Doğu Akdeniz jeopolitiğinin Libya ayağında biriken enerji yeni patlamalara gebe. Geride bırakmaya hazırlandığımız yılın son günlerinde üst üste gelen hamleler, çok aktörlü güç mücadelesinin Kuzey Afrika’nın petrol zengini bu ülkesini dünyanın ana gerilim merkezi yapacağının işareti.

TEZEKERE KRİZİNİN YANSIMALARI

Libya’daki krizin dinamiklerini kronolojik olarak sıralayacak olursak:

22 Aralık: TBMM, Libya’ya asker gönderilmesini içeren tezkereyi 18 ay daha uzattı. Trablus yönetimine destek amacıyla 27 Kasım 2019’da yapılan anlaşma çerçevesinde ülkenin batısına asker gönderen Türkiye’nin bu hamlesi “anlaşma”nın ihlali olarak görüldü.

24 Aralık: Libya Ulusal Ordusu (LNA) lideri General Halife Hafter tezkereye sert tepki gösterdi, “sömürgeci” olarak nitelendirdiği Türkiye’ye karşı “savaşa hazırlık” çağrısı yaptı. Buna karşılık Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı ordudan da Hafter’e “Siz hazırlandıysanız biz de hazırlandık” yanıtı verildi.

26 Aralık: Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ve kuvvet komutanlarıyla Trablus’a gitti, Hafter’i sert sözlerle hedef alarak, ‘‘TSK unsurlarını hedef alması durumunda Hafter ve destekçileri meşru hedef olarak görülecektir” dedi.

27 Aralık: Akar’ın ziyaretinin hemen ardından Mısır’dan üst düzey bir heyet, 2014’ten bu yana ilk kez Trablus’a gitti. Associated Press’teki habere göre Mısır İstihbarat Teşkilatı Başkanı Ayman Badea’nın başkanlık ettiği heyetin Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne ile bir araya gelmesi Ankara’nın önünü kesmeye yönelik bir sinyaldi.

ANKARA’DAN SAVAŞ TAKTİKLERİ

İddia o ki Ankara yeni yılda Libya’da yeni bir cephe açma niyetinde. Uluslararası ajanslara da düşen bilgilere göre Hulusi Akar, Trablus ziyaretinde Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne, Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolündeki Sirte ve Cufra’nın alınması için taktikler verdi. Libyalı kaynaklar, Türkiye’nin ani bir askeri operasyon başlatılarak “petrol hilali”ndeki Sirte ve Cufra’daki Hafter birliklerinin püskürtülmesi içim UMH’yi teşvik etti. Mısır heyetinin ani çıkarmasının nedeni de bu “savaş taktikleri”ydi.

ASKER ÇEKME SÜRESİ DOLUYOR

Ankara açısından Libya’da çember daralıyor. Türkiye kendisini bağlamadığını ileri sürse de Libya’da çatışan tarafların 23 Ekim’de BM “şahitliği”nde imzaladığı kalıcı ateşkes anlaşmasına göre “tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların” en geç üç ay içinde Libya’yı terk etmesi gerekiyor.

Ankara, Trablus yönetiminin talebi olduğu müddetçe Libya’nın batısında kalacağını deklare ediyor her fırsatta. Ateşkes anlaşmasına da mesafeli olan Ankara, kendisine danışılmadan ateşkes anlaşmasına giriştiği için Sarraj ile de arayı açmıştı. Erdoğan, “Yapılan anlaşma en üst düzeyde bir ateşkes değil, daha alt düzeyde. Bunun kalıcılığı ne kadar olur bunu zaman gösterecek” sözleriyle anlaşmaya olan bakışını özetlemişti.

Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu Temsilcisi Stephanie Williams geçenlerde Libya’da en az 20 bin yabancı savaşçı ve paralı asker olduğunu söyleyerek bunun ciddi bir kriz kaynağı olduğunu ifade etmişti.

SARRAJ NEDEN GÖRÜŞMEDİ?

Savunma Bakanı Hulusi Akar ve beraberindeki heyetin Trablus ziyaretinde bu yönetimin Başkanı Fayez Sarraj ile bir araya gelmemesi dikkat çekici. Ekim ayında görevi bırakacağını açıklamasına rağmen, göreve devam eden Sarraj’ın Kahire ile de iş tutmaya başlaması, Batı’ya sinyaller vermesi yeni bir denklemin habercisi.

Ankara’nın Sarraj yerine iş tuttuğu İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın 24 Aralık 2021’de, yapılması planlanan seçime kadar kurulması planlanan geçici birlik hükümetinin başına geçmek istediği iddialar arasında.

LİBYA CENDERESİ

Cenevre Anlaşması çerçevesinde Libya’daki yabancı savaşçılarla, askerlerin çekilmesi için verilen sürenin dolmasına az bir zaman kala Türkiye’nin askeri varlığın devamı için tezkereyi 18 ay daha uzatması olası hesaplara dair doneler veriyor.

Tablo, içeride ve dışarıda büyük bir sıkışma yaşayan AKP iktidarının Libya’da yeni bir cephe açma niyetinde olduğunu gösteriyor. Yaşanılanlar göz önüne alındığında siyasal İslamcı iktidarın Libya cephesinde sıcak bir çatışmanın kapılarını açması işten bile değil. Bu “çılgınlığın” ülkeye faturası Suriye’deki maceradan da ağır olacaktır.