Hayatın her zaman bayram olmadığı da bilinir, ama bu şenliğin dağıldığı demek değildir.

Yardımcı Ders Kitabı 101: “Dersini almış da etmiyor ezber!”

Şenlik Dersi
DERSİMİZ
Şenlik
KONUMUZ İnsan

Şenlik hep dağılmak sonra yeniden kurulmak üzeredir. Ötedünya dediğimiz şeyin aslında var olduğunu, ama onun işte beridünya demediğimiz, yaşlanmaya yüz tutunca ‘dünya’ diye andığımız ve bundan başka da bir şey demediğimiz, hem niye diyelim, budünya olduğunu ve fakat isterseniz lakin, bu tek ve biricik, sakın ola övgü sayılmaya, biri böyleyse öteki nasıldır, dünyada türlü türlü seç beğen al ya da alma insan var. Var da ne oluyor diyecekseniz bu dersi burada bitirelim. Demeyin. Bu insanlar tabii cinsiyetlere, milliyetlere, dinlere, mezheplere, inançlara, ideolojilere, mesleklere ve sınıflara ayrılıyorlar, ayrılırken de birbirlerine el sallamıyorlar ya da çiçek vermiyorlar ya da gülücük atmıyorlar, ya ne yapıyorlar, ne yapıyoruz, kaşlarımızı çatıyoruz, surat asıyoruz, dövecekmiş gibi bakıyoruz, geçerken omuz atıp, ayağına çelme takıyoruz, hiçbir şey yapmasak homurdanıyor, söyleniyoruz. İnsan insanın... bilmem ki neyidir?


İnsan insanın şenliğidir! İnsan insanın baharıdır, bulutudur, çingenesidir, insan insanın mavisidir be, insan insanın küçük harfleridir, virgülüdür, 1’idir, biriciği, insan insanın kimyasıdır, insan insanın sizdeniyiolsunudur ne haber, insan insanın tütsüsüdür, kokusu, sütüdür sütü, insan insanın elelesidir, omuzomuzası, gözağrısıdır, insan insanın vallahi güneşidir, pürneşesidir, insan insanın Üsküdar’ıdır, Emirgan’ı, Galata’sıdır, sabahıdır ey, insan insanın böceğidir meraktan, turşucusudur meraklı, efendiiiim insan insanın haklılığıdır, vay yaman, insan diyorum ulan insanın hemşehrisidir, nereden olacak içinden, insaniyetinden, insan aynasıdır, imgesi, mecazı, allamesi, falanı filanıdır da, tabii olmaz mı, insanın, hatta insan insanın gururu...mu ne, çek gitsin kuyruğunu, ne gururu ne, insan insanın onurudur ister inanın ister inanmayın, insan insanın cümlesidir, cemicümlesi, dizdizesi, gözgözesi, cancanasıdır ki pek hakikatlı, yahu sen de bir şey de ki insan insanın iyiliği olsun, şenlik kurulsun!

Şenlik dersimiz bu minval üzre sürebilir, nereye kadar, hep! Göğün kuşandığı neşeyi, renkliliği yerin kötü nazarla geri çevirmesi nasıl olanaksızsa, olmayacak şeyse, şenliğin de büyübozumuna uğrayıp bir daha asla yaşanmayacak biçimde ortadan yok olması öyle bir şey! Şenliksiz ne sürebilir? Şenliksiz Çingene kavmi yoldan yorulur, bir yerde durur, şenliksiz bahar havada kalır, donakalır, gelmez olur, şenliksiz aşk, aman Tanrım, yaşanmadan unutulur, şenliksiz yazı okunur, sonra da ‘şöyle dursun’ olur, şenliksiz sokak Kırmızı Pazartesi romanına benzer, insanın kanını kurutur, şenliksiz yaşam sensiz, bensiz, onsuz ve hepimizsiz kalır, ya biz kime kalırız?

‘Neşen bilir!’ diyedir bir söz, ‘seçim senin’ anlamında, ‘keyfin bilir, canın isterse!’ yerine söylenir. Neşemizin bildiği, şenliğimizin insan hali olduğudur, başka türlüsünün mümkünse de tatsız tuzsuz ruhsuz susuz bir şey olduğudur!

Ayrılığı aşka dahil etmeden önce, ölümden önce bir yaşam vardır diyelim, yani herkesin bildiğini bir de biz söyleyelim, tekrarda yararın olduğu hallerdir bunlar, yoksa yaşam dediğimiz şey kuş gibi pırrrr, ezcümle bundan iyisi can sağlığı demek için şenlik duygusunu yitirmemek gerek! Hayatın her zaman bayram olmadığı da bilinir, ama bu şenliğin dağıldığı demek değildir.

Şenlik sözcüğü evde başlar, oradan sokağa taşar, hane halkına şenlik denir, ‘evdeki şenlik’, bu en çok da çocukları kapsar ve tüm çaba çocukların bu şenlikte yetişmesi, mutlu olmasıdır. Çocukların, gençlerin şenliklerini çeşitli nedenlerle kısıtlamak, yasaklamak, hiç çocuk olmamış, neşesiz, kuru, sıkıcı birtakımların işidir, ruh fukarası, yaşam yoksulu demek de istemem ama, çocukların sevincini, gençlerin övgüsünü almak onları da biraz zenginleştirirdi diye düşünürüm. “Çocuktan al haberi” dememiz, “çocukta gör neşeyi”, “gençlerden öğren şenliği” anlamına de gelmekte ve hiç gitmemektedir!

