Yargıtay’ın AYM hakkında verdiği kararlar yargıda darbe girişimi olarak nitelendirildi. Karara siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları tepki gösterirken bireysel açıklamalar dışında iktidar kanadı sessiz. AKP içinden birçok isim dahi kararı eleştirirken TBB Başkanı hem Yargıtay’ın hem de HSK’nin krizden rahatsız olduğunu söyledi. 81 ilin baro başkanı bugün Ankara’da hukukun üstünlüğü için yürüyecek.

Yargıdaki kriz kalkışmaya dönüştü

Politika Servisi

Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)  tutuklu bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi yönünde verdiği kararı tanımamasının yankıları sürüyor.

Atalay için ‘hak ihlali’ kararı veren AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusunda bulunan ve Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye bildirim gönderen Yargıtay, “darbe” tartışmalarını da beraberinde getirdi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve birçok ildeki baro da konuya ilişkin suç duyuruları gerçekleştirdi. Bugün ise 81 ilin baro başkanı Ankara’da olacak ve avukatlar Yargıtay’a ‘Hukukun Üstünlüğü’ için yürüyüş düzenleyecek.

Yargıtay’ın kararının ardından CHP önceki gece olağanüstü grup toplantısı gerçekleştirdi. Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları da ardı ardına yaptıkları açıklamalarla yargıdaki darbe girişimine geçit vermeyeceklerini açıkladı.

Olağanüstü grup toplantısı sonrasında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Anayasayı ortadan kaldıranlara karşı gün susma günü değildir. Halkımızı direnmeye davet ediyoruz. Sokaklarda direneceğiz, meydanlarda direneceğiz, bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız" dedi.

Yargıdaki bu savaşın AKP-MHP arasındaki kriz sonucu olduğunu vurgulayan Özel şöyle konuştu:

“Karar, Meclis’e, Anayasa’ya, AYM’nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir. Görünen odur ki filler tepişirken çimenler ezilmektedir. Tepişen, aralarında çatışan, Cumhur İttifakı’nın bizatihi kendisidir. Kriz, Cumhur İttifakı’nın krizidir. Kriz, MHP-AK Parti krizidir. AK Parti’nin içindeki kliklerin çatışma krizidir. AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın bir bileşeninin desteklediği, şımarttığı birilerinin Türkiye Cumhuriyeti devletini bir yargı, devlet krizine sokacak kadar ciddi bir krizdir. Buna el koymak, direnmek gerekmektedir. Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz”

MECLİS’TE NÖBET BAŞLADI

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a da seslenen Özel, Meclis Başkanı’nın bu darbe girişimine karşı direndiği takdirde CHP’nin arkasında duracağını belirtti. Özel, yargıdaki darbe girişimine karşı mecliste adalet oturumu yapılmasını talep etti.  Özel’in bu talebi üstüne öncelikle Meclis Danışma Kurulu Meclis Başkanı Kurtulmuş başkanlığında toplanma kararı aldı. Ancak daha sonra bu toplantı iptal edildi.

CHP Milletvekilleri, partilerin ortak hareket ederek Yargıtay’a tepki gösterilmemesi durumunda çalışmalar bitse bile TBMM Genel Kurulu’nu terk etmeme kararı aldı. CHP Milletvekilleri 20’şer kişilik gruplar halinde TBMM Genel Kurulu’nda nöbet tutacak ve salonun sürekli açık kalması sağlanacak. Genel Kurul eyleminin sorun çözülene kadar sürdürülmesi hedefleniyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş tarafından yapılacağı bildirilen ve saat 17.00’de toplanması beklenen Danışma Kurulu toplantısının yapılmayacağını öğrendim. Bu durumda  olağanüstü grup toplantısında aldığımız karar gereği, yargı krizi ve darbe girişimini gündemde tutmak amacıyla TBMM Genel Kurulu’nu terk etmeme eylemine başlıyoruz”

CHP dün de konuya ilişkin birçok görüşme gerçekleştirdi. Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın yanı sıra HEDEP, Saadet Partisi ve İYİ Parti temsilcileri ile ilgili temasa geçildiğini ve ortak hareket edilebileceğini duyurdu. Ardından Meclis Genel Kurulu’nda rutin gündem yerine "Atalay’ın durumunun ve yargıda yaşanan sorunların" ele alınması istendi. Bu talepler,  iktidar temsilcilerince geri çevrildi, Meclis’in kendi gündemine devam etmesi gerektiği savunuldu. Bu gelişmelerin CHP yönetimi, TBMM Genel Kurulu’nda gündem hakkında ya da gündem dışı görüşmeler sırasında, konu ne olursa olsun lehte ve aleyhte söz alarak sadece Yargıtay’ın Can Atalay kararını gündeme getirmeyi kararlaştırdı.

