20 avukatın yargılandığı davada, mahkeme savcıdan daha ikinci duruşmada mütalaa istemeye başladı. Savcının esas hakkındaki mütalaası, kararın bir önceki aşaması olduğundan ve daha yargılamada bu aşamaya gelinmediğinden savcı mütalaa vermeyi reddetti. Ve savcı değiştirildi. Dosyaya yeni atanan savcı, 70 klasörlük dosyayı ne zaman inceledi bilinmez ancak yargılamanın başlamasından sadece 6 ay sonra mütalaasını yazdı: Avukatların […]

20 avukatın yargılandığı davada, mahkeme savcıdan daha ikinci duruşmada mütalaa istemeye başladı. Savcının esas hakkındaki mütalaası, kararın bir önceki aşaması olduğundan ve daha yargılamada bu aşamaya gelinmediğinden savcı mütalaa vermeyi reddetti.

Ve savcı değiştirildi. Dosyaya yeni atanan savcı, 70 klasörlük dosyayı ne zaman inceledi bilinmez ancak yargılamanın başlamasından sadece 6 ay sonra mütalaasını yazdı: Avukatların hepsinin “silahlı terör örgütü üyeliğinden” cezalandırılmasını istedi.

Çağdaş Hukukçular Derneğinden beşi tutuklu 20 avukatın yargılandığı davada verilen mütalaada avukatlara yöneltilen ortak suçlamalar şöyle: “Halkın Hukuk Bürosunda avukat olarak çalışmak; yakalanan örgüt mensuplarına örgüt talimatlarını iletmek, örgütle arasındaki irtibatı sağlamak; örgütün organize ettiği eylemlerine katılmak …”

Delil ne?

“Örgütsel yazışmalar ve örgütsel talimatlar.”

Nasıl yani, diyeceksiniz. Valla öyle yani. Mütalaada daha fazla bir detay yok. Mütalaada olmayan diğer şey de “örgüt talimatı ile kurulduğu” ileri sürülen Halkın Hukuk Bürosu’nun neden halen yasal olarak faaliyetlerine devam ettiğine dair bir açıklama.

Yeni savcı pek detaya girmemiş, direkt ceza isteyerek, tam da mahkemenin talep ettiği gibi, kısa ve öz bir mütalaa hazırlamış.

Bu mütalaa ile avukatlar, 18-21 Mart’ta Silivri’de, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim önüne çıkacaklar.

Ancak bu savcı değişikliği, davaya yapılan ilk müdahale değil. Davanın seyrine daha önce de 6 saat içerisinde aksi bir yön verilmiş, hatta bu değişiklik heyetin sürgünüyle sonuçlanmıştı.

Bu müdahaleyi, yargılanan avukatlardan Behiç Aşçı mektubunda şöyle anlattı:

“İlk duruşma 10-14 Eylül 2018’de yapıldı, beş gün boyunca tüm deliller tartışıldı ve mahkeme tahliyemize karar verdi. Tahliye kararı saat 23.00’te okundu, savcı iki saat sonra, 15 Eylül, saat 01.00’de tahliyemize itiraz etti. Biz ise ancak sabah 06.30’da hapishanelerden çıkabildik.

“Ve mahkeme bizi tahliye ettikten 6 saat sonra kararından caydı, savcının itirazına uyarak tekrar tutuklanmamıza karar verdi. 15 Eylül Cumartesi günü saat 19.30’da İstanbul Barosunun önünden gözaltına alındık. Pazar günü de tutuklandık.”

“İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Cumartesi günleri çalışmaz, hafta sonu tatili yapar, nöbetçi de değildir. Mahkemeyi Cumartesi günü toplanmaya kim tarafından, neden zorlandı?

“Dosyada hiçbir değişiklik olmadığı halde, yeni bir delil dosyaya girmediği halde neden bizi oybirliğiyle tahliye eden hakimler 6 saat sonra yine oybirliğiyle tutuklanmamıza karar verdiler? Ama yine de kendilerini affettiremediler, mahkeme heyeti başkanı asliye ceza mahkemesine, üye hakim de ticaret mahkemesine sürüldü.”

Avukat Aşçı, mektubunu “Bugünlerde belki de yüzlerce kez duyduğunuz bir gerçeği yazdığımın farkındayım” diye bitiriyordu. Bu hukuksuzluğu protesto eden tutuklu beş avukat da gelecek Pazartesi görülecek duruşmaya açlık grevinde çıkacak.

Bakalım önümüzdeki saatler ne gibi değişiklikler gösterecek?