Şenliğimiz daim olsun!

ANA DÜŞÜNCE İnsan bir şenliktir!
YARDIMCI KİTAP Şenlikli Toplum, Ivan Illich, Çeviren: Ahmet Kot, Ayrıntı Yayınları

Ezber Dersi
DERSİMİZ
Ezber
KONUMUZ Havalandırma

Alışkanlıklar da yorulur ama bizi yorduktan sonra! Sonrası hükümsüzdür. Çoktan tutsağı olmuşuzdur rahatımız bozulmasın, huzurumuz kaçmasın diye değiştirmeden yaşadığımız, yaşattığımız ne varsa!

Kalk şöyle, evi bir havalandır, bahardır, bahçeyi havalandır, ottur, yenidir, yabandır, kuşları havalandır, ötüştür, uçuştur, kanattır, cümleyi havalandır, hevestir, geniştir, ferahtır, yolu havalandır, akıştır, yürüyüştür, hayattır...Hah şöyle!

Bedeni ve ruhu havalandır demeyi unutmadım, sonraya sakladım. Gözü havalandır, yeniden bak, başka türlü bakmayı dene, dili havalandır, sözcüklerin pası silinsin, üstlerindeki ağırlık kalksın, bedeni havalandır, kendine gelsin, ruhu havalandır ki, yeğinden yeni, yakından beri, devrim şurada bi koşuymuş gibi uçsun, konsun, alsın gelsin, kendisi evde yoksa, düşüncesini getirsin, sonra da gözaydınlığı diye çocuklara, gençlere pay etsin, bölüştürsün, kimse nasipsiz kalmasın!

Mevlana Rumi’nin kıssalarından alınacak çok hisse var, bunlardan birini neredeyse hemen her gün tekrarlarım, tekrarlarım da uygulayabilir miyim, hayır, ama en azından çabalarım, kendime hatırlatırım: “Dünle beraber gitti cancağzım/ne kadar söz varsa düne ait/şimdi yeni şeyler söylemek lazım”.

İğne-çuvaldız bahsini de unutmak olmaz, belki Mevlana’nın sözü gibi onu da her gün hatırlamalı, çuvaldızı kendimize batırmalı! Ki böylece ‘ne oluyor ya hu?’ dememizle birlikte kendimizi yolda bulalım! Bulmazsak ne olur, fena olur! Yol ne demek, hareket demek, arayış demek, tanışma, kavrayış, anlayış, biraz da delişme demek, hayır yanlış yazmadım, gelişme değil delişme, o da neyin nesi olacak, yeni, taze, hevesli, farklı, ilginç, aklı bir katış havada, başında kavak yelleri, rüzgârlı, yerinde duramayan, soran, uçuk, haylaz, şakacı, dalgacı, tiye alan, pabuç bırakmayan, müdür müdür diye sual eden, düşünceyle dans eden, hoplak, zıplak, zıpla zıpla zıplamayan kalmasın diyen, otokrat motokrat takmayan, toparlanın hiçbir yere gitmiyoruz diyen, kendisini hem bu ülkeden hem de dünyalı sayan bir yurttaşın hali, delişme! Delişik yani, delişmezse bir şeylerin değişmeyeceğini, alışkanlığın akışkanlığa izin vermeyeceğini, dünyayı kötü kokuların kaplayacağını, memleketi çok götüreceğini bilen, adı tazelikle tanımlanan bir kuşağın anlamı. Ahmed Arif’in kaç kuşak önceye söylediğini biz de kaç kuşak sonraya söylüyoruz: “Gözlerinden gözlerinden öperim /bir umudum sende anlıyor musun!”

“Dersini almış da ediyor ezber” diye başlayan, ezgin ezgin süren kadim türkünün şimdi yenisi gerekiyor, hatta söylenmeye başladı bile, dersini alan ezber etmiyor artık! Ezber, yakın tarihte ilk Gezi’de bozuldu, bir araya gelmeleri tahayyül bile edilemeyecek gençler buluştu, itiraz hakkını kullandı! Şimdi de özellikle gençlerin, öğrencilerin sisteme, düzene, otoriteye barışçıl karşı çıkışı, onlara söylenen her şeye kolayca kanmayacaklarını, biat edip boyun eğmeyeceklerini gösteriyor ki, bu yeni kuşakların başkasının türkülerini değil, kendi şarkılarını yazıp söyleyecekleri gibi özel, güzel, yeni, şapşahane bir anlama geliyor! Aman gelsin!

Ezber yine türküde kalsın, “dersini almış da ediyor ezber/sürmeli gözler de sürmeyi n’eyler?” diyelim, güzeldir, beğendiğimiz şiirleri ezberleyelim yine, unutmamak için ezberimizde tutmamız gereken şeyler de var, hem de çok, onları da hep hatırlamak için ezberleyelim...Unutanların ezberine yazılmayalım!

ANA DÜŞÜNCE Ezberi bozalım, akılda tutalım!

YARDIMCI KİTAP küçük İskender, tüm şiir kitapları, CAN Yayınları