“Führer’im, halk mahkemeleri, bundan böyle bir karar verirken, o karara konu olan olayı siz değerlendiriyor olsaydınız, nasıl karar vereceğinize inanıyorsa, o yönde bir karar vermeye çalışacaktır.”

Berkay, kendi hakkında verilen kararları dinlerken, Nazi iktidarının sembol yargıcı Freisler’in Reich mahkemelerinin başyargıcı olarak göreve getirildikten sonra Hitler’e yazdığı mektuptaki bu satırları hatırladığını söylüyor.

Bu satırlar, evinden ve okulundan 600 kilometre uzakta, Kırıkkale F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan, üniversite öğrencisi Berkay Ustabaş’ın mektubundan.

10 ay öncesine kadar İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans öğrencisiydi. Vize notlarını yükseltmek, finallere çalışmak ve haziran ayında okulu bitirmek gibi gündelik planları vardı, tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi, (Milyonlarca kişinin katıldığı) Berkin Elvan’ın cenazesine katılmak, evinde sol yayınlar ve bolca tarih kitabı olması.

Katıldığı cenazeden 3,5 yıl sonra, 20 Aralık 2017’de, annesi ve anneannesiyle oturduğu evi basıldı, 80 yaşını aşmış anneannesinin üzerine silah doğrultuldu, kitapları, dergileri ve içinde 12 Eylül belgeselinin olduğu CD’ye el konuldu. Berkay gözaltına alınmadı ama kendi iradesiyle savcıya ifade vermeye gitti. Ve “kaçma şüphesi var” diye tutuklandı.
Mektubunda, savcının şu sözlerini de aktardı:

“Beni tutuklamaya sevk ederken, ‘Aslında kendinizi çok iyi savundunuz, haklı olabilirsiniz. Ama biz ahdettik, tutuklayacağız’ demeyi unutmadı.”

Ve tutuklandı. Önce Metris’e, sonra Silivri 9 No’lu’ya, 23 Ocak 2018’de de Kırıkkale F Tipi Hapishanesi’ne gönderildi. İstanbul’da doğup büyümüş olan, ailesi de İstanbul’da yaşayan Berkay’ın Kırıkkale’ye sevk edilmesiyle, her görüşte kent değiştirmek zorunda kalan ailesi de cezalandırılmış oldu.

Sevk edildikten sonra da “tutulduğu hapishane, yargılandığı İstanbul’a uzak olduğu için” üç duruşmaya getirilmedi. Berkay, modern zamanların cezası SEGBİS ile sınandı.

Mektubunda şöyle anlattı bu durumu:

“…Düşünün, bir tutuklunun heyecanla beklediği, kimi zaman gün saydığı mahkemesini takip dahi edemediğini, avukatının yüzünü bile görmesinin engellendiğini, daha da vahimi sık sık ses kesilmesi sebebiyle mahkeme sonucunu gardiyandan öğrendiğini…”

Sonucunu gardiyandan öğrendiği üç duruşma atlattı, 1 Kasım’da dördüncü duruşmaya çıkacak (Mahkeme karşısına çıkacak mı, duruşmayı TV’den izler gibi izleyecek mi, henüz bilmiyoruz).

Bugüne dek mahkeme heyetinin dosya kapsamında sorduğu en somut sorular ise “Neden evinden hep sol görüşte kitaplar çıktı?” ve “Neden sadece yakın tarihle ilgili kitapları okuyorsun?” oldu.

Yanıtını vermesi hem çok kolay hem zor.

Onun cevabı şöyle:

“Kişiye özel yargı kararı, kayırma ya da ayrıcalık değil beklediğim. Hukuk dışı bir soruşturma ve beraberindeki tutuklama ile özgürlüğü 10 aydır gasp edilen bir üniversite öğrencisi ve yurttaş olarak hukuk çerçevesinde hareket edilmesini, davranış ya da eylemlerin yaptırımının keyfiyete değil yasaya göre değerlendirilmesini; kısacası memleketimizde adaletin ve demokrasinin hakim olmasını istiyorum.”

Çok şey mi istiyor?