Yaz dört mevsim içinde hangisinin kardeşidir? Dersimizin ilk sorusu bu olsun, bir de kolay olsun. Baharın değil mi, değil mi öyleyse güzün, yok canım daha neler kışın mı?

Yardımcı Ders Kitabı 101: “Eylülde Gel” barış!
Fotoğraf: Unsplash

Yaz Dersi
DERSİMİZ
Yaz
KONUMUZ Yaz yaz bitmez!

Yazı tanımlamaya ‘içindekiler’den başlamak gerek. İçindekileri sayabilirsek ortaya öyle bir resim çıkar ki, Kaptan’ın demesiyle, Kaptan kim diye sormayacaksınız değil mi, olsun ben yine de adını anmak için yazayım, Attila İlhan elbette, böyle bir yaz görülmemiştir! Aslında dizenin aslı da yazı söylemez mi bize, “böyle bir sevmek görülmemiştir”, öyleyse yaz da az çok değil, pek çok, en çok sevmekten yapılmış, yaratılmıştır ve bunun gibi...

Yazı sevdik...Ve sıkı durun, kelime oyunu ya da şimdinin modasıyla özlüsöz filan olsun diye değil ama başımızdan geçti de ondan diye söylüyorum, yazın da bizi sevmesini çok istedik, çok bekledik...Yani yazın sevdiği çocuklardan galiba olamadık, bütünüyle olmasa da, mevsimsel olarak kuşkudayım! Hangi mevsim çocuklarını sevmez ki demeyin! Hiç ummadığın mevsimler seni sarıp sarmalar, şefkatiyle ısıtır, kalbiyle kucaklar, fakat yaz!
Ah yaz! Tamam yaz en çok hazirandır, biraz temmuzdur, kalanı da ağustostur, en çok da odur çocukluğun kalbini kıran, iyileşmeyi, onarmayı ardından gelen eylüle bırakan!

...Dedim ve birden dümeni bugüne kırdım, öyle ya çocukluğa dalan, hele üzerinden çok yazlar geçmiş, kıyısından çok sular akmış, göğünden çok güneşler düşmüş, bazılarımızın yüzüne bazılarımızın haline ve ardından çok gözyaşı dökülmüş kadar çok uzak yazlarsa, bugüne kalan da ağlamak değil varsa ondan ders almak olmalı. Var mı? Olmaz olur mu? Yazın kendisi bir ders bana kalırsa, üstelik anaokulundan ilkokula, ortaokuldan liseye, sonrasına her dönem zorunlu derslerden ki, güzden, kıştan geçsen yazı veremezsin, bahardan zaten geçmek istemezsin! Hem geçme de bahar sende kalsın, sen baharda kal, bahara kal! Bahara kal yaza kalma, yaza kalırsan...

Yaz dört mevsim içinde hangisinin kardeşidir? Dersimizin ilk sorusu bu olsun, bir de kolay olsun. Baharın değil mi, değil mi öyleyse güzün, yok canım daha neler kışın mı? Kışın elbette. Tam karşıtıymış gibi görünse de, özbeöz, canciğer, sarmaşdolaş, ve dünyaahret kardeşidir ki, görenler ‘bundan da ileri kardeşlik mi olurmuş breh breh’leyerek şaşırsınlar ve başka kardeşlere örnek göstersinler isterim yaz ile kışı. İkinci soruyu bildiniz evet, sormadım mı, sormasam da bilirsiniz, yaz kızkardeş, kışsa onun küçük oğlan kardeşi. Kışın haşarılığı da bundan belki.

Kış haşarı da yaz pek mi uslu? Klişe yapmayalım, ilerleyelim! Yaz da bir sabır meleği ki bazen alçak uçuş yapıyor bazen kimselerin bulamayacağı koylara kaçıyor, aynı anda otuz yerde birden oluyor da hiçbiri birbirine benzemiyor, o yazsa bu ne diye yana yakıla sızlanmalara sebep oluyor, yazın başıyla sonu da ne yazık ki başka hiçbir şeye benzemiyor, yaz deyince kalem elden düşüyor işte...

“Eylülde Gel”, müziğimizin efsane yorumcularından, hep sevdiğimiz Alpay’ın hep sevdiğimiz şarkısıdır, masumdur, liselidir, yağmurludur, eh eylül olunca da haliyle hicranlıdır, içlidir, içini çeker, kalbine küser, gazel olup titrer, sonra da geçeeeeer gider! Yaz öyle mi? Yaz öyle değil, yaz öyle böyle değil, adı üstünde yahu, yaz!

Alpay çocuklara, gençlere, sevdalılara, ayrılanlara değil yalnızca, hepimize acımış, bizi eylüle çağırmış! Ya yaza çağırsaydı?

Yaza çağrılanların çoğu gidemezdi, onların sabır sınavı da en az gidenlerinki kadar uzun, çileli, yakıcı, beter olur ve yalnızlığın da yaşayanların ölümü olduğuna iman edilirdi. Bunu niye yazıyorum? Büyükannelerimiz kış bitince ‘şükür bu kışı da atlattık’ diye sevinç bildirirlerdi. Ben de galiba şimdi ‘yazı atlattık’ diye şükrediyorum. Dünyanın büyük sınavı bu yıl da sona erdi diye!

Yaz şiir diye söylenir ama galiba Gülten Akın’ın “en ağır sınavdan en saf olan geçer/öder, geçer” dediği olur, her yaz en ağır sınavdan geçeriz, yaz sınavların en ağırıdır.

ANA DÜŞÜNCE Yaz, yalnızlığın başkenti.
YARDIMCI KİTAP Yaz, Albert Camus, Türkçesi: Tahsin Yücel, Can Y.

