Sanata vurulan son darbe Mabel Matiz’in “Karakol” klibine yönelik oldu. Gençlerin yakasından da düşün… Ne güzel söylemiş Mabel “Aşkın, sevginin ve insanlığın bütün hallerini dile getirmeye, el ele tutuşmaya inatla devam”

Yalnız değilsin Mabel Matiz

İlkokul 1’inci sınıftaydım. Babam Diyarbakır 183’üncü Filo’da jet pilotuydu. Nöbetçi olduğu akşamlar arada sırada beni de götürürdü bu nöbetlere. Gece vakti askeri bir jiple havaalanının çevresini dolaşır yolumuzu kesen görevli erlere -zira yasak bölgeymiş orası- o günün parolasını söyleyerek kontrolümüze devam ederdik. Sanırım yasak kavramıyla ilk kez orada karşılaşmıştım. O gün bu gündür bu kavramla o kadar iç içe yaşıyoruz ki artık neredeyse normal bir uygulamaya dönüştü bu yasaklar.

Türkiye’nin geçmişine baktığımızda siyasetten eğitime, bilimden sanata kadar yasağın girmediği tek bir alan kalmamış desek yeridir. Bu yasaklar kimi zaman devlet eliyle kimi zaman ise toplum baskısıyla hayata geçmiş.

Yasaklar özellikle insan hayatı söz konusu olduğunda anlaşılabilir. Ne bileyim pandemide maske zorunluluğu, arabalarda kemer takılması, benzinlikte sigara içilmemesi gibi. Ama bu yasaklar keyfiyete ve baskıya dönüştüğü zaman toplum yararından çıkıyor bir cezalandırmaya dönüşüyor.

Özellikle haberlere getirilen erişim yasakları, müzik yasakları, yasaklanan kitaplar, filmler, düşünceleri yüzünden hapislerde yatan binlerce insan düşünüldüğünde bunun bir gereklilikten ziyade iktidarın varlığını sürdürebilmesi adına hepimize gözdağı vermek olduğunu artık sokaktaki çocuklar bile biliyor.

Bir zamanlar Cem Karaca’nın “Namus Belası”nın, Barış Manço’nun “Arkadaşım Eşek”inin Şenay’ın “Hayat Bayram Olsa”sının -Grup Yorum’u, Zülfü Livaneli’ yi, Aşık Mahzuni’yi saymıyorum bile- başına gelen şimdi de Mabel Matiz’in son single çalışması “Karakol”un başına geldi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşçı, sosyal medya hesabından yaptığı duyuruyla RTÜK’ ün “Karakol” şarkısının yayımlanmaması için tüm televizyon kanallarını aradığını söyledi. Daha birkaç hafta önce yazdığım konser yasaklarındaki sübjektif gerekçeler eminim bu klibin yayımlanmamasının da temel gerekçesini oluşturuyordur.

Nedir o gerekçe? Şu anda belirsiz. Zira resmi bir açıklama yok ama eminim ki daha önce ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün’ün görüşleriyle benzer bir görüş bizleri bekliyor. Neydi o olay hatırlayalım: Birkaç sene önce Yükseköğretim Kurumları Sınavı

(YKS)’nın ilk oturumu Temel Yeterlilik Testi’nin Türkçe bölümünde Mabel Matiz’in şarkılarından bahsedilen bir okuma parçası ve buna bağlı iki soru sorulması üzerine koskoca profesör “milli, manevi ve toplumsal değer yargıları konusunda hassas olduğunu” belirterek soruyu hazırlayanları görevden uzaklaştıracağını söylemişti.

Koskoca ÖSYM Başkanı dünyadaki en iyi 500 üniversite içinde neden sadece 10 Türk üniversitesinin yer aldığını ve de bu üniversitede okuyan pırıl pırıl gençlere –ODTÜ, Boğaziçi, Hacettepe vb- en ufak bir hak arayışlarında terörist muamelesi yapıldığını sorgulayacağına tutmuş gençler tarafından çok sevilen bir sanatçının şarkılarından yola çıkarak hazırlanan soruların ahlaken çöküntü yaratacağını düşünüyor?

Örf ve adetler yıllar içinde kabul görmüş toplumun büyük bir kesiminin ortak uzlaşı sağladığı davranışlar bütünü. Öyle bir şarkıyla, bir kitapla, bir filmle alaşağı edilme olasılıkları varsa o zaman bunları gözden geçirmekte fayda var.

Yetkili olan herkes bu ve buna benzer gerekçelerin arkasına saklanıyor. Muhtarı da, kaymakamı da, valisi de, rektörü de, bakanı da. Eminim RTÜK Başkanı da.

RAHATSIZ OLACAK NE VAR ANLAMIYORUM

Ben birkaç kez izledim Mabel’in klibini. Yani bir sanatçı içinden geldiği gibi bir şarkı yapmış ve de bu şarkının görsel hikâyesini aktarmak istediği gibi bir videoya dönüştürmüş. Bunda rahatsız olacak ne var anlamıyorum ki.

Mabel Matiz’in bu ülkede milyonlarca dinleyeni ve seveni var. Konserlerinde LGBT+ dinleyicileri de görürsünüz türbanlı gençleri de. İnsanları onun yaptığı şarkılar ve de yansıttığı duygular ilgilendiriyor. Sevmezseniz konserlerine gitmezsiniz, televizyonda denk geldiğinizde başka kanala geçersiniz. Ama yasaklayamazsınız.

Ülkeyi yönetenler karşı görüşlülere hakaret ederken hatta küfür ederken ve de bunlar televizyonlarda bangır bangır yayımlanırken kafanızı kuma gömüp, masum bir şarkı ve onun klibinde aniden kafanızı çıkarıp birden ahlak bekçiliğine soyunamazsınız. Sizden kimse böyle bir şey beklemiyor. Özellikle de gençler. Onlar için ahlak kavramı sadece cinselliği içermiyor. Hırsızlık da ahlaksızlık, yalan söylemek de ahlaksızlık, çevre katliamı da ahlaksızlık, rant peşinde koşmak da. İşinize bakın… Gölge etmeyin… Gençlerin yakasından da düşün…

Ne güzel söylemiş Mabel “Aşkın, sevginin ve insanlığın bütün hallerini dile getirmeye, el ele tutuşmaya inatla devam” Aynen sevgili Mabel. Yalnız değilsin…