Öte yandan CHP’nin sokak eylemleri organize etmeyeceği ancak eylemlere destek verebilecekleri öğrenildi.

CHP’li vekiller dün Meclis’te ilk nöbetlerini gerçekleştirdi. (Fotoğraf: BirGün)

KARARI OKUMAM

TBMM’nin HEDEP’li Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ise Yargıtay’ın hükmünün TBMM Genel Kurulu’nda okutulmayıp iade edilmesi gerektiğini söyledi.

Görüşünü TBMM Başkanlığı’na yazılı olarak veren Önder şu ifadeleri kullandı: “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Can Atalay hakkındaki AYM kararını uygulamayıp, üzerine bir de TBMM’ye ‘hükmü okutup, vekilliği düşürün’ şeklindeki hukuk dışı yaklaşımını, anayasal düzene dönük bir darbe girişimi olarak değerlendiriyorum.  Kendi nöbetimde Yargıtay’ın kararını okutmayı kabul etmeyeceğimi bildirmek isterim. Bunun anayasaya, evrensel hukuk ilkelerine ve ettiğim görev yeminine en uygun tutum olduğunu düşünüyorum.”

∗∗∗

YARGITAY - AYM ÇEKİŞMESİNİN SENARYOLARI

Yargıya darbe olarak nitelendirilen Yargıtay-AYM çatışmasının içeriği de tartışılmaya devam ediyor. Yargı içerisindeki güç dengelerinin tartışıldığı konuya ilişkin birden fazla senaryo soru işaretleri yaratmış durumda. Olası senaryolardan bazıları şöyle:

1- Yargı içerisinde yaşanan savaşın taraflarının Hakyolcular ile milliyetçiler arasında olduğuna dair iddialar var. AKP içerisinde cemaatleşmenin ana yapısını oluşturan Hakyolcuların yargıdaki etkin konumu biliniyor. Bu durumun ise yargıda pozisyon almaya çalışan iktidar ortağı MHP’nin en önemli rahatsızlık nedenlerinden biri olduğu uzun süredir konuşuluyordu.

Abdulhamit Gül’ün konu ile ilgili “Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir” ifadeleri ne karşılık MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın Anayasa Mahkemesi; Yasama organının yerine geçemez. Bu gerçeği muhalefet dâhil herkese öğrenecek” söylemi bu gerilimin gerçek olduğunu göstermesi açısından önemli.

2- AKP içerisindeki güç savaşlarının yargıdaki sonucu olma ihtimali de var. Özellikle seçimlerden sonra kurulan yeni kabine ile “normalleşme” görüntüsü veren AKP iktidarının ortaya çıkardığı figürlerin parti içerisinde başka bir eğilimin güçlenmesi olarak algılanması ve rahatsızlık yaratması mümkün. Yargıtay’ın AYM hamlesinin ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın ‘Cumartesi Anneleri’ hakkında yaptığı ‘Onların mağduriyetlerini gidereceğiz’ açıklamasını da bunun bir parçası olarak görebiliriz.

Öte yandan konu ile ilgili AKP içerisinden net bir tutum çıkmadı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mehmet Uçum Yargıtay’ın verdiği kararları savunurken aralarında Şamil Tayyar, Hüseyin Çelik, Hayati Yazıcı ve Faruk Çelik gibi isimlerin bulunduğu AKP’liler Yargıtay’ın kararını eleştirmekten geri durmadı.