Eylül Dersi
DERSİMİZ
Eylül
KONUMUZ 12 ayın her şeyi...

11 ayın sultanı olur da 12 ayın her şeyi olmaz mı? Gerçi o her şeyi olmak ister miydi orası biraz karışık! Ama edebiyatının, şiirinin, şarkısının, filminin, romantizminin dışında da bir eylül var ki...Var!

Bazen Necatigil şiirinin çağrışımıyla düşünüyorum onu, “Çoklarından düşüyor da bunca/Görmüyor gelip geçenler/Eğilip alıyorum/Solgun bir gül oluyor dokununca” dediği oluyor, bazen kimsenin sabahının, akşamının olmadığı kadar çok oluyor, her şey birden eylül oluyor, bazen başlıbaşına bir mevsim oluyor, roman, öykü, şarkı, film, şiir oluyor, ama bu son söylediklerim zaten eylül deyince kapılarını, ruhlarını, gönüllerini açanlardan ve onların da eylülle açılacağı nice denizler var...

Eylül güzellemesi yapmaya gerek var...mı? Eylül kadar güzellenen başka bir ay var mı? Nisan, Mayıs, Haziran, belki Mart... Yok yok, dedim ya, eylül bir mevsim! Belki de dünyanın batmasını, kıyametin kopmasını, insanların çıldırmasını ve toplumların delirmesini önleyen de eylüldür! İddia değil, gerçek de değil, yalnızca bir sanı, düşünce. Nereden mi? Nereden olacak, ağustostan elbette!

Ağustosun yorduğu dünyayı, kalpleri, bedenleri, insanları, ilişkileri, tabiatı onarma görevi yine eylüle düşüyor. Yalnızca onları mı, sözleri de! Eylül, Mehmet Taner’in güzel kitabı gibi Bir Denizin Çekildiği Bütün Kıyılar, içimizin çekildiği bütün günler, zamanlar, yerler...

Ekim anlaşılır, sonbahar gelmiştir, hüzün yerini kedere bırakmıştır, kasım zaten kışa yolculuktur, fakat eylül? Eylül olmak zordur, ne kadar yaz şaşkını, şehir kaçkını varsa dönmüş, öfkesi burnunda, patlamaya, çatlamaya, kavgaya hazır, küfrün bini bir para, şehir hayatını birbirimize anlatacak değiliz ya, ister taşrada ister İstanbul’da, pahalılık, parasızlık, işsizlik, okulların açılması, kira, yakıt, yiyecek, giyecek, okul, kırtasiye, kitap defter... İnsanın dünyadan en çok yorulduğu aydır eylül. “Yakarsa dünyayı garipler yakar”, ah keşke dediğin bir şarkıdır, fakat yakarsa dünyayı şehirliler yakar, o da eylüldür!

Bunca kargaşaya, telaşa, kavganın fitilini tutuşturmaya bir harf kalmış sözcüklere karşın, hiç de öyle olmaz, eylül inceden, sağaltıcı, dinlendirici bir yağmur gibi gelir, sakinliğini, hüznünü, güzün insanda yol açtığı düşünceli hal ile buluşturur, yumuşatır ve herkesi kendi kıyısına yanaştırır gibi kendi içine indirir, gider.

Adı eylüldür, hepi topu 30 gündür, ama ne 1 ay ne 11 ay, 12 ay içimizdedir, içimizdir, saat gibi tıkır tıkır çalışır içimizde, kimle beraber, kalple elbette! Kalbe de iyi gelir, yazın bünyede, ruhta ve tende bıraktığı izlere de, birtakım kırgınlıklara, gönül yaralarına da.

Eylül bana kalırsa, pek gözüyaşlı hissi romanlarda, insanı bir karış suda gama boğacak kadar beter şarkılarda, ve dahi eylülün kül olduğu bol bulamaç ayrılık hissiyatıyla uyaklı şiirlerdeki gibi, daha doğrusu onlara dolduğu gibi pek sarı, pek üzgün, benzimizin mum gibi pek sararıp solduğu, gönlümüz hicranla perişan, ve ruhumuza birtakım eski eczanelerde hazırlanan terkiplerin koklatılmasıyla baygınlıklardan ancak kendimize gelip, gözümüzü şöyle bir aralayıp sonra yeniden yataklara yorganlara düştüğümüz ve Yeşilçam filmlerindeki gibi hıçkırıklı öksürükler arasında incesaz dinleyerek ‘derdimizi ummana döküp asumana inleyeceğimiz’ bir ay değildir!

Yazın dağıttığı ruhları toplayan, şehri kendisine ve gelecek mevsime hazırlayan, ona yakıştırılan güzümserliğin aksine iyimserliği tabiat edinmiş güzelhuylu özelduyuşlu bir ayın da ötesidir, eylül mevsimidir, ki böylesi her şehrin, her evin, her bireyin başına, gönlüne, ruhuna demek gerekir.
İsteyen hazırlık okulu diyebilir isteyen güzönü, eylülün şehre, ruha verdiği sakinliği değme şiirler veremez! Madem şehir de, hayat da, okullar da eylülde açılıyor, öyleyse eylül diye bir ders fena mı olurdu? Belki diğer derslere de yararı olurdu, en çok da hayat dersine! Bir de barışa. Turgut Uyar “Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa/ gel bağışlayalım birbirimizi” demişti, ondan mülhem “Eylül tam bu işe göredir/ hadi gel barışalım” diyelim biz de.

ANA DÜŞÜNCE Eylül, yazı yatıştırır, şiirle tanıştırır!
YARDIMCI KİTAP Son İki Eylül, Hulki Aktunç, YKY