“Kimse temizim demesin, kimseBütün bir ülke odun taşıdı Behçet’in yangınına…Onlar, secdesi küf kıblesi korku olanlarOnlar bir gün ölüm menevişlenince içlerindeTütmez mi kirpiklerinde “dumanı lekesiz biri”?..Şükrü Erbaş 2 Temmuz 1993…  O gün, Pir Sultan’ın düşüncesini yol eyleyenler, vicdanlara can, akıllara iz olacaktılar. “Gelin canlar bir olalım” diyecektiler. Barış, kardeşlik, demokrasi ve laiklik hakkında bir iki söz edecek ve el […]

“Kimse temizim demesin, kimse
Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet’in yangınına…
Onlar, secdesi küf kıblesi korku olanlar
Onlar bir gün ölüm menevişlenince içlerinde
Tütmez mi kirpiklerinde “dumanı lekesiz biri”?..

Şükrü Erbaş

2 Temmuz 1993…  O gün, Pir Sultan’ın düşüncesini yol eyleyenler, vicdanlara can, akıllara iz olacaktılar. “Gelin canlar bir olalım” diyecektiler. Barış, kardeşlik, demokrasi ve laiklik hakkında bir iki söz edecek ve el uzatacaklardı. Olmadı. Uzatılan eller musalla taşında, sözler karanlık dumanla boğazlara düğümlendi. 

Yüreklere sevgi, akıllara aydınlık ateşi tutuşturmaya gidenleri, insan ve insanlığı yakan ateşin içine kıstırdılar. Günlerden Cuma’ydı. Camiden sokaklara akmıştılar, tıpkı Maraş’ta ve Çorum’da olduğu gibi Cuma gününü şeçmişlerdi. Kara duman o gün Sivas’ta yayılmıştı.  İlk gözyaşı titreyerek düştüğünde yüreğe; aklımıza, kalbimize ve yolumuza çerağ olmuş 33 can katledildiğinde takvimler 2 Temmuz’u gösteriyordu. Kara duman yayıldıkça yayıldı. Güneşin önüne geçti, Madımak’tan yükselen o kara duman. O gün çiçekler bile açmadı. Korktular. Tam da o gün soldu menekşeler. Serçeler uçamadı, kırılmış kanatlarıyla. Kara dumanların örttüğü güneş, ne yüzleri, ne vicdanları aydınlattı o gün. Vicdan karardı, merhamet nasırlaştı, gözler köreldi. O gün güneşin yiğitliği de tutmadı,  Geçemedi karanlığın önüne. Yağmur da yağmadı,  söndüremedi Madımak’ta ki insan yakan ateşi… Sanki herkes teslim olmuştu, etrafı saran o kara dumana. Zambaklar bile boyunlarını eğdi korku tufanına. Ya umut? Pes etmişti o gün.

26 yıl önceydi. O gün Sivas’ta pusular kurulmuştu. Karanlık yüzlü insanlar, karanlık düşünceleriyle, karanlık evlerde karanlık hesaplar yapılıyordu. Sinsice beklediler yaratacakları o kara günü… Hedeflerinde insanlık vardı. Günlerden Cuma. Tam da günüdür artık.  Temmuz ayı salarken sıcağını kentin sokaklarına… Karanlık yüzlü insanlar doldurmuştur Sivas’ı. Günlerden Cuma. “Mübarek gün” için  “Gazanız mübarek olsun” dediler. Cehennem cezası değil, cennet için ödül kazanacaklardı. Kin ile inandılar. Öldürmeyi ibadet saydılar.

Aydınlık görmemiş yüzleriyle otelin önündeydiler.  Ellerinde kibrit, benzin bidonu ve dillerinde tekbir sesleri vardı. Fetvalarında sıranın insan yakmaya geldiği yazıyordu. Otelin çevresi sarıldı. Cübbelisi, sarıklısı, çember sakallısıyla… “Yak, ulan yak !” çığlıklarıyla, cahiliye kalıntılarıyla, “Ya İslam, ya ölüm” diyen zavallı yaratıklar, cihat için yürüyorlardı. Otelin içinde yakılacaktı insanlık.

Kiminin elinde kalem, kiminde fırça, kimi yazı yazar, kimi çizer olup bitenleri.  Kimi, dedesi Pir Sultan’ı oynarken, ötekisi direniş türküleri söyler, bir köşede saz çalar öteki.Biri, aklın aydınlığına çağırır insanı.  Semahlar Türk, Kürt, Hollandalı ayırmaz.  Sünni, Alevi yoktur otelin içinde.

İnsan, insanla el ele.  Can canadır otuz üç insan. Önce bulutlar karardı. Sonra güneş saklandı. Yağmur yağıpta söndüremedi Madımak’ta yakılan ateşi, kurtarmadı toprağa düşen umutları. Korumadı Koray’ı, Menekşe’yi, Metin’i, Hasret’i, Handan’ı, Gülsüm’ü… Söndüremedi bağlamanın, kitapların, şiirlerin üstüne düşen ateşi.

O gün Sivas’ın toprakları utandı, ilk can düştüğünde nefessiz toprağa. O gün herkes, sağırdı, korkaktı, dilsizdi. O gün ne barış, ne kardeşlik, ne hoşgörü, ne sevgi sözlüklerde yer bulabildi. Vicdanlar kilitlendi, titretmedi! Ayaklar altına alındı insanlık.