3- Bu sorunun kaynağı doğrudan AKP-MHP çekişmesi de olabilir. Özellikle Cumhur İttifakı içerisinde kilit bir noktaya gelen MHP’nin, yargı içerisinde gücünü artıracak sözünü geçirecek bir savaşın fişeğini ateşlemekten geri durmamış olma ihtimali bu saat itibariyle geçerliliğini artırdı. Yargıtay’ın kararında imzası bulunan 4 kişinin MHP’ye yakınlığı göz önüne alındığında milliyetçi kanadın AKP iktidarı ile girdiği bir çıkar çatışmasından bahsetmek mümkün. Yargıtay kararında imzası bulunan Savcı Hakan Yüksel’in Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter ile iddia edilen yakınlığı da bu senaryo açısından örnek teşkil edebilir.

4- Yeni anayasa girişimi ve bunun sonucunda AYM’nin olmadığı bir fotoğraf Saray rejiminin uzun süredir tekrarladığı bir talep. Böyle bir sonucun tek adam rejiminin seçimler sonrası ülkede rejimi tahkim etme anlamında atacağı önemli bir adım olacağı çok açık.

Anayasa tartışmalarını başlatan Saray rejimi ülkeyi anayasasızlaştırma gibi bir hamleye sürüklemek istiyor olabilir. Öyle ki anayasasızlaştırma hali ve anayasanın işlevini tartışmaya açmak planlanan yeni anayasa çalışmalarına hazırlık aşaması olarak değerlendirilebilir.

5- Timur Soykan’ın Anadolu Adliyesinde yaşananlarla ilgili haberle başlayan, Tolga Şardan’ın yargıda yaşanan çürümenin MİT tarafından rapor haline getirildiğine dair haberle devam eden sürecin son halkası olduğuna dair değerlendirmeler de var. Tolga Şardan’ın önce tutuklanıp sonra da bırakılması ile olay kadrajdan çıksa da çekişmenin derinleştiği herkes tarafından bilinen bir gerçekti. Hukukçular ve konuyu takip eden gazeteciler arasında “Operasyon tehlikesine karşı yargının bir kanadının verdiği yanıt” olarak değerlendirenlerin sayısı az değil.

∗∗∗

TEK ADAM REJİMİNİN YOL AÇTIĞI SONUÇ

Yargıdaki darbe girişimine sol sosyalist partilerden de ardı ardına tepkiler yükseldi. Yapılan açıklamalarda mücadele çağrıları yapıldı.

SOL Parti: “Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin kararı uzun zamandır her alanda süren hukuksuzlukların üst boyuttaki bir yansımadır. Bu karar tek adam rejiminde anayasanın, hukukun, parlamentonun ve tüm kurumların fiilen ortadan kalkmış olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bütün bu kurumlar biçimsel olarak varlıklarını sürdürüyor görünse de tüm yetki ve işlevini kaybetmiştir. Bu karar aynı zamanda çürüyen iktidarın içeride yaşadığı çatışmasının yarattığı “devlet” krizidir. İktidar kendi eliyle yarattığı bu krizi yeni anayasa tartışması ile faşist rejimi güçlendirmeye yönelik bir fırsata dönüştürme çabası içinde olduğu da çok açık. Bu girişimi karşında da tüm gücümüzle kararlılıkla duracağız. Yargı eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan bu darbe girişimi karşısında eşit, özgür demokratik bir ülke için ayağa kalkma zamanıdır. Tüm yetkinin Saray’da toplandığı bu faşist rejim karşısında hayatın her alanında birleşerek; haklarımızı ve geleceğimizi kazanmak için örgütlenerek mücadele etmek dışında bir yol olmadığı açıktır.”

HEDEP: Yargıtay'ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması yeni bir darbeye teşebbüstür. Siyasi iktidar tarafından desteklenen bu tutum, Türkiye’de yargı eliyle siyasete müdahalenin zeminini güçlendirmiştir. İktidar ortağı Bahçeli’nin her hafta parti grup toplantısında HDP’nin kapatılması başta olmak üzere birçok konuda Anayasa Mahkemesi’ni hedef göstermesi bu yargı darbesinin yolunu açan söylemlerini oluşturmuştur. Yargıda milliyetçi, ırkçı, ulusalcı, iktidar güdümlü kadrolaşma ve bu kadroların cesaretlendirilmesi, bugünkü hukuk faciasının gerekçesidir. Açıktır ki, ortaya çıkan bu hukuk faciasının baş sorumlusu AKP-MHP ittifakıdır. Bu ittifak, hukuk ve adaleti çıkarları uğruna ortadan kaldırmıştır. Dün yapılan suç duyurusuyla dünya hukuk tarihinin kara sayfalarına bir hukuk faciası daha eklenmiştir.

