Geçen hafta bu köşede, gazeteciliğin sosyal medyaya öykünerek tepki simsarlığına soyunmak yerine, “çözüm gazeteciliği” perspektifiyle kendini tazelemesi gerekliliğinden söz etmiştim. Okurlardan ve gazetecilerden bu yazıya gelen olumlu, olumsuz eleştiriler üzerine düşünürken Wired dergisinde eskiden Facebook’ta veri bilimcisi olarak çalışan, şimdilerde Integrity Institute’ın kurucu ortaklarından olan Jeff Allen’ın röportajı yayımlandı.* Gilad Edelman’ın yaptığı röportajda Allen, gazeteciliğin geçmişinin sosyal medyanın bugününe ne kadar benzediğiyle ilgili şahane bir örnek vermişti. Allen’ın yaptığı şey 1890’ların gazetecilik ortamını hatırlatmaktan ibaretti. Diyordu ki, “sokak köşelerinde durmuş, insanlar geçerken fark etsinler diye çılgınca şeyler bağıran genç erkekler (yazıyoor) vardı. O anda insanları gazete almaya sevk edecek bir şey söylemeniz gerekiyorsa, manşetler haliyle sansasyonel olacaktır.” Şimdi Jeff Allen’ın verdiği bu örnek üzerine bir an durup düşünelim. Ne kadar da bugünkü sosyal medyanın tık tuzağı ve sansasyonellik zorlamasına benziyor değil mi?
Peki, gazetecilik bu sansasyonellik tuzağını vaktiyle nasıl aştı, sosyal medya burada nasıl tıkandı? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun soruları bunlar.


NEW YORK TIMES’IN MODELİ

Röportajda Jeff Allen’ın da vurguladığı gibi bu düzeni değiştirip yeni bir model yaratan ilk örneklerden biri The New York Times olmuştu. Çünkü onlar, daha sansasyonel olsun diye hikâye uydurmak yerine nesnelliğe ve güvene yatırım yapmışlardı. Dolayısıyla, “Yazıyoor yazıyoor en aklınıza gelmeyecek şeyi yazıyor” diye bağırmak yerine “Burası New York Times alacağınız yer, bizde sadece gerçekler var” diye bağırmaları yetmişti. 2019 yılında yaptığım bir Tedx konuşmasında** aynı şeyi Associated Press (AP) Haber Ajansı örneği üzerinden anlattığımı hatırlıyorum. AP de çeşitli siyasi kutuplardan daha fazla müşterisini aynı anda memnun edebilmek için “tarafsızlığa” ya da “tarafsızlık algısı”na yatırım yapmıştı. Yani gazetecilik tarafsızlık çizgisine önce etik kaygılarla değil, ticari kaygılarla gelmişti. Daha sonra bunun bir etiği oluştu ve bir norm haline geldi. Bugün elbette sansasyonellik üzerinden iş yapan basın kuruluşları hâlâ var ama hiçbirisi New York Times’ın modeli kadar başarılı olmuyor. Çünkü gazetecilik, 1800’lü yılların sonunda köşe başında gazeteci çocuklar daha çok gazete satsın diye haber uydurulan günlerden çıkarken sosyal medyada yapılanın tam tersini yapmıştı.

AVANTAJ, DEZANVANTAJA DÖNÜŞEBİLİR

Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, sosyal medyanın bir avantajı var. AP veya New York Times gibi herkesi aynı anda memnun etmek için nesnelliğe sarılmak yerine, kullandıkları algoritmalar yardımıyla zaten herkesi aynı anda memnun edebiliyorlar. Evet, bu da dezenformasyon dediğimiz şeyin çılgın boyutlara ulaşmasına yol açıyor. Ancak, eski bir Facebook çalışanı olan ve şimdi dürüst platform tasarımları teşvik etmek için bir enstitü kurmuş bulunan Jeff Allen, bunun da bir sonunun olduğunu düşünüyor ve “yarın katılımı artırmayı düşünüyorsanız böyle devam edebilirsiniz ama 10 yıl sonra katılımı en üst düzeye çıkarmak istiyorsanız başka bir şeyler düşünmelisiniz” diyor.

BLOK ZİNCİRİ VE GAZETECİLİK

Bütün bu gerçeklere rağmen denilebilir ki; eğer New York Times kadar büyük değilseniz veya Türkiye gibi geleneksel gazeteciliğin zaten iktidar eliyle tarumar edildiği bir yerdeyseniz bütün bu yazdıkların hikâyeden ibaret. Böyle düşünüyorsanız biraz umut vermek isterim: Çünkü bugün sadece kripto paralar üzerinden düşündüğümüz blok zinciri teknolojileri bu konuda imdada yetişebilir. Yani blok zinciri gibi merkezileşme karşıtı bir teknolojinin hem sosyal medyayı hem de gazeteciliği değiştirme potansiyeli çok yüksek. Evet, bu konuda erken dönem hayal kırıklığı yaratan denemeler var (en son Civil***) ama her şey o kadar yeni ki birileri asla pes etmeyecek, sonunda yeni bir model bulunacak ve tabana yayılacak düşüncesindeyim. Çünkü blok zinciri; dezenformasyonla mücadele yani doğru ve yanlış bilginin asıl kaynağının kesin olarak tespit edilmesine imkân tanıyacak. İşte tam da bu noktadan gazeteciliğin yeniden para etmesi ve yeni gelir modelleri bulması için bir umut doğuyor. En basitinden, bir yayına aylık abone olup kendinizi bağlamak yerine, orijinalliği zincir üzerinde tescilli tek bir makaleyi çok düşük bir bedelle okuduğunuzu düşünün. Bir içeriği, klon haber sitelerinin kopyalayıp kullanmaları halinde, zincir üzerinde ilk tescil eden kesin olarak belli olduğu için otomatikman telif ödemek zorunda kaldıklarını düşünün. Okurlar dahil tüm bu ödemelerin kripto para ile halledilebileceğini hayal edin. Tümü gerçek olabilir ama o arada gazeteciliğin özünü korumak gerekiyor. Bunun için de gazeteciliğin sosyal medyanın sansasyonu teşvik eden dümen suyundan çıkması şart. Bu sadece etik sebepler için değil, ticari sebepler için de önemli. Ayrıca unutmayalım ki, eğer hakikatin bedelini okur ödemiyor, reklam gelirini de dev platformlar hüpletiyorsa, dezenformasyonun bedelini ödemek isteyenler her devir çıkacaktır.

*https://www.wired.com/story/jeff-allen-interview-facebook-engagement-trap/
** https://www.youtube.com/watch?v=BsK555EmAyk&
*** https://www.nytimes.com/2018/11/01/style/blockchain-journalism-civil.html