Siyaset, medya, eğitim, bürokrasi ve dahi sokak… Hayatın her alanı kuşatma altındayken yargının halini konuşmak giderek zorlaşıyor. Ama yargı da neredeyse her gün kendisinden bahsettirecek malzeme veriyor.

Kuvvetler ayrılığı rafa kalkalı çok olmuşken, yargının siyasallaşmasını anlatmak için, siyasetin yargıya müdahale ettiği davaları yazmak yetersiz kalıyor. Bu durumda da derdimizi en iyi anlatan, itirazını kanun yoluyla değil, konjonktürel olarak belirten hukuk metinleri oluyor.

Avukatlar, müvekkillerini kanun maddeleriyle, hukuken savunmayı yavaş yavaş bırakıyor. Çünkü hem faydası yok hem de bazen tarihe not düşmek, tekil bir davada sonuç almaktan daha önemli.

Örneğin, Gezi Direnişi’nde polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük ile ilgili açılan davanın avukatı Kazım Bayraktar, son dilekçesinde yargıyı değil, memleketin siyasi durumunu eleştirdi.

Sarısülük Ailesi’nin avukatı Bayraktar, Ethem’i vuran polise sadece para cezası verilmesini şu sözlerle temyiz etti: “Temyiz yoluna başvurmanın mesleki bir zorunluluk, uluslararası hukuk yoluna başvuruda gerekli olması nedeniyle yerel mahkeme kararını temyiz ediyoruz. Dairenizin hukuksal bir karar vereceğine dair güvenimiz olduğundan değil.”

Daha ne desin?

Çünkü Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi, Ethem’i vuran polis Ahmet Şahbaz’a verilen 10 bin 100 liralık para cezası Yargıtayca bozulunca yeniden görülen davada para cezasının 15 bin 200 liraya yükseltilmesine hükmetti ve davayı bir kez daha ‘bitirdi’.

Avukat Kazım Bayraktar ile bu kararın verildiği gün de konuşmuştum, kararı, “insan hayatıyla dalga geçer gibi bir karar” diye nitelemişti: “Yargılama boyunca hukuk dışı çok şeyle karşılaştık. Hatta bırakalım hukuk dışı olmasını, çoğu gayrimeşru uygulamalardı. Yargılama sürecinde usul hukuku tamamen bir kenara itildi ve açık şekilde siyasi iktidarın baskısıyla polis hakkında beraat gibi karar verildi.”

Mahkemeye verdiği son itiraz dilekçesinde, artık daha da ‘açık’ konuştu:
“Devletlerin kimin elinde nasıl kullanıldıklarını gözleyip kutsal olmadıklarını anladığımızda tarih bize gösterdi ki, ‘polisin namlusundan fırlayan kurşun’ her zaman halkı hedef aldı, çoğu zaman hak talebi için sokağa çıkan, hatta günlük yaşamı içinde yoldan geçerken kontrole takılan, polise yanlış yaptığını söyleme cesareti gösteren silahsız insanları! Hep cezasız bırakıldılar, iktidarların çıkarları uğruna yeni cinayetler işleyebilsinler diye.”

Dilekçede, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 6 Aralık 2014 tarihli şu sözleri de hatırlatıldı: “Polisi öldürecekleri anda polis kendini savunmayacak mı? Savunacakları anda paralel yargı bakıyorsunuz 8 seneye mahkûm ediyor...”

Bu konuşmanın ardından polis Şahbaz önce tahliye edildi, ardından hapis cezası para cezasına çevrilerek tamamen serbest kaldı.

Ve Bayraktar’ın dilekçesinde yazdığı gibi, “Mahkemelerin verdiği kararlardan cesaret alan polisler Ethem Sarısülük’ten bu yana 237 cinayet daha işledi. Sokakta oynayan çocukları katlettiler. Yargının siyasi kararlılığı karşısında sözün de bittiği yerdeyiz!”