EMEP: Yargıtay’ın aldığı karar, hem kendisinin hem de Anayasa Mahkemesinin temeli olan mevcut hukuk sisteminin gayrı meşru ilan edilmesidir. Yargıtay bu hamlesiyle hukuk sistemindeki çürümenin ve iktidar sultasının alanını genişletmiştir. Faşizme doğru bir adım daha atılmıştır. Tek adam rejiminin önünde cübbelerinin düğmelerini ilikleyen Yargıtay yargıçları bir üst yargı kurumuna yönelik suç duyurusuyla bir skandaldan daha fazlasını gerçekleştirmiş; hukuki çözüm, adalet, hak-yasa gibi temel mevzuatı bir çırpıda hükümsüzleştirmiştir. Can Atalay’ın özgürlüğünün hukuki ve siyasi güvencesi biatçı yargıçlar değil halkın kendisidir.  Emek Partisi olarak bu gayrimeşru, yasadışı tutuma karşı çıkıyoruz; Yargıtay’ın kararını tanımıyoruz. Bu çürümeye karşı sessiz kalmayacağız”

TKP: Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi arasındaki kriz, iktidar ve devlet içinde bir kez daha sertleşmekte olan iç çatışmaların yansımasıdır.  Tamamı iktidar partisi tarafından şekillendirilen yüksek yargı içindeki hesaplaşmada savunulacak bir taraf olmadığı ortadadır. Bununla birlikte, kuralsızlığı kural haline getirme girişimlerine, yurttaşların en temel özgürlüklerinin keyfi biçimde ortadan kaldırılmasına ve AKP’yi tek ve mutlak otorite haline getirme çabalarına gereken yanıt verilmelidir ve verilecektir.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: "Kendisini devletin sahibi zanneden herkes bilmelidir ki ortada bir anayasa yoksa bir devlet de yoktur. Bu yargı kararını kabul edersek taş devrine döneceğiz. İktidarın istediği de bu olabilir ama bunu kabul etmeyeceğimizi de herkesin bilmesi lazım. Türkiye bugünlere, iktidarın hedef seçtiklerini haksız ve hukuksuz şekilde hedef haline getirmesiyle geldi. Buna karşı hep birlikte direnme çağrısı yaptık. Umarım yargı darbesi girişimini hep birlikte püskürteceğiz"

TKH: Ortadaki tablo açıktır: 21 yıllık AKP iktidarı bir istibdat rejimi olarak hukuk devletini de ortadan kaldırmıştır. Yargıda rüşvet ve yolsuzluk gerçeğinin ayyuka çıktığı bu dönem, aynı zamanda bağımsız ve tarafsız yargının da olmadığının açık gerçeğidir olarak karşımızdadır. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan, Anayasayı askıya alan ve “hukuk normu” içinde kalmaya çalışan AYM üyelerini bile içeri atmaya kalkışan bir AKP iktidarının, yeni Anayasa önerisinin ne anlama geldiği herkes için belli olmalıdır.  Meclisi tasdik kurumuna indirgeyen, yargıyı siyasetin sopası haline dönüştüren, Anayasayı askıya alan bu rejim sonuna kadar sınıfsal, dinci ve baskıcı bir rejimdir. Mesele siyasidir. Amaç Gezi’yi cezalandırmaktır. Ancak herkes biliyor ki, Gezi direnişi, ülke tarihinin en büyük halk hareketi olarak baskıya ve gericiliğe karşı halkın en meşru hak mücadelesidir. Gezi tutsakları suçsuz ve haksız bir biçimde tutsak edilmişlerdir. Bugün Yargıtay’ın AYM kararlarını bile karşıya almak zorunda kalması özünde bu gerçekten ve korkudan kaynaklanmaktadır.

TMMOB: Bu karar hukuki değil, siyasidir ve kabul edilemez. Ülkemiz tarihine karanlık bir leke olarak geçecek bu karar başka tehlikelerin de habercisidir.

