çekiliyor.

Mesela madem Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin hadisesini hâlâ savunabiliyor; o halde seçimin galibini de şimdiden ilan etmiş oluyor: Galibiyeti altı oklu bir tepside Reis’e teslim etmiştir.

Artık ana muhalefet olmaktan çıkıp üvey ana muhalefet haline gelen Kılıçdaroğlu böyle konuşuyor, şaşırmıyoruz; muktedirler ittifak diye seçim sistemini değiştiriyor, şaşırmıyoruz; o da yetmiyor garantili galibiyet olsun diye YSK’yi bir kez daha tahkim ediyor, hiç şaşırmıyoruz.

Ve herkes ve hâlâ 2019 seçimlerinin muhtemel sonuçları üzerine konuşuyor!

Muhalif yazarlar hep aynı yakın geçmişi hatırlatıyor, yani bugüne dek adım adım nasıl gelindiğini: İşte 2015 Haziran seçimini kabul etmediler, iç savaş siyasetiyle 1 Kasım’ı kazandılar, “Allah’ın bir lütfü” olarak 15 Temmuz darbesini kullandılar, ardından hemen OHAL darbesi yaptılar, hile ile 2017 referandumunu gasp ettiler ve şimdi de savaş hamasetiyle 2019’a hazırlanıyorlar. Elbette böyle oluyor! Muhalif yazarlar bu gelişmeler karşısında ise hep 2013 Gezi direnişlerini, 5 Haziran seçimlerini, Hayır kampanyasını ve Adalet Yürüyüşü’nü hatırlatıyorlar ve enseyi karartmamak gerektiğini vurguluyorlar. Elbette haklılar! (Ha bu arada CHP’yi eleştirmek, CHP keşke şöyle olsa keşke böyle olsa temennilerinde bulunmak, Kürt siyasetinin tutarsızlarından dem vurmak, bu tahlillere inandırıcılık da katıyor kuşkusuz.)

Peki ama ne?

Bütün bu tahliller doğru ama artık işe yaramıyor. Bütün bu tahliller bir şeyleri açıklıyor da ‘açıklamak’ artık yetmiyor.
Çözüm de belli tartışmasız: Birleşik muhalefet, birleşik direniş ve…
Peki ama nasıl?
“Haydi ayağa kalkın” deyince pek kimse ayağa kalkmıyor. Ayağa kalkınca başa geleceklerin, ödenecek bedelin ağırlığı da cabası.

Sihirli formül? Yoktur. Mucize? Hurafedir.

Tabii ki 2019 için hiçbir şey tartışılmasın, yapılmasın demiyorum. 2019 gibi somut bir vesileyle insanlara ulaşmak, o momenti siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir konusu kılmak elbette önemli.

Şunu demek istiyorum: Elimizdeki en önemli imkân zamandır. Bu zamanı boşa harcadığımızda, yani şaşırmayı ve şaşırtmayı unutarak beklediğimizde, kaybetmek baştan kabullenilmiş demektir. İktidar en büyük gücünü kitleselleşmeden almıyor. Dur durak bilmeden elindeki bütün imkânlarıyla kadrolaşmaktan, militanlaşmaktan alıyor. Muhalefet güçlerine de kadrolaşmaktan, militanlaşmaktan başka seçenek var mı? Yok. Muhalefet güçlerinin şu anda yeterli kadroları var mı? Yok.

Devrimci kadro ortak pratiğin ürünü bir ortak iradenin yaratılışına katkıda bulunan kişidir. İşte bu da kurmay çalışmasıdır. Kurmay, İngilizcede ‘staff’, aynı zamanda bayrak direği demektir; bu anlamdaşlık önemlidir. Kadrolar, mücadelenin bayrak direği (ekseni) olabildiği ölçüde, dava insanı olduğu ölçüde, bütün mücadele biçimlerini gözettiği ölçüde, bunların örgütü de öncü (girişimci) rolünü yerine getirmiş sayılabilir. Birleşik bir muhalefet hareketinin kurulması gerektiğine inanan herkes, böyle bir ‘kurma’ işine, bulunduğun yerin ‘kurmayı’ olarak katılmalıdır. Kurmay heyeti, eski dilde, ‘erkân-ı harbiye’ demekmiş ya, emekçiler de doğuştan ‘çarıklı erkân-ı harp’ değil mi? Kadro, emekçilerle birlikte ‘heyet/meclis’ kurabilendir; onları da ‘heyete/meclise’ katabilendir! Kadro, kendisini dağınık kurmay adaylarını mücadele platformlarına sürükleyen bu tür misyon insanlarından biri olarak görebilendir. İlk adımlar ancak kadroların bu girişimciliği sayesinde atılabilir. Yoksa kadrolar da diğerleri gibi beklerse, “birileri girişsin ben de varım” derse, kolektif bir bekleyiş ancak kolektif ve trajik bir hezimete neden olur. Kadro, beklemeyen, kararını verendir.

İşte artık derhal karar verip şaşırtmak lazım.

Çünkü önümüzdeki süreçte, şu kısa zaman aralığında, bunu ve özellikle kadrolaşmayı da var etmekten başka çare yok. Elimizdeki en önemli ve etkili koz zamandır. Zamanı boşa harcamak ihanettir.

Yine hazırlıksız yakalanmak çok kötü.

Önce bu ‘halimize’ şaşırmamız lazım ki 2019 geldiğinde şaşırmayalım ve şaşırtalım.

Çünkü artık şaşırtmak da lazım.