Öncelikle belirteyim bu yazıda geçen kişi ve kurumların gerçekle ilgisi yoktur ya da en hafifinden gerçekle ilişkisi kopmak üzeredir.

Beni tanıyanlar bilir tevellüt 1800’lerin ikinci yarısına kadar uzanmaz ama “gerçek ötesi” zamanlarda bunların önemi yok. Dolayısıyla bir reis-i cumhur’un doğmadan önce kalabalık sınıflar görmüş olması da normal benim Abdülhamit’le karşılıklı atışmalarım da. Bizim ait olduğumuz sınıflar zaten hep kalabalık. İstibdat döneminde geçen çocukluğum da böyle bir şey. Abdülhamit’le aynı zamanda yaşamam gerekmiyor. Belki ‘astral seyahatler’ yapıyorum kim bilir, belki hepinizi uyurken gidip bakıyorum.

Bilkent, Sheffield ve University College London diplomalarımın gerçek olması biraz tuhaf görünüyor biliyorum. Şimdi aranızda “olan var olmayan var niye diplomalara getiriyorsun lafı” diyenler olabilir. Haklılar da ama bunları gündemden kopuk olduğum sanılmasın diye yazıyorum. İstibdat döneminde geçen çocukluğumun travmaları bunlar.

İtiraf edeyim çocukluğumun istibdatının en temel nedeni rahmetli babamdı. Öyle 75 kişi, 100 kişi hesabı yapmıyorduk pek. Belki İzmirli olduğumuzdan.

Herkesin bildiği İstibdat dönemi, çocukluğumun istibdat dönemi ve şimdiki istibdat dönemleri birbirine çok benziyorlardı. Sınıflar kalabalık ve açtı; özellikle alt sınıflar! Şaka değil, çocukluğumun büyük ve küçük istibdat dönemlerinde de evimizde buzdolabı yoktu. Bugün de evinde buzdolabı olmayanlar var. Kiminin de dolabı var ama içi dolmuyor.
3 istibdat döneminde de tepedeki önce melekti sonra sopasını fena gösterdi. Önce reformlar, üniversiteler, hastaneler, sistemler sonra sopa!

Her istibdat döneminde basını tepedeki kontrol ediyordu. Tepeye doğru yükseldikçe oksijen kıtlığı arttığından mıdır neden kendinden başka kimsenin nefes almasını istemiyor insan zaar.

3 istibdat döneminde de karikatürlerden, komediden, hicivden hoşlanmıyordu tepedeki. Aşağılardan komik görünen şeyler belki tepeden bakınca öyle görünmüyordur.3 istibdat da Amerika’nın sözünden çıkmadı. Birisi Müslümanlara Amerika’ya direnmeyin dedi. İkincisi asker sözü verdi. Üçüncüsü ne istediniz de vermedi ve kandırıldı.

3 istibdat da yol yaptı. Birincisi demiryolu yaptı bol bol. İkincisi yurtdışına yol yaptı, 1 milyon vatandaş başka ülkelerde mülteci oldu. Üçüncüsü katmerlisini yaptı yolun.

3 istibdat döneminde de darbeciler, darbeler ve bunun sonucu yargılamalar, yargısız infazlar ve bol bol adaletsizlik vardı. Birinci istibdattan kaçışım rahat oldu, çocuktum ve astral seyahatlerdeydim. İkincisinde de çocukluk işe yaradı yine İzmirli olduğumuzdan mıdır nedir sınıf kalabalıktı ama keyfimiz yerindeydi ve yırttık. Üçüncüsünde durum çetrefil, bekleyip göreceğiz çocukluk bir kez daha işe yarar mı.

3 istibdat döneminde de ortalık paşadan geçilmiyordu. Birincisi paşaları sürgüne gönderdi, ikincisi paşaları meclise gönderdi, üçüncüsü süper paşa olurken paşaların bir kısmı içeri girdi bir kısmı dışarda kaldı. Bizse çocuktuk ve sadece paşa çayımız vardı.

3 istibdatın tepedekilerini de sevmem ama yerel istibdatın müsebbibi babam iyi adamdı. 90 yıllık ömründe dürüst ve onurlu bir şekilde yaşadı, çalıştı, direndi ve sonunda tamam dedi.

Biz de sonsuza dek paşa çayına talim edecek değiliz ya. Tamam.


İyi haftalar ve bol şanslar.