Memleketin meşhur tetikçilerinden, Susurluk davası hükümlüsü Ziya Bandırmalıoğlu, öldürülmeseydi 21 Ocak 2022’de hâkim karşısında olacaktı.
Mehmet Ağar, Korkut Eken ve İbrahim Şahin’in de aralarında olduğu toplam 19 sanıklı, kamuoyunda “JİTEM davası” olarak bilinen ancak JİTEM’le ilgisi olmayan başka bir “çete”nin yargılandığı Ankara faili meçhul cinayetler davası, Yargıtayca bozulmasının ardından yeniden görülüyor.

Dosyanın mahkeme koridorlarında bekletildiği 10 yıllık sürede, Sedat Peker’in “Cumhur İttifakının üçüncü ortağı” dediği Mehmet Ağar’ın tahtı epeyce sallandı, kendisinin istemediği şekilde sık sık manşetlere taşındı.


Ve yargılandığı davada mahkeme ilk kez şaşırtıcı bir karar verdi, sanıkların bu kez duruşmaya katılmasını zorunlu kıldı.
Sanıklar duruşmada yok muydu, derseniz: Hayır yoktular, “Hâkim önünde olacaklar” sözü de bugüne dek hep lafın gelişiydi. Mahkemeler bu davanın sanıkları ile pek yüz yüze gelmek istemediğinden ifadesini veren kayboldu, bazıları tutuklandı ama tutuklulukları çok kısa sürdü, hatta büyük sanık Ağar’a özel duruşma açıldı.

Ama mahkeme yeniden yargılama sırasında geleneği bozdu, daha önceki duruşmalardan vareste tutulan 19 sanığın bu kez mahkeme huzuruna gelmesine hükmetti.

Bu sanıklardan biri de Ziya Bandırmalıoğlu’ydu. Öldürülmeseydi üç hafta sonra görülecek duruşmada gerçekten mahkeme huzurunda olacaktı. (En azından karar bu yöndeydi.)

Kadıköy’deki bir restoranda 20 Aralık’ta çıkan silahlı çatışmada öldürüldü. Tahsilat anlaşmazlığı nedeniyle öldürüldüğü iddia edildi. Soruşturma kapsamında ifadeleri alınan şüpheliler çatışmanın, bir inşaat firmasının taşeronluğunu yapan iki kişi arasında gayrimenkul satışından ileri gelen alacak/verecek nedeniyle çıktığını anlattı. Ne şüphelilerin ne tanıkların gerçeği söyleyeceğine dair emarenin olduğu, muhtemelen birkaç “düşük rütbeli” tetikçinin ceza alacağı bir davanın açılması muhtemel.

Ziya Bandırmalıoğlu için de “kılıçla yaşayan kılıçla ölür” demek doğru olur. Duruşmaya gelecek miydi, gelseydi konuşacak mıydı, bilmiyoruz. Sırlarıyla birlikte gitti.

Ancak onunla ilgili mahkeme kayıtlarına yansıyan başka bir iddia var: Daha önce de emir aldığı kişiyi infaz etmişti…

Ankara davası dosyasındaki dijital deliller arasında yer alan bir belgede Bandırmalıoğlu’nun adı şöyle geçiyor: “Behçet Cantürk, Savaş Buldan cinayetlerini Çatlı ekibi değil Tarık Ümit ekibi yapmıştır. Çatlı’nın ekibi başkadır. Onun yanında Haluk Kırcı vardır, Bucaklar vardır. Tarık Ümit’ in ekibinde Ayhan, Ziya ve Semih vardır.”

Zaten Ayhan Çarkın da ifadesinde, Behçet Cantürk’ü nasıl öldürdüklerini ayrıntılarıyla anlatırken, cinayeti işleyen ekipte Bandırmalıoğlu’nun da olduğunu söyledi. Ankara davasında ifade veren bir itirafçı da “Behçet Cantürk’ün öldürüldüğünü Tarık Ümit’in ertesi gün Uzi silahla yazıhaneye gelmesinden anladığını” anlattı. Aynı ekip Liceli iki uyuşturucu kaçakçısını da Tarık Ümit’in Kızıltopraktaki köşkünde sorguladıktan sonra yine Ümit’in talimatıyla öldürmüştü.

Cinayetlerle ilgili iddianame 188 sayfa ve Bandırmalıoğlu’nun adı birçok cinayette geçiyor. Bu cinayetlerden biri de Tarık Ümit cinayeti.

Yani, Ümit’in emriyle cinayetler işleyen Bandırmalıoğlu, daha yukarıdan gelen başka bir emirle bu kez Tarık Ümit’i de kaçırıp öldürmekle yargılanıyordu.
MİT ve Emniyet’in istihbarat elemanı Tarık Ümit de dosyadaki bir tanığın ifadesine göre “konuştuğu” için öldürülmüştü. Tanık, “Tarık Ümit 40 kişilik bir kısa liste, bir de 3 haneli oluşan ölüm listesinden bahsetmesi üzerine bu durumu MİT Başkanlığı’na bildirdiğini, MİT Başkanı’nın 18 Şubat 1995 tarihli görüşmeye kendisini davet ettiğini, bu görüşmeler sızınca da Tarık Ümit’in iki hafta sonra ortadan kaybolduğunu” beyan etmişti.

Ziya Bandırmalıoğlu’nun lokal çete işletmeciliğini yaparken öldürülmüş olması büyük bir olasılık, emir aldığı kişiyi infaz eden bir tetikçinin bu kez emir aldığı kişilerle ilgili ifade vermesinden korkulmuş olması da başka bir olasılık.

Olasılıklar denizinde emin olduğumuz tek şey: Bu isimlerin aracı olduğu karanlığın üzerimizden bir türlü kalkmadığı.