Ülkenin önemli döviz girdisi sağlayan sektörlerin başında turizm geliyor. Yıllık ortalama 35-40 milyar doları bulan yabancılardan sağlanan turizm geliri bu sene hiç olmayacak. Gelirlerin düşmesi mevcut koşullarda zaten beklenen bir şeydi. Koronavirüs salgınının henüz kontrol altına alınmadığı, yayılmanın devam etiği bir dönemde turistlerin Türkiye’ye gelmesini beklemek pek gerçekçi değildi. Ama salgın kadar, bizim salgını yönetim anlayışımız da turizm sektörüne olumsuz etki ediyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığının verilerine göre 2019 yılında Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı 51,7 milyon. En çok turistin geldiği ülke sırlamasında 7 milyon ile Rusya’nın ilk sırada yer aldığını görüyoruz. Bunu 5 milyon ile Almanya, 2,5 milyon ile İngiltere, 1,1 milyon ile Hollanda takip ediyor.

Geçtiğimiz hafta sonu Alman ve Rus turistlerin ağırlıklı olarak ziyaret ettiği bir bölgedeydim. Gördüklerim bu yıl turizm için tahmin edilenden çok daha kötü bir yıl olacağını söylüyordu.

Manavgat’tan Alanya’ya kadar olan bölgedeki otellerin tamamı kapalıydı. Sadece oteller değil, restoranlar, dükkânlar, berberler, hemen her yer kapalıydı. Buralarda çalışan binlerce insan da işsiz. Açık olan birkaç yerde de hiç iş olmadığını söylüyor işletme sahipleri.

Almanya’nın Avrupa Birliği içinde seyahat yasaklarını kaldırmış olmasına rağmen Türkiye’ye yönelik uyarıları kaldırılmadığını biliyoruz. Türkiye’ye yönelik benzer kararlar diğer ülkeler tarafından da alınıyor.

Türkiye bu kararlara tepki gösteriyor. Ancak tepki göstermekte haklı mıyız sorusunu da sormamız gerek.

TÜRKİYE'DE SALGIN SÜRECİ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMÜYOR

Her akşam saat 19.00 sularında Sağlık Bakanı şahsi Twitter hesabından Türkiye’deki yeni vaka, hasta vb. konularda sayıları kamuoyu ile paylaşıyor. Salgın hakkında bildiklerimiz bu açıklamada verilen sayılardan ibaret. Vakaların illere göre dağılımı, hastaların demografik özellikleri gibi konular devlet sırrı gibi saklanıyor. Biz elimizdeki akıllı telefonlarla dünyanın önemli ülkelerinde salgın konusunda ayrıntılı bilgiye ulaşırken, kendi ülkemizdeki durum hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşamıyoruz. Bu durum, doğal olarak, salgınla mücadele konusunda soru işaretlerinin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Salgın yönetimi şeffaf olmayınca, diğer ülkeler de anlaşılabilir bir şekilde, Türkiye’ye yönelik seyahat sınırlamalarının kaldırılması konusunda temkinli davranıyorlar. Almanya Dışişleri Bakanı Maas bir Alman televizyon kanalına yaptığı açıklamada “Türkiye’de salgın konusunda yaşanan gelişmeler ve alınan önlemlerin takip edildiğini, değerlendirmelerinin sürdüğünü ve konuyu Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşeceğini” söylerken, “Bize verilen sayıların, yani verilerin güvenilirliğini, alınan önlemleri ele alacağız” diyerek Türkiye’den paylaşılan verilere ilişkin endişelerini ifade ediyordu. Söylediğinin açık anlamı şudur: Sizin açıkladığınız salgına ilişkin veriler konusunda henüz tatmin olmadık. Peki, şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Bizim ikna olmamız iktidarın umurunda değil, bunu biliyoruz. Halkın merak etmesine rağmen salgına ilişkin veriler detaylı bir şekilde paylaşılmıyor. Ama aynı örtük durumu Almanlara anlatamıyorlar.

Hatırlıyor musunuz, daha iki hafta önce, sokağa çıkma kararı ilan edildikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bir Twitter mesajında “Cumhurbaşkanı olarak 15 ilimizi kapsayan haftasonu sokağa çıkma sınırlaması uygulamasını iptal etme kararı aldım. 2,5 ay aradan sonra yeniden günlük hayatını düzenlemeye başlayan vatandaşlarımızın sıkıntıya düşmesine gönlümüz razı olmadı” demişti. Salgın ile mücadelenin “gönül işi” olduğunu ortaya koyan bu açıklamadan sonra yaşanan gelişmelerin, vaka sayılarında, üzülerek izlediğimiz artışa yol açtığını gördük. Sadece biz değil, Almanlar, Ruslar, İngilizler ve diğerleri de bunu görüyor. Durum bu olunca Türkiye’ye yönelik seyahat kısıtlamaları da devam ediyor.

Turizmde yaşanacak ekonomik kayıplarda Koronavirüs kadar, bununla mücadelede benimsenen şeffaf olmayan veri paylaşımının da rolü olduğu açık. Kamu yönetiminde şeffaflık olmayınca, bunun ekonomik sonuçlarına da toplum olarak katlanmak zorunda kalıyoruz.