Gençler, uçarı kalp çarpıntıları eşliğinde dünyayı keşfetmeye hazırlanırken zamana meydan okumaktan çekinmezler. Küresel salgın, ömrün bu tatlı isyankâr dönemine ayrı bir darbe vurdu. Yaşamı renklendiren planlar, seyahatler, kültürel faaliyetler kısıtlanıp birbirini tekrarlayan günler yaşanmaya başlayınca geçen saatlerin, günlerin, mevsimlerin muhasebesi zorlaştı. Yalnız yetişkinler değil artık çocuklar da zamanın hızlı akışından şikayetçi. Çocuklarımız serbest oyunlardan uzaklaştı. Gençler yaşıtlarıyla özgürce sosyalleşemiyor. Yetişkinler sorumluluk ve zorunluluk kıskacındalar. Sevimsiz bir kabulleniş içindeyiz.

Zaman geçiriyoruz ama zamanın içinden hakkıyla geçemiyoruz. Manevi ve maddi kayıpların arttığı bu yıpratıcı dönemde nesiller arası bağı ve toleransı güçlendirmek hepimize moral verecektir. Geçmişin tecrübesini geleceğin umuduna katarak zamana birlikte meydan okuyabilir miyiz? Galiba önce yeni hikâyelere ihtiyacımız var. Bir masa etrafında toplanıp sohbet eşliğinde çocuklarımızla yemek yemeğe, özensiz servis edilen yaşam tavsiyelerine kapılmadan özümüzdeki pusulayı takip etmeye ihtiyacımız var. Dikkatimizi çevremize yöneltmek yerine ekrana hapsolup duyarlılığımızı köreltiyorsak virüs kadar sonuçları kestirilemez bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Uzayan ömürlerimizi yalnızca izleyerek ve tüketerek geçirmenin çocuklarımıza ve dünyaya yapabileceğimiz en büyük kötülüklerden biri olduğunu düşünüyorum. Acısıyla, tatlısıyla, doğrusuyla, yanlışıyla hakiki bir yaşamım oldu diyebilmeyi hangimiz istemeyiz? Yaşamanın inceliklerini, gururlu serzenişlerini, hüzünlü sürprizlerini ve hangi yaşta olursak olalım yaşama sahip çıkma iradesini bizlere yeniden hatırlatacağına inandığım iki harika kitaptan bahsetmek istiyorum bugün.

GÜLEN SAKIZ AĞACI, Sihirli Sözcükler adlı öyküyle başlıyor. Türkçe öğretmeni proje ödevi olarak öğrencilerine “Çocukluk Nedir? sorusunu yöneltiyor. Ödev çocuklar arasında sevinç yaratıyor. Öğretmen cevabın uzun uzun anlatılmasını isteyince sevinç homurdanmaya dönüşüyor. Kitabın ana kahramanı Arda soruyu aile fertlerine soruyor fakat tatmin edici cevaplar alamıyor. İhtiyacı olan cevaba nasıl ulaşabileceğinin ipucunu okul servisinin şoförü veriyor. Çocuk, çevresindeki yetişkinlerden birer çocukluk anısı anlatmalarını isteyince ana öyküyle bağlantılı kısa öyküler okura merhaba diyor. Yetişkin dikkatinden ve çocuk ruhundan kaçmamış ayrıntılar ile örülü olan öykülerin hepsi hayatın içinden, zamanın süzgecinden geçmiş anılar. Şarkısı Olmayan Müzik Kutusu’nun işlevi nedir? Gülen sakız ağacı hangi çocuksu çabanın meyvesini verir?

yeni-hikayelere-ihtiyacimiz-var-862302-1.

“Gerekirse bir şeyi kuralına uydurmak için uzun uzun anlatacaksın” diyen otoritenin karşısında okul tiyatrosunda nasıl bir oyun sergilenir? Arda, anneannenin cimcime oyasını, memleketinin uçurtma vadisini bir kenara not aldıkça kendi özgün çocukluk anısını da yaratmış oluyor. İsteksizlik yerini Yaşasın Çocukluk duygusuna bırakıyor. Öykülerin içinde komşuluğun sıcak izlerini buluyor, çocuk gözlerle dünyaya bakmaya başlayan yetişkinleri görüyorsunuz. Martılar ağlamasın diye pankart açan gençle tanışıyor, köydeki korkuluk festivalinin akıbetini öğreniyorsunuz. Bir balık banyo yapıyor, şehir kedisinin şansı dönüyor. Özellikle ebeveynlerinin çocukluk anıları Arda için benzersiz bir rehber oluyor. “Çağlalar badem olmadan” mevsimini kaç kişi bilir? Başladığı işte tutunamayan çocuk ruhlu bir yetişkinin halinden en iyi kim anlar? Geç olmadan anılarımızı çocuklarımıza anlatsak, anlatırken çocuk bakışlarımızı yakalayabilmelerini sağlasak ne güzel olur değil mi? İşte bu kitap böyle bir niyetin işaret fişeği.

