Doğu Akdeniz enerji paylaşım kavgasının yol açtığı anlaşmazlık nedeniyle malum dünyanın yeni kriz merkezi. Bölgesel, küresel bütün güç merkezlerinin yapmış olduğu askeri yığınak nedeniyle patlamanın eşiğinde. Aylardır devam eden gerilimde tüm çağrılara rağmen tansiyon düşmüş değil. Ortadoğu’yla olan münasebeti ve zengin enerji rezervleri nedeniyle kıyıdaş ülkeler Türkiye, İsrail, Mısır, Lübnan, Suriye, Libya, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Filistin’in doğal hak sahibi olduğu ABD, AB, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya gibi küresel güç merkezlerinin ise bu enerjiden pay kapma yarışına girdiği paylaşım mücadelesinde solcular, sosyalistler nerede, nasıl durmalı?

1) Sol, dış politikanın “sınıflar üstü” niteliği aldatmacasına inanmaz. Her şey gibi dış politikanın da sınıfsal olduğunun bilincindedir. Egemenlerin, sermayenin ve sermaye düzeninin çıkarlarını tüm ulusun çıkarlarıymış gibi sunduğunun; iktidarların bütün bir toplumu buna inandırmak istediğinin farkında olmak zorundadır. Bu nedenle “milli çıkar” argümanına kanmaz.

2) Sol, dış politikaya egemenlerin gözünden bakamaz. Ne kendi egemenlerinin ne de uluslararası egemenlerin... “Dış politikada sen ben kavgası olmaz, dış politika milli politika demektir” şeklindeki “resmi-gayri resmi” tezi temelden reddeder. Hâkim sınıfların, siyasi iktidarların penceresinden olaylara yaklaşmayı tabiatına aykırı kabul eder. ‘Milli çıkarlar’ söyleminin sermaye düzeninin çıkarlarından başka bir şey olmadığının bilincinde olur.

3) Sol, egemenlik, paylaşım ve nüfuz savaşlarının parçası olmaz. Birinci emperyalist paylaşım savaşı sırasında İkinci Enternasyonal’in düştüğü ‘tarihi hata’ya düşmez. Kendi egemenlerinin yanında saf tutarak, savaş kışkırtıcılığı yapmaz.

4) Sol, hiçbir güvenlikçi, jeopolitikçi hesaplamanın içinde de olmaz. Bu tarz yaklaşımların egemenlerin dümenine su taşıdığının, onların çıkarlarına hizmet ettiğinin bilincinde olur.

5) Sol, dış politikaya soydaş, akraba topluluklar penceresinden de bakmaz. Kan bağı üzerinden; etnik, dinsel, kültürel bağlar üzerinden kurulmak istenen bağlara karşı çıkar.

6) Sol, gizli-kapaklı pazarlıkların içinde de yer almaz. Uluslararası güç odaklarıyla kirli ittifak ilişkilerine girmez, kapalı kapılar ardında iş çevirmez. Bolşeviklerin Ekim Devrimi’nde yaptığı gibi, kendi egemenlerinin yaptığı gizli anlaşmaları teşhir eder, yapılan anlaşmaları bozar.

7) Sol, emperyalist kamplar arasında da taraf tutmaz. Hiçbir emperyalist-kapitalist kampa sırtını dayamaz. Onlardan medet ummaz. Emperyalist kamplar arasındaki çekişmelerden yararlanmaya çalışır. Kendi seçeneğini yaratmanın peşinde koşar.

8) Sol her ne koşul altında olursa olsun, iktidarların siyasal ve ideolojik yönelimlerine meşruluk kazandıracak argümanlar üretmekten kaçınır. Söylemleriyle savaşlara, krizlere, işgallere, müdahalelere meşruiyet kazandırmaz. Solun referansı halkların, toplumların kardeşliği ilkesidir. Milliyetçi şoven basıncın etkisine yenik düşmeden, savaş tamtamlarının tesirine girmez, bu evrensel ilkesinden ödün vermez.

9) Sol, Akdeniz’in bir barış gölü/havzası olmasını savunur. Buradaki her türlü zenginliğin toplumların, halkların yararına kullanılacağı eşit bir bölüşümünden yana olur. O ülke ya da bu ülke egemenlerinin daha fazla pay kapma hevesinin parçası olmaz. Her daim barışı savunur. Enerji paylaşım kavgası üzerinden pompalanan gerici, milliyetçi, şoven dalganın esiri olmaz, emperyalistlerin ve bölge gericilerinin dümenine su taşımaz.