∗∗∗

MECLİS MUHALEFETİ TEPKİ GÖSTERDİ

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcıları ve Milletvekilleri ile birlikte Yargıtay önünde kararı protesto etti. Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak: bizzat Anayasal hukuk düzenine, hukukun üstünlüğüne ve devlet organları arasındaki işleyişe yönelik adeta bir darbe girişiminde bulunmuştur. Hukuk Politikaları Başkanlığımızca en geç yarın Hakimler Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunuyoruz. İkinci olarak soruşturma açmakla yetkili olan Yargıtay Başkanlar Kurulu’na ilgili Yargıtay üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunacağız.”

İYİ Parti karara karşı Yargıtay önünde açıklama yaptı. (Fotoğraf: Depo Photos)

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da konu ile ilgili bir açıklama yayımladı. Yeneroğlu,  “Anayasa’yı ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde kullanan Yargıtay üyeleri derhal istifa etmelidir. Yargıtay’ın bu kararı vermeye cesaretlendiren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da bugün itibarıyla görevinden istifa etmelidir. Türkiye’yi Anayasasızlaştırma teşebbüsüne kalkışanların tamamı, istisnasız bir biçimde yetkilerinden derhal uzaklaştırılmalıdır. AYM’nin Can Atalay kararının uygulanması hemen sağlanmalıdır.” dedi.

Saadet Partisi Temel Karamollaoğlu da yaptığı açıklamada, "Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi kararını tanımayıp, üstüne hak ihlali kararı veren üyeler hakkında suç duyurusunda bulunması Türkiye'de hukuk sisteminin alt üst oluşunun en açık göstergesidir."  ifadelerine yer verdi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise şöyle konuştu:  “Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi üyelerine yaptığı suç duyurusuna karşı biz de Saadet ve Gelecek Partisi grupları olarak Yargıtay 3. Dairesi'nin TCK'nın 257. maddesi uyarınca görevi kötüye kullandığı iddiasıyla haklarında suç duyurusunda bulunacak ve bu suç duyurusunu sonuna kadar takip edeceğiz."

∗∗∗

AKP’LİLER NE DEDİ?

Muhalefetin 'yargı krizi' ve 'darbe girişimi' olarak yorumladığı karar, AKP içinde de farklı değerlendirmelere yol açtı.

Mehmet Uçum

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum: "Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa’yı tanımıyor. AYM Anayasanın açık hükmünün yanı sıra Ceza Kanunlarını ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor. Ne yazık ki AYM’nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Bu çerçevede Yargıtay’ın Aym ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur.”

Abdulhamit Gül

Eski Adalet Bakanı ve AKP Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül: "Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir.”

Hayati Yazıcı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı: "Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz" diyen Yazıcı, "Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez." ifadelerini kullandı.

Faruk Çelik

AKP Artvin Milletvekili Faruk Çelik:  "Sorunları hukuk içinde çözme makamlarını çözümün değil de anlamsız kavgaların adresi yaparsanız, şu soruya muhatap olursunuz: Meşru çözümlerin adresi neresi olacak? Devlet düzen ister, düzen de hukuk."

Abdullah Gül

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: "Yargıtay'ın aldığı kararın izahı mümkün değildir. Hukuk sistemi ve adalete olan güvenin kaybolmaması hayati derecede önemlidir. Ayrıca ekonomi ve dış politika uygulamalarında Türkiye'nin itibarını zedeleyecek ve hükümeti zor duruma sokacak bu hukuk kaosunun hızlı bir şekilde, olgun bir demokrasi anlayışı ve anayasal çerçevede çözümü bir zarurettir."

∗∗∗

‘HEM YARGITAY HEM HSK RAHATSIZ’

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin barolar suç duyurusunda bulundu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) dün Yargıtay Başkanlığı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu ziyaret etti. TBB Başkanı Erinç Sağkan Yargıtay ziyaretinin ardından önemli açıklamalarda bulundu. Sağkan şunları söyledi:

Sağkan’ın açıklamaları şöyle:

“Gerek Yargıtay Başkanımız gerekse HSK Başkanımız içerisinde bulunan kaostan bir an önce çıkılması gerektiğini ve durumdan rahatsızlıklarını ifade etti. Bireysel başvuru kurumunun yurttaşlarımız için önemli kazanım olduğunu ifade ettiler.  Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararının altında bulunan Başkan ve üyeleri hakkında görevden el çekmeye davet yaptırımının uygulanması için soruşturma başlatılması bakımından Yargıtay’ın yüksek disiplin kurulu başkanlığına dilekçemizi verdik."

