Bartın’da 41 emekçinin canına kıydırılan maden ocağı katliamı toplumda infial yaratmadı mı? Son sansür yasasına göre de toplumda infial yaratanlar cezalandırılacak. Ve işte “halkı kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik etmek içerikli paylaşımlarda bulunmak” iddiasıyla soruşturmalar derhal başlatılmış. Kendileri ise yine “kader ve fıtrat” dediler. Fıtrat demeyenler sansürlenecek mi?

Onların fıtratında doğru bir şeyi yalanlamak, kendi yalanını doğrulamaktır. Özellikle bunun için sansüre ihtiyaçları var. Kendilerinden başka hiç kimse konuşmasın istiyorlar. Sessizlik! Bakın işte bu kelime bağırarak söylenemez, “Sessizlik!” diye bağırdığınız zaman sessizliği bozmuş olursunuz! Şimdi Saraylılar da sesini duyurmak isteyenlere “Sessizliiik” diye bağırıyorlar. Sansür yasasının esası bundan ibarettir. Ayrıca seçimi kazanmak uğruna, sansür sayesinde bilinmesini istemeyecekleri başka adımları atmaya girişecekleri de bellidir. Akılları sıra korkutuyorlar. Oysa insanlar hem korkmuyor hem de olup bitenin farkına vardıkça öfke giderek daha da büyüyor.

Ama sansürü dibine kadar uygulasalar da bu kez fısıltıları duyacaklar. Fısıltı gazetesini de engellemek için fısıltıyla konuşmayı yasaklayabilirler mi? Fısıltı gazetesini, kulaktan kulağa, ağızdan ağza iletişimi engelleyemezler. Gezi kuşağının kardeşleri Z kuşağı mutlaka sansürü bir kez daha delecektir. BirGün ve diğer birkaç muhalif basının yasaklanan her haberi artık en büyük tirajlı Fısıltı gazetesiyle yaygınlaşacaktır. Varsın interneti de sansürlesinler, toplumsal muhalefet kendi VPN’sini (virtual private network’ünü/ sanal özel ağını) kuracaktır. Çünkü muhalefet kendi çözümlerini Google’a “muhalefet ne etsin” diye yazıp aramayacaktır ki. İnternet madem bir ağ sistemi, yani enterkonnekte/bağlaşımlı bir sistem, toplumsal muhalefet de “internetsiz” sosyal ağ sistemindeki enterkonnekte “VPN”sini pekâlâ yaratabilir. Evler, sokaklar, mahalleler, şehirler de sansürlenemez ya! Denizdeki dalgaları, esen rüzgârları durduramazlar; evden eve, sokaktan sokağa, şehirden şehre enterkonnekte itirazları engelleyemezler.

Bu arada sansür getirene "Sansürcü" demek de yasak mı? Varsın sansürcü demeyi de yasaklasınlar. Ama balkonuna konan kuş ondan korkup kaçarken, kanat çırpışlarından çıkacak o ses: Sansürcü! Deniz kenarından geçerken dalga hışırtıları seslenecek ona: Sansürcü! Makam aracının camını hafif araladığında içeri doğru esen rüzgârı duyacak: Sansürcü! Sansürcüüü! Sansürcüüü! Sansürcüüü! Fısıltılar homurtulara, homurtular haykırışlara dönüştükçe, Sansürcü son bir kez daha soracak:“Sansürcü nedir ula?”

Yağma, hırsız, yolsuzluk demek sansürlenecekse, o zaman bu kelimeler yerine başka kelimeler kullanılamaz mı? Mesela “yağma” için bir öneride bulunabilirim: “Yağma Hasan’ın böreği” deyimi işe yarayabilir ve “hani böreği olan bir Hasan vardı ya, o Hasan’ın sıfatı” denilebilir. “Hırsız” yerine “Başkasının malını ondan habersiz ve yasadışı şekilde alan kimse” denilse kızarlar mı acaba? Peki, “yolsuzluk” yerine kibarca “Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma” desek yine üzerlerine alınırlar mı? Önümüzdeki dönemde mizahın zirve yapacağından kuşkumuz olmamalı. Ha bir de şu var tabii ki: Bilişim çağında sansürmüş! Hadi canım sen de! Gezi Direnişleri sırasında Twitter ve Youtube’u yasaklamışlar, hiç etkisi olmamıştı, üstelik kendileri bile “illegal” tweet atmaya devam etmişlerdi!

Sansür evrensel olarak en meşru hak olan haber alma özgürlüğünün gaspıdır. Şimdi tek amaçları meşruluk değil toplumun her kesiminin biat etmesini sağlamaktır. Faşizmlerde meşruiyet seçmende değildir, ırktadır, dindedir, mezheptedir. Biat etmeyene yasak ve şiddet uygulanır. Bu kadar basit.

Fıtratları da basit. 144 yıl önce yine Bartın’daki maden ocağı patlamasına yine “fıtrat” demiş olan Abdülhamid’in diğer en basit özelliklerinden birisi neydi? Sansürcülük. 1991 yılında Bartın’dakiler dâhil 150 bin maden işçisinin “Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” diye haykırdığı Turgut Özal da, SS diye bilinen “sansür ve sürgün” uygulaması basitliğiyle kendi dönemine damgasını vurmuştu. Hiç unutmam, o günlerin sıkı muhalefetini yapan aylık “Demokrat!” dergimizde, “Kürt” kelimesi yasak olduğundan, o kelime her geçtiğinde üstüne siyah bant koymuştuk, herkes anlamıştı yazılanları ve üstelik daha iyi anlamıştı.

Sansür hiçbir zaman hedefine ulaşmamıştır. Mitolojiden bilirsiniz: Midas’ın kulakları eşek kulakları.