Selefi örgütlerin ve cihatçıların av sahasına dönüşen Suriye’deki “vekalet savaşı”nda dengeler hızla değişiyor. Dördüncü yılını geride bırakmaya hazılanan krizde taraflar, sahadaki gelişmeler ışığında pozisyonlarını yeniden belirleme arayışında. Erdoğan’ın “Geçiş dönemi Esad’la olabilir” dönüşü de bu telaşın ürünü. Benzer bir açıklamayı kısa bir süre önce ABD Dışişleri Bakanı Kerry, İngiltere Başbakanı Cameron ve Almanya Şansölyesi Merkel de yaptı.

• • •

Peki ne oldu da bölgesel ve küresel aktörler Esad’lı çözümü dillendirmeye başladı. Bu sözleri Erdoğan’a ve diğerlerine söyleten koşullara bakmak lazım. Suriye’de dengeler bir yıl öncesinden farklı. Neo-Osmanlıcıların Emevi Cami hayali suya düştü, ABD ve gerici Körfez monarşileri tökezledi. Buna karşılık Rusya’nın ağırlığını koyması, nükleer anlaşma sonrası eli rahatlayan İran’ın müdahilliği, Hizbullah’ın cephedeki kazanımları derken aktörler Esad olmaksızın kalıcı bir çözümün olmayacağını tartışmaya başladı. Yeni dengeler ışığında taraflar pozisyonlarını revize ederken kim nerede duruyor, buna bakmakta fayda var.

• • •

Rusya: Moskova’nın askeri olarak ağırlığını hissettirmesiyle Suriye’deki oyunun gidişatı da değişmeye başladı. Kremlin ilk günkü pozisyonunda, Esad’sız bir çözümü seçenek dışında tutuyor. Suriye’deki pozisyonunu askeri olarak güçlendirdi. Cenevre anlaşması çerçevesinde bir uzlaşıdan yana, tek meşru temsilci olarak Şam’ı görüyor. Suriye, Irak ve İran ile birlikte IŞİD’e karşı Bağdat’ta ortak bilgi merkezi kurdu. Moskova’nın planına göre Esad kalacak, IŞİD temizlenecek, Suriye’nin birliği korunacak, yeni bir anayasa hazırlanıp çok partili seçimlerin önü açılacak.

ABD: Suriye’deki vekalet savaşının baş sorumlularından ABD’nin cihatçılar üzerinden Şam’ı devirme planları iflas edince, sorunun siyasi çözümden geçtiğine kanaat getirildi. Esad’ı muhatap alacağını Dışişleri Bakanı Kerry’nin ağzından ilk kez net bir şekilde ifade etti. Çıkmazdaki Washington şimdi yeni bir plan üzerinde çalışıyor. Buna göre çözüm için yeni bir inisiyatif başlatılacak. Bu kapsamda Rusya ile muhalifleri destekleyen Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ın bir araya getirilmesi öngörülüyor.

İran: İran da ilk günkü gibi tüm gücüyle Şam’ın yanında. Bir taraftan çatışmaların durması için arabulucu olamaya çalışırken Şii milisler ve askeri danışmanlar vasıtasıyla bu ülkedeki varlığını güçlendiriyor. İran’ın dört maddelik çözüm planı şöyle: Acilen ateşkes yapılarak çatışmaların durdurulması, ulusal birlik hükümetinin kurulması, anayasanın etnik grupları da içerecek şekilde yeniden yazılması ve uluslararası gözetim altında seçimlerin yapılması.

AKP Türkiyesi: Suriye’nin en büyük kaybedeni neo-Osmanlıcılar. Esad’ın düşürülmesine odaklanmış olan Suriye politikası çökünce tüm manevraları ve hayalleri suya düştü. Ülkedeki iç çatışmaları körüklerken Esad’lı seçenek ihtimallerini de ilk kez dillendirmeye başladılar. Bir taraftan Erdoğan’ın ağzından ilk kez “Esad’lı geçiş” formülasyonu telaffuz edilirken, öte yandan tampon bölge ısrarı ve eğit-donat projesi kapsamında silahlı militanları eğitmeyi sürdürüyorlar.

Suudi Arabistan-Katar: Gerici Körfez ülkeleri AKP ile birlikte kaybedenlerden. Vekalet savaşını taşeron Fetih Ordusu üzerinden sürdürüyorlar. Antakya ve Ürdün’deki “operasyon odaları” üzerinden çatışmalara müdahil olurlarken, muhaliflere yapılan para ve silah yardımı tüm hızıyla sürüyor.

İngiltere-Fransa: ABD ile birlikte hareket eden İngiltere de Esad ve Suriye politikalarında ”U dönüşü” yapanlardan. Başbakan Cameron, siyasi bir çözüm bulunması yolunda Esad’ın oluşturulacak geçici hükümette rol almasının mümkün olduğunu söyledi. İngiltere daha önce Esad iktidarı terk etmeden herhangi bir diplomatik sürecin başlayamayacağını savunuyordu. Fransa da benzer bir noktada.

Lübnan Hizbullahı: Rejimin yanında cephede savaşan etkin güçlerden. Düzenli birlikleriyle Selefi militanlara karşı özellikle ülkenin batı ve güneyinde savaşıyorlar. Şam ile bir kader birliği içerisinde.

Kürtler: Olayların çıktığı ilk günden bu yana tarafsız konumlarını, çatışan güçler arasında taraf tutmama politikasını sürdürüyorlar. Ne rejimden ne de silahlı muhaliflerden yanalar. Bu pozisyonları bugün de sürüyor, siyasi çözümden yanalar. IŞİD ile savaşan Kürt güçleri ilan ettikleri özerk bölgelerde kendi özyönetimlerini inşa ediyorlar.