LOKUMLU MASA kitabının yazarı bir edebiyat öğretmeni. Kitapta yaşamdan demlenerek çocuklara armağan edilmiş birbirinden bağımsız dokuz ayrı öykü yer alıyor. 80’ler çocuklarının hele ki küçük bir kasabada yetişmiş ve okumuşlarsa satır aralarında kendi yaşamlarından kesitler bulabilecekleri bir kitap. Öyküler aracılığıyla okul müsameresinde, mahallede ya da aile içinde çocukluğun türlü hallerine şahitlik edebilirsiniz. Satır aralarında, öğrencilerine “Kendi hayatlarınızın başrolünde olacaksınız” diyen bir öğretmenin gönül alan yaklaşımını, “yılların hasretini gizleyen sarılmaları”, çocukların parlak hafızalarını ve ortak umutlarını bulabilirsiniz. Eski 1 Nisan şakaları tadında anlar yaşayabilirsiniz. Anılara unutulmazlık kazandıran şey nedir? Çocuk neşesinin tarifini en iyi kim yapabilir? Kitaba adını veren ‘Lokumlu Masa’ sihirli bir masa olabilir. Sihrinin masallardakine benzemediğini söylemeliyim ve istersek bu sihri hemen hayata geçirebileceğimizi de ifade etmeliyim. ‘Sadece “BA”’ öyküsünde bir sözcük yazılmadan yarıda kalıyor. Öykü okuru yaşamın engebeli arazisinde yürüyüşe davet ediyor. Sıkmadan, zorlamadan, doğal akışında, şairler ve şiirler eşliğinde… Sonuç kadar çabanın da ödüllendirildiği anlar, kendinden başarılı olan arkadaşını taktir edip destekleyebilen çocuklar, kimsenin okumayacağı satırlar, kimsenin duymayacağı sesler ve kimsenin almayacağı zarf öykü içinde birbirini tamamlıyor. ‘Şık Makas Dikimevi’ öyküsünde Terzi Tahir’in çocukluk anıları, insanın insana kulak verdiği, hoşgörüyü kaybetmediği zamanları hatırlatıyor. Bir çocuğun kalbinde harekete geçen tırtılları duyumsatıyor. Zamanın yarattığı değişimin en büyük tanığı bir bisiklet tamircisinin vitrini oluyor. “Zaman çocukların da üstünden geçiyor, onları takıldıkları hayallerle büyütüyordu” diyen yazar sayesinde doğup büyüdüğüm 80’ler Biga’sına, ilkokul anılarıma, şapkacı, yorgancı, kunduracı esnaf ile selamlaştığım, dükkanlarının içinde saklambaç oynadığım günlere şöyle bir gidip geri geldim. Daha ne isterim.

yeni-hikayelere-ihtiyacimiz-var-862303-1.

Alman edebiyatçı Goethe, dünya görüşünü aktardığı eseri Yaşamımdan Şiir ve Hakikat kitabında “Yaşadığım serüvenle yeniden bağ kurmak için elimden gelen her şeyi yaparım” der. Edebiyat, tam da bu noktada hayat dediğimiz serüvenin evrelerini birbirinden ayırmadan bir bütün halinde ahenkli bir ömre dönüştürebilmemiz için bizlere yardım etmeye hazırdır diyebilir miyiz? “Dış dünya küçük yaşta gözlemlenmeye başlandığında iç dünya olgunlaşıp ciddileşirken dış dünyada çocuksu neşe hakimiyetini sürdürür” diyen yazara katılmamak elde değil. Yaşamla ilgili daima umutlu işaretler veren çocuk kalbinin büyük felaketler, sarsıcı değişimler ve şiddet ile hırpalanmadığı, yeni hikâyelerle aydınlatıldığı bir dünya hayaliyle…