Sağkan ayrıca bugün tüm baro başkanlarıyla birlikte Ankara'da yürüyüş düzenleyeceklerini kaydetti.

Avukatlar illerde de adliye önlerinde basın açıklamaları düzenledi.

İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde toplanan avukatlar hem Can Atalay'ın hem de hukuksuz bir şekilde tutuklanan Avukat Gülhan Kaya için adalet nöbeti ve basın açıklaması yaptı. Can’ın Arkadaşları ve Meslektaşları’nın çağrısıyla düzenlenen basın açıklamasına Can Atalay’ın annesi Şükran Atalay, Cumartesi Anneleri ve CHP Milletvekili Süleyman Bülbül katıldı.

Burada söz alan Anayasa Hukukçusu İbrahim Kaboğlu Yargıtay'ın Anayasa'nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerine aykırı davrandığını belirtti. Kaboğlu, "Kaynağını Anayasa'dan almayan hiçbir yetki kullanılamaz. Başta Cumhurbaşkanından başlayarak dağdaki çobana kadar" dedi. Sorunun içerik sorunu olmadığını belirten Kaboğlu, "Burada sorun aslında Anayasal düzeni tanıyıp tanımamaktır. Burada tartışmanın merkezinde yer alan 14. madde yani Anayasal düzenin kaldırılmasına yönelik ciddi bir kalkışma söz konusudur. Bu açıktır" diye konuştu.

İstanbul Barosu da, Yargıtay 3. Ceza Daire Başkanı ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

İstanbul Barosu Başkanı Av. Filiz Saraç yapılan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na yapılan suç duyurusunda; Yargıtay üyelerinin “görevi kötüye kullanmak” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunu işledikleri ifade edildi.

Ankara’da Adalet için Hukukçular, Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, Demokrasi için Hukukçular, Hukukçu Dayanışması, Özgürlük için Hukukçular Derneği Ankara Şubesi ve Toplumsal Hukuk üyesi avukatlar; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin protesto etmek için Ankara Sıhhiye Adliyesi önünde toplandı.

Yapılan açıklamada, “Bu kararı hukuki açıdan değerlendirmek mümkün değildir. Bu karar, Anayasa Mahkemesi’ni feshetmek, Anayasal düzeni ortadan kaldırmak, Yargıtay 3. Ceza Dairesi eliyle açık bir darbeye yeltenmek demektir. Yargıtay'ın darbe girişimi karşısında tek bir geri adım atmayacağımızı ilan ediyoruz. Hiçbir karar halkın iradesinden, hukuktan üstün olamaz” ifadeleri kullanıldı.

İzmir Barosu da İzmir Adliyesi önünde açıklama yaparak oturma eylemi gerçekleştirdi. İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Zöhre Dalkıran, çok ağır bir hak ihlaline, bir yargı darbesine karşı, hukuku savunmak için bir arada olduklarını vurguladı.

Avukat Dalkıran, şunları söyledi: "Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan ve açık yasa hükümlerine aykırı hareket ederek suç işleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri başta olmak üzere ilgili yargı mensupları hakkında derhal soruşturma başlatmasını ve ivedilikle bu kişilerin görevden uzaklaştırılmasını bekliyoruz.”

Adana Adliyesi önünde bir araya gelen Adana Barosu üyesi avukatlar cübbelerini giyerek Yargıtay kararını protesto etti.

Basın açıklamasını okuyan Adana Baro Başkanı Semih Gökayaz Yargıtay'ın kararının Anayasa Mahkemesini terör örgütleriyle birlikte hareket etmekle suçlayan ve TBMM'yi yola getirmeye çalışan bir nitelikte olduğunu belirtti.

Ülke genelinde adliye önlerinde kararı protesto eden barolar bugün Yargıtay’a yürüyecek.
(Fotoğraf: BirGün)