Şiraze bir kere kaymaya görsün; arkası hep “yamuk” geliyor. Siyasetin “yörüngesini” yitirdiğinizde bir oraya bir buraya savrulmaktan kurtulamıyorsunuz. Bırakın köklü toplumsal ve siyasal dönüşümlere öncülük etmeyi, gündelik yaşamın gerçekliğini bile kavrayamaz bir konuma düşüyorsunuz. Çeşitli toplumsal kesimlere yönelik zihninizde yarattığınız “imajlara” hapsolup, siyaseti bu kabuller üzerinden kurmaya çalışıyorsunuz. Gerçekliğe dokunmayan kabullerinizle siyaseti ve iktidarı değiştirebileceğinizi […]

Şiraze bir kere kaymaya görsün; arkası hep “yamuk” geliyor. Siyasetin “yörüngesini” yitirdiğinizde bir oraya bir buraya savrulmaktan kurtulamıyorsunuz. Bırakın köklü toplumsal ve siyasal dönüşümlere öncülük etmeyi, gündelik yaşamın gerçekliğini bile kavrayamaz bir konuma düşüyorsunuz. Çeşitli toplumsal kesimlere yönelik zihninizde yarattığınız “imajlara” hapsolup, siyaseti bu kabuller üzerinden kurmaya çalışıyorsunuz. Gerçekliğe dokunmayan kabullerinizle siyaseti ve iktidarı değiştirebileceğinizi sanıyorsunuz. Bu “çarpık” siyaset kavrayışı sadece bunu üretenlerle sınırlı kalsa yine iyi! Bu sorunlu kavrayış, seçmenin de, toplumsal sınıfların da zihnini bulandırıyor. Yanılsama, çok tekrarlandığı için hakikatmiş gibi görünmeye başlıyor ve her seçim sonunda gerçekliğin duvarlarına çarpıp dağılıyor. Bütün tehditlere ve baskılara rağmen istibdat rejimine rıza göstermeyen milyonlara terk edilmiş ve umutsuz hissettiriyor.

Hayatta en fazla “iktidar içi muhalif” konumu işgal etmiş birisini, toplumsal tarihin “ezilenlerini” dillendiren insanlarla “eşitlemek” ancak şirazenin kaymasıyla mümkün olabilirdi. Solun üzerine inşa edilmesi gereken sınıf siyasetinin, kalan son izlerini de ortadan kaldırdığınızda, işte bu tür “absürtlüklerle” seçmenin karşısına çıkarsınız. Milliyetçi-muhafazakar seçmeni, yapaylığı her halinden anlaşılan bir siyasal dille “ikna etmeye” kalkışırsınız.

Ekonomik krizin hayatın bütününü kuşatıp, insanların tanzim kuyruklarında neredeyse “karne” ile sebze alabildiği bir ortamda, krizi bile siyasallaştırmayı başaramazsınız. Sonra kalkıp tanzim kuyruğundaki halka, krizin çözümünü yine krizi yönetenlerden bekledikleri için “sitem edersiniz”. Partiyi ve parti örgütünü “sınıf siyasetinden” o kadar çok uzaklaştırdınız ki, parti örgütü ucuz meyve sebze almak için kuyrukta bekleyen insanlara “domates biber patlıcan” şarkısı çalarak “propaganda” yapıyor! Bırakın seçmeni, parti örgütü dahi kendisini tanzim kuyruğunda bekleyen insanlarla “aynı sınıftan” görmüyor. Toplumun dışına itilmiş bu insanlarla “kaderinin” ortak olduğunu düşünmüyor. Bu insanlara “yeni iktidar elitlerinin” yaşadığı şatafatlı gerçekliği gösterip, “aynı gemide olan bizleriz” diyemiyor. Cumhuriyetin kazanımlarının toplumun ezilenlerini de içerecek biçimde en çok “bizlere” lazım olduğunu anlatamıyor.

Belli ki daha çok söylememiz gerekiyor. Milliyetçi kesimlerden daha çok milliyetçi dili sahiplenerek, dindarlardan daha dindar “görünmeye” çalışarak oy alınmaz. Bu seçimde bir şekilde “tepki oylarını” almayı başarsanız dahi –ki o bile şüpheli- siyasette esecek yeni bir rüzgâr, bütün tepki oylarını toplayıp götürecektir. Ne istediğini ve ne söylediğini bilen bir siyaseti inşa etmedikçe “kurucu” bir iktidar imkanından yoksun kalmaya mahkum olacağız. MHP’nin dahi kapısına koymadığı adaylarla elde edilecek bir seçim başarısının olmadığı çok açık değil mi? İnanın, sizler bu açık gerçeğe dahi gözlerinizi kapatırken seçmen olan biteni çok daha iyi görüyor. Parti tabanını bu denli hayal kırıklığına uğratmaya, umutsuzluğa terk etmeye hakkınız yok!

Bugün, partiyle ilgili aldığınız kararların tarihsel bir sorumluluğu olduğunu unutmayın. Kapitalizmin finansallaşma krizinin bütün dünyayı kuşattığı bir dönemde karşı karşıya kalacağımız ekonomik, toplumsal ve siyasal krizlere karşı sağın giderek daha “faşizan” bir hal alacağı aşikâr. Bunun karşısında kendisini solda konumlandıran bizler kapitalizmin uluslararası krizini ve ülkemize yansımaları üzerine düşünüp, birlikte çözümler üretmek zorundayız. Dünyanın yeni tür faşizmlere savrulmasının önündeki en büyük engel, bizlerin emek ve mücadelesi olacaktır. Partiyi, üzerine yükselmesi gereken sınıf siyasetinden kopararak şirazesinden çıkarmanın sonuçlarıyla bugün hep birlikte yüzleşiyoruz. İstibdat rejiminin inşasında yapılan tarihi hataları sürdürecek politikaları devam ettirmenin bir anlamı yok.

Karşı karşıya olduğumuz krizler ancak yeniden sol değerlerle bütünleşmemizle aşılabilir!