“Şimdiye kadar hep bir, iki, üç cenaze çıkardı madenden. Alışmıştık. Bu kez 300’ü geçince duyuldu.”

Soma’da 301 madenciyi, 8 yıl önceki iş cinayetinde kaybettik. Yukarıdaki sözleri, olayın ardından gittiğim ilçede duydum.

Sordum, “Tekrar inecek misiniz madene?” diye, "İneceğiz başka çaremiz yok", dediler: “Yerin altında çalışmayı kim ister, mecbur olmasak bir dakika durmayız.”

Neredeyse hepsinin bankaya kredi borcu vardı, yoksulluk diz boyu, bölgede başka geçim kaynağı yok. Özellikle Kınık’ın yoksul köylerinde, her evde bir madenci vardı. Zeytincilik ellerinden alınınca tek çareleri, yerin altına inmek olmuştu. Elmadere’de konuştuğum 61 yaşındaki bir köylü, oğlunu kaybettiğini, şimdi evdeki 10 nüfusa kimin bakacağını soruyordu.

Amasra’da da aynısını duyduk, ölümler “beklenendi”, sayı artınca haberlere yansıdı. Ki Bartın, madenci ölümlerinde daha eski bir tarihe sahip.

Çünkü maden ölümleri madencilik kadar eski, çünkü bu ölümler kaza değil, kasti, hukuken söylemek gerekirse taksir değil, taammüden.

Örneğin, Sayıştay TTK 2019 Yılı Denetim Raporu’nda, Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı madende patlamanın yaşandığı derinlikte ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyarmıştı.

Sayıştay uyardı, TMMOB uyardı, Soma Katliamı’nın tek tutuklusu olan (yakınlarını kaybedenlerle görüşmekle suçlanıyor), ailelerin avukatı Selçuk Kozağaçlı uyardı: “Kader değil, kaza da değil. Kazanın teknik tanımına da aykırı. Kazanın bilimsel tanımı öngörülememesidir. Bu yüzden kaza denir. Fakat burada gayet öngörülebilir. Yani bu madende büyük bir ölümle sonuçlanabilecek felaket olacağını birçok insan biliyormuş ve konuşuyormuş.”

Konuşuluyordu, çünkü madeni en iyi madenci bilir.

Soma’dan: “Her gün atleti kapkara geliyordu, atletle çalışıyorlarmış, öyle bile durulmuyor diyordu. Duvarlara el sürülmüyor ateş gibi, ‘Ocak çok ısındı çalışamıyoruz’ diyordu. İki haftadır eve sıcaktan baygın geliyordu. Ocağımız söndü.”

Amasra’dan: “Kardeşim demiş, 10-15 gün önce söylemiş, ‘Gaz kaçağı var patlatacaklar bizi burada’ demiş kardeşim.”

Yakınlarını kaybedenlerin söyledikleri arasındaki tek fark aradan 8 yıl geçmiş olması.

Madenci biliyor: Önlem almak, madeni kurallara uygun işletmek maliyetli, pahalı. İşçinin canı ucuz.

Soma ilçesinin 12 madenciyi toprağa vermiş olan Elmadere köyünde, köyü gören bir tepeye, ayrı bir mezarlık yapmışlardı. Mezarın başında çocuklar ve dedeleri vardı. Dede çocukları çağırdı, tel örgülerle çevrili mezarlığın kapısı önündeki su tankından su doldurttu çocuklara. Mezar başlarında da testiler vardı. Beni görünce “Yanarak gittiler kızım, susuz kalmasınlar” dedi. Daha kaç madenci yanacak?