Peki bugün? İnsanlık suçuna, insan yakan katliamı sıradanlaştıran o donmuş dilleriyle “zaman aşımı” hükmü verip, “hayırlı olsun” dediler. Laiklik itibarsızlaştırıldı. Gericilikbağnazlıkyobazlık ve cehalet el üstünde tutuldu. 26 yıl önceki Madımak katliamı, bugünün Türkiye’sinde, karşı karşıya olduğumuz toplumsal kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin ve ayrıştırmanın en acı sonuç tablosu doğurmuştur. Yakanlar “Allah nazarında sevap kazandılar” diye mutluydular. Ama insanları diri diri yakan ateş hâlâ sönmedi.  Çünkü Sivas davasında hukuk firar etmiştir.  Adresi bilinen failler yakalanmadı. Faillerin avukatları milletvekilli, bakan ve kamuda önemli mevkilerle ödüllendirildi. Katillere cezasızlık ilkesi uygulandı. Ne failler, ne gerçek sorumlular yargılanmadı.

Yananlar mı?

Onlar, acıyı bal eyleyip, ağıtlarından umut yeşertmeye, inadına yangın yerinde insanlığın onurunu, insan yakan kötülüklerden korumak için türküler yazmaya, şiirler okumaya, semah dönmeye ve adalet aramaya devam ediyorlar… 

26 yıl geçti… Ne yangın yerindeki ateş söndü, ne  oteldeki çığlık dindi… 26 yıldır duymuyor siyasi sağırlık!

Kurtarılmak isterken insanlık, asker, polis baktı, devlet seyretti, hükümet, “Çok şükür halkımıza bir şey olmadı” dedi. Ateşte bile insanı donduran sözleri saran vicdansızlık, utanmadı yanan insanlık önünde… Kendilerince son sözlerini söylediler: “Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirmiş.” 

Neymiş? 35 kişi ölebilirmiş! Büyütmeyinmiş!  Kerbela: “Büyütmeyin!”, Dersim: “Kaşımayın!”, Maraş: “Anmayın!”, Çorum: “Susun!”, Gazi: “Unutun!”diyorlar.

“Kalpsizleşin, vicdansızlaşın, bağrınıza taş basın” diyorlar. Siz yandınız diyorlar. Bilmiyorlar ki, ne insanlık, ne türküler yanmaz…

Katliam aydınlatılmadı

· Katliamda 33 kişi ile birlikte, otelde çalışan iki işçi bu yangında can verdi. 
· Katliamın bilinen, görünen ve görünmeyen aktörleri, aradan 26 yıl geçmiş olmasına rağmen hesap vermedi.
· Sivas davası hukuksuz bir yargılamadan dolayı halen aydınlatılamadı.
· Davanın arkasındaki sis perdesi kasıtlı olarak kaldırılmadı.
· Aranan failler bilinçli bir tercihle bulunamadı. Yurtdışına kaçan sanıkların “suçluların geri iadesi” konusunda samimi adımlar atılmadı.
· Sivas katliamına ilişkin bugüne kadar hiç bir idari ve siyasi sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmadı.

AKP’den vekil seçildiler

· Katliamdan sorumlular kollandı. 
· Adil yargılama olmadı.
· Örneğin davanın 1 numaralı sanığı Refah Partisi’nin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak hiçbir zaman yakalanamadı. Erçakmak 2011 yılında öldü. Bu kişi aranırken bile Sivas’ta yaşamaya devam etti. 22 Mayıs 1999’da evlendi, 22 Mayıs 1997’de askere gitti, çocuğunu nüfusa kayıt etti, 2000 yılında ehliyet aldı ama devlet kırmızı bülten ile aranan bu adamı bulmadı. 
· Sanıkların avukatları ödüllendirildi. Hayati Yazıcı, Kemal Kurt, Mehmet Bulut, Bülent Tüfekçi, Zeyid Aslan, Ali Aşlık, Halil Ürün ve Hüsnü Turan, 2002 yılında iktidara gelen AKP’den milletvekili seçildi.
· Madımak oteli katliamdan sonra kebapçı alarak açıldı. 14 yıl boyunca 33 insanın yakılarak katledildiği bu mekânda kebap pişirilmesi hafızalardan silinmedi.
· Alevilerin “Madımak Oteli’nin Utanç Müzesi” talebine karşı çıkan, AKP hükümeti oteli “Bilim ve Kültür Merkezi” haline çevirip, saldırgan güruh içinde ölen iki kişinin isimlerini, katledilen 33 canın yanına yazarak, katilleri onure ettiler.

‘Yargılamada’ neler oldu?

· Yargı süreci sorunluydu. Olayın ardından 190 kişi gözaltına alındı ve 124’ü tutuklandı. 
· İlk karar 26 Aralık 1994 tarihinde verildi. 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verdi. 
· Aziz Nesin’in yazdığı kitap “ağır tahrik unsuru” olarak görüldü. Sanıklara ceza indirimi yapıldı.
· 33 sanık hakkında idam cezası verildi, 2002 yılında idam cezası yürürlükten kaldırılınca, 33 idam hükümlüsünün cezaları müebbet hapis cezalarına dönüştürüldü.
· Sivas Davası’nda 1997’deki tahliye edilen, sonra haklarında tekrar yakalama kararı çıkan 8 sanık halen yakalanamadı. 
· 13 Mart 2012 tarihli mahkeme kararı ile sanıklardan Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ’ın öldüklerinden; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle davaları düşürüldü.

ANMAYA ÇAĞRI

Her yıl olduğu gibi, bugün 2 Temmuz günü, tüm Alevi kurumları ve demokratik kitle örgütleri ve muhalif siyasi partiler Sivas’ta yapılacak yürüyüş ve anma etkinliğine katılıyor.