Sevgi Soysal yazılarında toplumu, insanları somut “şeylere” esir olmaları nedeniyle eleştirir. “En değerli somutlarımı yoktan satarım da, kurtulamam ötekilerden bilirsin…” diyerek asıl tutsağın soyut sorunlara karşı savaşamayan kendisi olduğuna karar verir. Aslında ‘soyut’ ve ‘somut’ olana asla teslim olmamıştır, kadın mücadelesinden, yaşam, eşitlik mücadelesinden asla vazgeçmeyen tüm kadınlar gibi... Kadınların ‘tekinsiz’liğini, öfkesini bağırarak yazma halidir Sevgi Soysal… Soyut ‘hallere’ de, somutta bize tüm yaşatılanlara itirazın satırlarıdır yazdıkları… Şimdi mücadele ederek kazandığımız İstanbul Sözleşmesi’nin gece yarısı elimizden alındığının açıklanması sonrası bu toprakların her yerinde haykıran kadınların isyanıdır. Ve şimdi bir kez daha; ne güzel suçluyuz, biz hepimiz… Soyut ‘değerlerinize’ de, somut ‘şiddetinize, baskılarınıza’ karşı da direniyoruz en suçlu halimizle…

YASAKLANDI

Afganistan’da Kabil Eğitim Bakanlığı’nın 12 yaş ve üstü kız çocuklarına halka açık etkinliklerde şarkı söylenmesinin okullara gönderdikleri yazıyla yasaklanması haberlerinin hemen sonrasında Türkiye’ de de İstanbul Sözleşmesi “yasaklandı”. Haklarımıza, yaşamlarımıza sahip çıkmamız yasaklandı. “Katledilen kadınlar isyanımızdır” diye haykırmamız yasaklandı.

Ve yalnızca 12 saat içerisinde 6 kız kardeşimiz daha öldürüldü. Gece yarısı açıklanan kararla haklarımız, yaşamlarımız ellerimizden alınıyor ve bir taraftan da son on dokuz yıldır karanlığı örgütleyenlerin her süreçte ‘sözcüleri’ olanlar ya yapılanları açıkça destekliyor ya da gerçekte yapmak istemiyorlar ama ittifak ortaklığı için seçim için yapmak zorunda kalıyorlar cümlelerini kurmaya devam ediyor. Egemenlerin tarih boyunca mutlak iktidarlarını kurmak ve sürdürmek için kadınları hedef göstermekten asla vazgeçmediklerini, Ortaçağ’ da başlayan ‘cadı avları’ndan, geçmişten bugüne halk ayaklanmaları, salgınlarla kriz dönemlerinin ortaya çıkması ve ayaklanmalarda, direnişlerde kadınların belirleyici etkisini, doğum yani yaşamla ölüm arasındaki güce sahip olmasını, eşitlik mücadelesinin en büyük tehlike olarak görülmesini ve kadınların toplu infazına dönüştürülmesini ve ‘hoş görülmeyen’ tüm davranışların cadılıkla özdeşleştirildiği, kadın katliamları ile toplumlar üzerindeki baskının, otoritenin artmasında en güçlü saldırı şekli olduğunu bile bile konuşmaya devam ediyorlar.

Son on dokuz yılda ortaöğretim kurumlarından karma eğitimin çıkarıldığını, cinsiyetçi, ‘değerler eğitimi’ni referans alan bir müfredatın dayatıldığını, ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’nin ‘sapkınlık’ ilan edilerek özel eğitim ve rehberlik programından çıkarılıp TÜGVA’ ya devredildiğini, toplumsal cinsiyete dayalı okul projesinin iptal edildiğini, ortaöğretim kurumlarında yapılan değişiklik ile çocukların evlendirilmesinin önünün açıldığını bile bile yazmaya devam ediyorlar.

SÖZLEŞME BİZİM SÖZÜMÜZ

Afganistan’ da 12 yaş ve üstü kız çocuklarının şarkı söylemelerinin yasaklanmasına karşı kadınlar #IAmMySong kampanyasını başlattı. İstanbul Sözleşmesi de bizim yasaklanmak isteyen şarkılarımızdır, sözümüzdür, yaşamlarımızdır. Yasaklamak isteyenlere de, tüm bu karanlığı ‘meşrulaştırmaya’ çalışanlara karşı da “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demeye, sokakları da meydanları da terk etmemeye kararlı kadınlar var bu toprakların her yerinde… Ve sokakları, meydanları yan yana, omuz omuza örgütleyen kadınlar her eylemde umudu ve kararlılığı da birlikte haykırarak örgütlüyor. “Umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla.”