Kuzey Pakistan’daki ücra bir vadiden yükselen kız çocuğunun sesi şimdi Afganistan’da ve kız çocuklarının, kadınların haklarının ellerinden alınmak istendiği her yerde yankılanmaya devam ediyor.

Sesimizin değerini susturulduğumuzda anlarız

Fotoğraf: Malala Yusafzay

“Malala kim?” diye sordu silahlı adam.
“Malala benim, bu da benim hikâyem.
Haksızlığa maruz kalan ve sonra da susturulan bütün kızlar… Sesimizi birlikte duyuracağız.”

Taliban kuvvetleri Pakistan’ın Svat Vadisi’ni kontrol altına aldığında küçük bir kız susturulmayı reddetti. Malala Yusafzay kız çocukları için, eğitim hakkı için mücadeleye girişti. Yusufzay henüz 11 yaşında iken BBC Urduca Servisi’nde yayımlanmak üzere, Taliban rejimi altında yaşamı anlatan isimsiz yazılar yazmaya başladı.

9 Ekim 2012 Salı günü, on beş yaşında, okul servisiyle eve dönerken başından vuruldu. Mucizevi bir şekilde hayatta kaldı. On altı yaşında, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen en genç isim oldu. Kuzey Pakistan’daki ücra bir vadiden yükselen kız çocuğunun sesi şimdi Afganistan’da ve kız çocuklarının, kadınların haklarının ellerinden alınmak istendiği her yerde yankılanmaya devam ediyor.

Malala tek bir insanın sesinin bile dünyayı değiştirecek güçte olduğunu kanıtladı.

Malala bugün de “kadınlar, azınlıklar ve insan hakları savunucuları için derinden endişe duyduğunu” söylüyor ve Afganistan’daki karanlığa karşı mücadele çağrısı yapıyor.

Taliban kadınların “hicap taktıkları”, örtünmeleri şartıyla evden çıkmalarına, çalışmalarına, eğitime erişimlerine izin vereceklerini açıkladı. Bu “ılımlı” görünme çabaları, takiyye ise bize hiç yabancı değil.

Dünyanın gözü önünde Afganistan’dan çığlıklar yükseliyor.

Afganistan’ın Takhar vilayetinde bir kadın burka giymediği için Taliban tetikçileri tarafından vurularak öldürülüyor.
Okullarda öğretmenler kız öğrencileri ile vedalaşmaya başlıyor.

Kabil’den bir kız öğrenci “Ben okumak istiyorum ama Taliban okula gitmemize izin vermiyor” diyor.

Camilerde bekâr ve dul kadınlarla Talibancıların evlendirileceği açıklanıyor.

Çalışan kadınlar zorla evlerine götürülüyor onların işlerinin erkek akrabalarına verileceği söyleniyor.

90’larda Taliban tarafından kadınlar cezaevlerine atıldı, işkenceye uğradı, katledildi. Meydanlarda kırbaçlandı, sokak ortasında taşlandı, infaz edildi. 96’da oje sürdüğü için bir kadının parmağı kesildi.

Burkasını çıkardığı için kırbaçlandığı, şiddete uğradığı için Taliban rejiminden kaçan kadınlar “Hiç kimse Taliban’ın bu kez daha barışçıl olacağına ve kadınlara zulmetmeyeceğine inanmasın” diyor.

Dinci gericiliğin, emperyalizmin tüm dünyaya yaşattığı acı, katliam, sömürü, eşitsizlik, yoksulluk…

Emperyalizme karşı bağımsızlık, gericiliğe karşı laiklik mücadelesinin aynı zamanda yaşam mücadelesi olduğunun gerçeğini yaşıyor şimdi milyonlar…

“Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız” diyor Malala…

Afganistan’da ve siyasal İslâm’ın kuşatmaya çalıştığı her yerde kadınlar susmuyor; katledilme, tutuklanma, işkenceye uğrama pahasına sokağa çıkmaya, direnmeye devam ediyor.