Tek millet... Tek devlet... Tek bayrak... Tek dil... Tek din... diye tek tek basarak ilerliyorlar. RT Erdoğan’ın açıktan telaffuz etmediği tek bir laf vardı, o da: Tek adam. Ama öyle olduğunu biz biliyorduk.

RT Erdoğan’ın bu “teklik” sevdası toplumu mitoz bölerek daha da keskinleştirdi, kutuplaştırdı, kanser etti; ve “bunların gizli bir ajandası var” diyen farklı kesimleri haklı çıkardı...

Uzun süredir gittikleri yerin neresi olduğunu biz de söylemekteydik, onlar da biliyordu: tek parti ve tek adam sistemi... Şimdi şartların olgunlaştığını görüyorlar. Ve uzun süredir Türkiye zaten ve fiilen tek adam sistemiyle yönetiliyordu, şimdi bunu başkanlık rejimi olarak anayasal bir platforma taşıma peşindeler.

Çünkü kendilerini/kendisini tek seçenek ilan ettiler. Ve en başta ABD’ye kendilerinin/kendisinin tek seçenek olduğunu ispat derdindeler. Oysa tam yirmi yıl önce RT Erdoğan başkanlık sistemi hakkında şöyle demişti: “Türkiye buna hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da ABD emperyalizminin bize bir tavsiyesi. Bunun oluşması için siyasette serbest piyasanın oluşması lazım.”

Evet üç yıl önce BirGün’ün de manşetten verdiği ve RP İstanbul il başkanıyken yapılan bir röportajda aynen böyle demişti. Ama bizzat kendisi son on yıldır tek tek basarak Türkiye’yi buna hazır hale getirmedi mi? Çünkü o da ABD’ye özenmekteydi ve ABD emperyalizminin tavsiyesine uymalıydı. Yalan mı? Üstelik bunun oluşması için “siyasette serbest piyasanın oluşması lazım” idi! Dikkat edin, hemen okuyup geçmeyin: “Siyasette serbest piyasa” diyor! Yani? Yani sadece ekonomide değil, herkesin satılabildiği, satın alınabildiği, arz talep dengesinin gözetildiği bir siyaset pazarından söz ediyor. Tam bezirgânlara göre bir maharet. Haklarını teslim etmek gerekir ki Türkiye’de sınıflar mevzilenmesinde tefecilik-bezirgânlık kesiminin torunları olarak siyaset sahnesine çıkan ve kadim burjuvaziye dahi külahını ters giydirerek siyaset piyasasına emperyalizm ve sermaye adına el koyabilen bir “ustalık” mertebesine yükseldiler.

Şimdi ABD bu yüzden bölgedeki bütün tezgâhlarında RT Erdoğan’ı tek adam, partisini de tek model olarak gösterebiliyor. Son on yıl sonunda, yasama, yürütme, yargı, ordu, medya bu tek adamın eline geçti. Arzulamadığı herhangi bir gelişme olduğunda (mesela MİT ile özel yetkili savcılar kavgası) derhal ferman gücünde kanun çıkarıyor, arzusunu yasal kılıfına uyduruyor.

Ve giderek konumunu daha da sarsılmaz hale getirdiğine inanıyor, inandırıyor. Rejimi değiştirdi, dengeleri değiştirdi, müesses nizamın yapısını değiştirdi. Değiştiremediği ve değiştirmek için cüret edemediği tek olgu, “içsel olgu”, ABD ile olan ilişkiler. Bu ilişkileri sağlamlaştırdığı, ona özendiği ölçüde başarılı olacağının bilincinde.

Haksız da değil yani. Bu şevkle, mesela son olarak, Uludere Katliamı'nı geçiştirmek için akla gelmedik sözler söylemedi mi? Wall Street Journal haberini Pentagon bile yalanlamadı ama Erdoğan bu haberin seçimlere gitmekte olan Obama’yı güç duruma düşürmek için yapıldığını iddia edebildi. Bu katliam, önce Heron mu Predatör mü diye tartışılmıştı; sanki murat yüz yirmi dört gibi yerli malıymışçasına, Heron denilince 34 masum Kürt’ün katledilmesi milli kategoride olacaktı, Predatör denilince gayri milli! RT Erdoğan bu ikileme son noktayı koydu, Pentagon’u ve Türk Genelkurmay’ını tekleştirerek, ayrımız gayrımız yok diyerek, bu çifte iddiayı ve sonucundaki katliamı da millileştirdi!

O halde tek adamlık için de aynı soru geçerli: Tek mi çift mi? Kolay soru. Müstakbel TC Başkanı tek başına olmayacak ki. ABD Başkanı ile ideal bir çift oluşturacak...

Tek mi çift mi oyunu bir yana, bu oyunu bozabilmek için bizim seçeneğimiz nedir diye sormak önemli elbette. Sol seçenek yaratabilmek uğruna, bugüne dek “ezber bozuculuk” niyetiyle denenmedik yol kalmadı. Kimileri “solu güçlendirmek” adına AKP’yi desteklemeye soyundu. “Alevileri, CHP’den hoşnutsuz sosyal demokratları ve bir kısım Kürtleri etrafımızda toplayabiliriz” kurnazlığıyla ÖDP’yi terk edip eski SHP’yi ele geçirmeye çalışanlar oldu. Yani sol siyasette madrabazlık siyasetinin hiçbir işe yaramadığı defalarca kanıtlandı.

AKP’nin ve RT Erdoğan’ın “tek seçenek biziz” çalımları karşısında, yine tek bir yol kaldı: Sosyalistlerin, devrimcilerin kendi bağımsız siyasetleri doğrultusunda, hiç kimseye müdana etmeden doğru bildikleri tarzda devam etmeleri...

Tek adam rejimi kuruluyormuş. Varsın kurulsun. Buna karşı ancak ve ancak “tek başıma kalsam dahi direneceğim” diyenlerin bir araya geldikleri devrimci örgütler, evet yani, “bizimkiler” tek seçenek olmayı sürdürecektir!
Başka yolu yok.