Türkiye teknolojiyi satın alma konusunda gerçekten enteresan. Hep en son model telefonlar, aksesuarlar, yüksek internet paketleriyle Avrupa ve ABD’nin epey ilerisindeyiz. Peki bu ileride olma durumu o kadar iyi bir şey mi?

Statü satın alınmaz kazanılır

Küçük çaplı bir araştırma sonucuna göre büyük çaplı sonuçlar çıkartabiliriz. Zenna Araştırma ve Danışmanlık şirketinin akıllı telefon pazarıyla ilgili 600 kişiyle yaptığı araştırma sonuçları aslında Türkiye genel profiline olan bakış açımızı biraz olsun aydınlatabilir.

Özellikle Apple ve Samsung üzerinde yoğunlaşan tüketici ilgisi bence enteresan sonuçlar doğurmuş. Apple ve Samsung’a yoğunlaşıyor olunması gidip o ürünlerin alındığı anlamına gelmiyor aslında. Pazarımız enteresan bir pazar, bunu kabul etmek lazım ancak teknolojiye olan merakımızın ve açlığımızın geçtiğini söylemek de yanlış olur.

»İki kişiden biri akıllı telefonunu değiştirmeyi düşünüyor. (Yüzde 57)
İlk fırsatta ciddi bir kesim yeni bir telefon alacak gibi görünüyor. Bu aslında global tüm markaların ve operatörlerimizin Türkiye pazarına olan yakın ilgisinin sebebi. Amerika ve Avrupa’yı çok sık ziyaret ediyorum. Kendi gözlemlerime bakarak şunu söylemeliyim. Onlar bizim kadar hızlı tüketmiyor bu teknolojiyi, özellikle telefon anlamında. Türkiye bu anlamda gerçekten enteresan bir ülke. Hep en son model telefonlar, aksesuarlar, yüksek internet paketleri ile onların epey ilerisindeyiz. Peki bu ileride olma durumu o kadar iyi bir şey mi? Bence değil. Avrupa ve Amerika’da sanmıyorum ki bir bankaya gidip tüketici kredisi çekip kendine son model bir telefon alan çıksın. İstisnalar kaideyi bozmaz elbette ama bu onlar için çok uzak bir ihtimal. Peki bu oran bizde neden yüksek? Senetle telefon alan insanlar biliyorum. Toptan perakende satışı yapan bir zincir market Apple kulaklığı satacak diye, teknosafari.com’da yayınladığımız bir haber günün en çok okunan haberi oldu. Benim buradan çıkarttığım sonuç markalı ürünlere haddinden fazla önem veriyor olmamız. Bunu bir psikologla ayrıca konuşacağım. Toplumun bu eğiliminin sebebi ne olabilir? Benim fikrim teknolojiyi sosyal statü göstergesi olarak kullanmaya çalışmamız. Bu eğilim Ortadoğu ve Arap ülkelerinde sık rastlanan bir durum. Hatırlarsanız kıymetli taşlarla süslenmiş telefon modelleri neredeyse sadece o bölgede satılıyordu. Sosyal statümüzü elde etmek için kredi çekmek yerine güzel işler yapıp başarılı olmak birinci önceliğimiz olmalı aslında. Statü satın alınabilen değil, kazanılan bir olgu. Bizde her zamanki gibi kolaycılık mantığı işlemiş durumda. Bu konuda en büyük suçlu bunu alanlar değil statüyü böyle değerlendirenler maalesef. Halbuki telefonun süper olmasına göre değil bilgi, birikim, fayda gibi kriterlerle insanları değerlendirsek doğru statüler ortaya çıkacak. Sahte, parayla satın alınmış statüler bizi bir yere götürmüyor. Sadece birbirimizi kandırıyoruz. Zaten çok başarılı olsak bu statümüz bizi global dünyada da bir yerlere getirirdi değil mi? Eğitim sistemimiz ve mental yapımız oldukça sorunlu. Bunun düzelmesini bırakın daha da kötüye gitmesi için herkes elinden geleni yapıyor. Neyse araştırma sonuçlarına dönelim. Bu konu uzar gider.

