Makarayı başa saralım. Bundan 15 yıl önce, neo con’lara yakın American Enterprise Intitute (AEI) adlı “düşünce kuruluşu”nda konuşan dönemin Dış İlişkilerden Sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu, Türk hükümetine güvensizlik bildiren ABD’lilere, "ABD’ye ihtiyacımız var. Siz de AKP ile yaşamak zorundasınız. Alternatifimiz yok. Devirmeye çalışmaktansa, delikten aşağı süpürmek yerine onu (Erdoğan) kullanın" mesajını verdiler.

8 Nisan 2006 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki “ABD’de Hamas kavgası” başlıklı haber AKP-ABD arsındaki sansasyonel ilişkiyi çarpıcı bir şekilde özetliyor.

Amerikan emperyalizminin desteğini almaya çalışan AKP, -ki bu desteği on yıllarca sonuna kadar alacaktı- siyasal İslamcı kökenden gelen Erdoğan’ı tartma niyetindeydi. Dört yıl önce -Kasım 2002- tek başına iktidara gelen AKP’nin kurmayları ise Erdoğan adına ABD ve Batı ile pazarlıklar yapıyorlardı. Bölgede yeni bir Hamas endişesi taşıyan Washington’ın çeşitli tereddütleri vardı. Bunların bir şekilde giderilmesi gerekiyordu. 1 Mart tezkeresi, Hamas ile ilişkiler gibi konular bu tereddütleri besliyordu.

BU ADAMDAN YARARLANIN

Eski Pentagon yetkilisi Richard Perle’ün başkanlığında, George W. Bush’un Yardımcısı Dick Cheney’nin ofisi ve Pentagon’a yakın isimlerin katılımıyla yapılan toplantı bir “milat”tı.

AKP hükümetine bakışın olumsuz bir çizgiye kaymaya başlaması üzerine Washington’da nabız yoklamak ve parti politikalarını anlatmak için çıkarma yapan AKP’li yetkililer, Bush yönetimine yakın isimlerin sert eleştirilerine muhatap kalırlar. Erdoğan’un kara kutusu Zapsu, “Hamas konusunda mesajınızı çok açık aldık” diyerek iknaya çalışır.

Haberden okumaya devam edelim: “Zapsu: Burada özü değil, yöntemi konuşuyoruz. ABD hükümeti bu hükümetle yaşamak zorunda. Bu yanlış anlamaları, bu yanlış yargıları aradan çıkarsak daha akıllıca olmaz mı? Böyle olmasa, Başbakan beni buraya meseleleri aydınlığa kavuşturmak için gönderir miydi? Bizim ABD’ye ihtiyacımız var. Bu adamdan yararlanmayı bilmelisiniz.”

O dönem büyük yankı yaratan bu haber gelişen tepkiler üzerine düzeltilmeye, kullanılan ifadeler yumuşatılmaya çalışılsa da öz değişmeyecekti. Dişli, çeviri hatası yapıldığını söyleyerek kendilerini şu şekilde aklamaya çalışacaktı: "Erdoğan’ın tüm dünyada kredibilitesi var, kredibilitesini (güvenilirliğini) kullanın dedik; Erdoğan’ı kullanın demedik."

Zapsu’gillerin ikna yeteneği başarılı oldu, Amerikan emperyalizmi yirmi yıla yakın bir süre boyunca tepe tepe kullanacağı siyasal İslamcı iktidara yol verdi.

KULLANIŞLI APARATLAR

Eşyanın tabiatı gereği her “kullanım”ın bir raf ömrü var. O günlerden bugünlere gelindi. AKP ile Batı arasında yaşanan elçiler krizi başta olmak üzere pek çok gerilim “raf ömrü”nün dolmak üzere olduğunun göstergesi.

Batı Afrika turundan dönen Erdoğan, ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçilerini “istenmeyen kişi” (persona non grata) ilan etmesi Ankara ile Batı arasında pamuk ipliğine bağlı ipleri daha da gerdi.

Günlerdir devam eden krizde dün itibariyle bir orta yol bulunsa da elçiler krizi aslında tam bir “kullanışlı kriz” durumu söz konusu. İçeride dışarıda tel tel dökülen siyasal İslamcı rejimin üzerinde rahatlıkla tepineceği, kitlesini konsolide edeceği bir mevzu oldu. Erdoğan yönetiminin istediği de tam da buydu. Bu tarz meseleler AKP iktidarının karşıtlarını çekmeye çalıştığı minder.

Erdoğan yönetimi ne zaman sıkışsa bir şekilde yardımına koşuyor Batı dünyası. Çoğu zaman bu destek kullanımın doğal bir sonucu olan “gönüllü” destek oluyor. Kimi zaman da son büyükelçiler krizinde olduğu gibi oryantalist bakış açısının yol açtığı bir yol kazası şeklinde de olabiliyor.

7 GÜNLÜK KRİZDEN NEMALANANLAR

Batılı rejimlerin Türkiye gibi ülkelerinin içişlerine karışması yeni değil. Düne kadar kredinin musluğunu sonuna kadar açtıkları AKP’ye yönelik çeşitli dönemlerde benzer uyarılar yapıldı. Ancak o dönemde koparılmayan fırtına şimdi koparılmaya başlandı.

Meselenin birçok boyutu olsa da mesele şu ki, Erdoğan ve rejimi artık Batı dünyası için vazgeçilmez değil. “Baş düşman” Rusya ile iş tutan, zaman zaman kontrolden çıkma emareleri gösteren, bir dediği diğerini tutmayan bir lider artık eski gözdeliğini kaybetmiş durumda. Saray rejimi de bunun farkında.

Günün sonunda Saray rejimi krizi fırsata çevirmeye çalıştı. Gözler 30 Ekim’de yapılacak Roma’daki G20 Zirvesi’ne çevrilmişken Saray’ın bu “imal edilmiş kriz” üzerinden yükselen dalgalar üzerinden yaptığı sörfün ömrü bir sonraki dalgaya kadar. Ankara ile Batı arasındaki kriz daha büyük dalgalanmalara gebe.

Makarayı başa çevirecek olursak. Zapsu o tarihi toplantıda ne demişti: “(Erdoğan’ı kastederek) Burada ve Avrupa’da bundan yararlanmalısınız. Teklifim budur.” Görünen o ki teklif hala geçerli.