Savaşı eken kralların insan hayatı üzerinden mülteci pazarlığı yaptığı, silah satanların sokaklarda, binalarda, lunaparklarda parçalanmış cesetleri analara toplattığı bu dünyada her gün başka bir şehirde ve başka bir ülkede ocaklar sönüyor.

Savaşların yarattığı sosyal tahribatların soğuk yüzüne, “güvenlik” adına tek tek budanan sosyal, hukuksal ve demokratik hak gaspları devletin tokadı olarak yapışıyor.

Savaş ve ölümlerin siyasi sorumluları kendi günahlarını örtecek argüman ve suçlarını yıkacak “günah keçisi” sıkıntısı da çekmiyorlar.

Krizleri “olağanüstü” koşullar yaratarak “çözmek” her totaliter rejimin alışkanlığı olduğu gerçeğini kadim tarih bize tanıklık ederek gösteriyor.

Savaşları, ölümleri ve toplumsal tahribatları üretenlerin, yarattıklarını “durduracağız” masallarının gayesi açık; iktidarlarını korkuyu ve şiddeti örgütleyerek pekiştirmek. “Kamu güvenliğini” bozanları şu ya da bu “günah keçisi” diye sunanlar, yarattıkları ve ürettikleri “günah keçileri” algısıyla halkın büyük resmin içindeki hakikatleri görmesini engelliyorlar.

Devleti elinde tutanlar, kendilerini her daim “masum” gördükleri için, politik zulümlerine yönelik eleştirilere ve hak temelli demokratik mücadeleleri “darbe girişimi” olarak etiketler.

Peki savaşları yaratan, ölümleri ve sosyal tahribatları üreterek küreselleştirenler gerçekten kim? Kimler?

Onları tanıyor muyuz?

Küresel sermayenin gücünü, çokuluslu dev şirketlerin savaş ve ölümlerden beslenen ticari faaliyetlerinin kime hizmet ettiğinin farkında mıyız?

NATO ve AB üyeleri “masum” mu? Onların yerli işbirlikçileri?

Zalim kim? Mazlum kim?

Siyasi hükümetlerin, devletlerin ve küresel sermayenin savaş politikalarında kazananlar ve kaybedenler kimler?

Kazanan ve zalim silah üreticileri ve otoriter rejimler değil mi?

Kaybeden mazlum halklar, parçalanmış bedenlerin birbirine karışmış, cesetleri bile aynı mezarda gömülü mazlum halklar olduğu gerçeğini hangi manipülasyon örtebilir ki?

Savaşların başlamasını ve toplumsal şiddet sarmalında ölümlerin artmasını isteyen politikaları üretenler, savaş ekenlerdir! Silah üretenlerdir!

Bu dünyanın mazlum haklarının topraklarına ve haklarına göz dike açgözlü küresel kapitalizmdir! Oysa emekçiler, kadınlar, halklar barış istiyor.

Savaşları ve ölümleri üretenler sonra “çözüm arayan” tarafa geçerek günahlarını aklamaya çalışan koyun postuna bürünmüş kurt oluveriyorlar!

İkiyüzlü devlet politikacıları ve ellerindeki medya, maaşlı aydın müsveddeleriyle iktidar ajanslarından derledikleri “resmi” argümanların sivilleştirilmiş versiyonuna inanmamızı istiyorlar.

Küresel ölçekte devletlerin kendi günahlarını, suçlarını ve krizlerini “iç ve dış düşmanlar” ile yarattıkları “günah keçilerine” yüklemeleri boşuna değildir.

Bugün Ortadoğu’da ve ülkemizde yaşanan ölümcül gündemler ve savaş ortamı bu açgözlü egemenlerin ürünüdür.

Savaş ve ölüm bunların ürünüdür! Geçmişten süregelen “Eğit-Donat” türevi küresel projelerden mezun olan devlet destekli “terör grupları” ve yaratılan “terör” ortamı küresel güçlerin ve devletlerin politik müfredatında kendi “krizlerini çözmek” ve “strateji çıkar” aracı olarak görülmüştür.

Irak’ta, Suriye’de, Afrika’da milyonlarca insanın ölümünden, parçalanmış devletlerde ortaya çıkan sosyal ve toplumsal tahribatların mimarları ve sorumluları “özgürlük ve demokrasi götürmek” adına, bu ülkeleri dünyanın en büyük açık mezarlığına dönüştürenler ve bunların paralı tetikçileri değil mi?

Bu ülkelerde savaşan, çatışan grupların ellerindeki silahları kim üretti? Kim izin verdi insanlığın kökünü kazımaya yeminli silah üretimine? Dünya halklarını birbirine düşmanlaştıran?

Soralım; Suriye’de ölümlerin, yerinden edilmiş milyonlarca çocuk, kadının ve erkeğin hayata olan bağını ve umudunu ellerinden alan katliam ve zorunlu göç yaratan politikaların mimarları ve sorumluları kimlerdir?

Sokakta mendil satan beş yaşındaki mülteciyi “suçlu” gören, algılar nasıl inşa edildi?

Sadece 4.5 milyonu Suriye’den olan, fakat dünya genelinde sayıları 50 milyonu aşkın mülteci neden yerinden edildi? Kim onları yerinden etti? Nedenlerini tek tek açıklamadan nasıl anlayacağız?

Bir avuç azınlığın bitmek tükenmeyen bilmeyen kabarık iştahı için, milyonlarca insan ölüme, açlığa, sefalete ve zorunlu göçlere, mülteci kamp ya da sokakta yaşama terk ediliyor.

Çözüm var!

Silah üretimini artırmak değil, durdurmak!

Nükleer silahları ve üretimlerini lanetlemek ve sonlandırmak!

Savaşa karşı barışçıl, ölüme karşı yaşamsal sivil çözümler yaratmak!