»Satın alma kriterimiz değişti. Fiyat tabii ki en önemli etken, bunu kenara ayıralım. Artık daha iyi kamera, hız birinci öncelerimiz değil! Pil ömrü ilk sırayı almış gibi görünüyor. Etrafınıza dikkat edin millet ekstra pillerle gezerek günü geçiriyor. Bunun sebebi de aslında internet ve onun ’nimetlerine!’ yani uygulamalara olan bağımlılığımız. Pil dayanmıyor. Bu konu bile başlı başına yazı konusu diyerek diğer maddeye geçelim. Dünyanın lokomotif akıllı telefon üreticileri Apple ve Samsung ile ilgili sorulan sorulara bakın nasıl yanıtlar alınmış.

»Her 10 Samsung kullanıcısından biri başka marka telefona geçmek istediğini söylemiş. Geçeceklerin tercihi ise genellikle Apple olacak gibi görünüyor.

»Bu kadar teknolojiye özellikle telefona meraklı olmamıza rağmen Apple ve Samsung’un yeni modellerinin ne zaman çıkacağı konusunda pek bir fikirleri yok. Apple kullanıcıları bu konuda biraz daha bilinçli görünüyor. Katılımcıların yüzde 32’lik bir bölümü sonbahar cevabını vermişler.

»Dediğim gibi bu küçük araştırma aslında teknoloji özellikle de telefon severlerinin eğilimleri konusunda bize bazı şifreler veriyor. Teknolojiye yön verenlerin tüketicileri bilinçlendirme konusunda adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Genel kanının ucuz ürün problemli olur o yüzden bir kere alırım kalitelisini alırım sonucu çıksaydı o kadar endişelenecek bir durum yoktu. Arka planda farklı bir hesap olduğunu gördüğüm için bu sonuç düşündürücü geliyor bana.

Eğitim sistemi tamamen yenilenmeli
Haziran ayında yayınlanan Ericsson Mobilite raporunu daha önce yazmıştım. Orada çıkan geniş çaplı araştırma ve analizler sonucu hayatımızın mobil üzerine kurgulandığı zaten görünüyor. Mobil üzerine kurgulanan bu hayattan kaçamayız. Sadece tüketerek bu hayatın bir parçası da olamayız. Havalı telefonlarla hava atacağımıza havalı yazılımlarımızı yüksek rakamlarla yabancılara satarak çok daha asortik oluruz. Bunu yapabilmek için eğitim sistemimizin baştan aşağı yenilenmesi gerekmekte. Ülke olarak kalkınmak istiyorsak bu alanda ciddi bir hareket gerekli. Bunu da öyle kredili telefonları alarak, borçlanarak yapmamız mümkün değil. Dijital dünyada doğru yerleri kapmak gerekmekte. Kimi dijital meşhur olacak, kimi dijital dünyanın sevdiği uygulamayı yazacak, kimi dev sunucu sistemleri (datacenter) kuracak. Kimi yenilenebilir enerji alt yapıları üzerine yoğunlaşacak ki, dijital dünyada iyi bir ‘STATÜ’ sahibi olalım. Yoksa markalı telefonlarla birbirimizi kandırmaktan öteye gidemeyiz.

Burada Apple ve Samsung markalarının yaptığı çalışmalara değinmeden geçemeyeceğim. Dünyanın gerçekten en iyi telefonlarını ve yüksek teknolojilerini geliştiren iki önemli firması. Sadece bu çok bildiğimiz yüzleri. Samsung geleceğin mühendislerini yetiştirmek onların önünü açmak için çok önemli yatırımlar yapıyor. Apple keza çocukluktan itibaren yazılım konusunu sevdirmek için harika çalışmalar içerisinde. Aslında onlar sorumluluklarını fazlasıyla yerine getiriyorlar. Türkiye’de yapılanlardan bahsediyorum bu arada. Ben her fırsatta bunları duyurmaya çalışıyorum. Bu markalarımızı sadece telefon üreticisi olarak değil geleceğin ekosisteminin en önemli şirketleri, yön verenleri olarak görün. Yapılanları takip edin. Dünyanın nereye gittiğini o zaman çok daha iyi göreceksiniz. Gençlerimizin bunları ıskalamaması gerekiyor. Onlar ıskalarsa anneler babalar yol gösterici olmak zorunda. “Ben anlamam” diyerek kenara çekilmemeliyiz. Türkiye nüfus olarak çok genç. Bizim en büyük gücümüz bu fakat şu anda bu güç sadece telefon bataryası tüketirse elimize bir şey geçmeyecek. Türkiye’deki tüm global markalar bunun farkında. O yüzden biz de uyanalım. Gücümüzü gösterelim ve yeni dünyada yerimizi kapalım.