"...Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür..
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor..."

Nazım Hikmet'in "Büyük İnsanlık" şiiri yaşadığımız günlerin, bize yaşatılanların aynı zamanda umudun şiiri... İnsanlığın içinde bulunduğu yoksulluğa, zorluklara rağmen umut da sonsuz...

Salgınla birlikte yaşadığımız yıkım çok açık... Ancak umudu da mücadeleyi de örgütleme imkanı her zamankinden daha mümkün...

Salgınla birlikte sınıf çatışması daha da belirginleşti. Emekçiler esnek, güvencesiz, düşük ücretlerle, ücret kesintileriyle, sağlıksız koşullarda yaşamlarını kaybetmek pahasına çalışmaya zorlandı. Eğitim ve bilim emekçileri de başta güvencesiz çalıştırılan emekçiler olmak üzere büyük mağduriyetler yaşadı. 20 yaş altı sokağa çıkma yasağına rağmen yoksul ailelerin çocukları, mevsimlik tarım işçisi çocuklar; meslek liselerindeki, çıraklık okullarındaki öğrenciler hem çalıştırıldı, hem de uzaktan eğitimden yararlanamayarak fiilen eğitim sürecinden koptu.

"Save the Children" örgütü UNESCO verileri üzerinden önümüzdeki günlerde çocukların, gençlerin daha fazla çalıştırılacağına, kız çocuklarının erken yaşta evliliğe mecbur bırakılacağına, 7 ila 9 milyon 700 bin çocuğun eğitimi tamamen bırakabileceğine; krizin 90 ila 117 milyon çocuğu daha fazla yoksulluğa itebileceğine, eğitim, çocuk ölümleri, yoksulluk ve çocuk koruması gibi alanlarda edinilen kazanımların yok edilebileceğine dikkat çekti.

Neoliberal muhafazakar dünyada "teknoloji, uzaktan eğitim güzellemesi" çok uzun zamandır sürdürülmekteydi. Pandemiyi bu açıdan siyasetin ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda bir fırsata dönüştürmeye çalıştılar ve bu süreç aynı zamanda egemenler açısından bir deneme süreci oldu. MEB'in ve YÖK'ün açıklamaları ülkemizde de uzaktan eğitimle eğitimin bireyselleştirildiği, ticarileştirildiği; özgür düşüncenin, eleştirinin öğrenen-öğreten açısından denetim altına alındığı, örgütlenme olanaklarının sınırlandırıldığı, baskılandığı bir sistemi yaygınlaştırma çabalarının devam ettirileceğini gösteriyor bize...

Evde kal çağrılarının siyasi iktidar tarafından yapılmaya devam ettirilmesi halkın sağlığını koruma kaygısı görüntüsüyle ifade edilse de kültürel anlamda bir dönüşümü hedefliyor. Kolektif irade yerine kendini kalabalıklardan yalıtmanın yaşama olasılığını artırdığı üzerinden bireyciliğin kutsandığı dil devam ettiriliyor.

Amerika’da yaşanan isyan ise dünyanın her yerinde mücadele zeminlerinin güçlendiğinin kanıtıdır. Emekçilerin sürekli işsizlik, ücret kesintisi, sağlık, yaşam hakkı kaygısı yaşamaktansa haklarına, geleceklerine sahip çıkma iradesi her geçen gün daha da güçleniyor. Ülkemizde de özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi öğretmenlerinin ÖZRÖ-DER' i kurması, özel okul öğretmenlerinin sosyal medya eylemlilikleri ile bir araya gelerek seslerini birlikte duyurma çabaları, üniversitelerde güvencesiz çalıştırılan eğitim ve bilim emekçilerinin gerçekleştirdiği eylemlilikler bu iradenin güçlendiğinin somut adımları, örnekleridir. Eğitim alanında öğrenciler açısından kolektif öğrenme imkanlarını, emekçilerin insanca yaşamak ve çalışmak için birlikte mücadele ederek "Başarabiliriz,değiştirebiliriz" duygusunu örgütlenme olanaklarını yaratacak birleşik güçlü bir mücadele zemini açısından büyük fırsatlar var önümüzde...

Eğitim alanında yaşama geçirilecek tüm politikaların öğretmenlerin, eğitim ve bilim emekçilerinin söz ve karar süreçlerinde yer aldığı, demokratik, katılımcı süreçlerin örgütlendiği, üniversite özerkliği mücadelesinin yükseltildiği, ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması, hukuksuzca ihraç edilmiş arkadaşlarımızın mesleklerine iade edilmesi, kamuda, özelde güvencesiz çalıştırılan arkadaşlarımızın hak mücadelesini, öğrencilerin kamusal eğitim hakkı mücadelesi ile, kamucu taleplerle de büyütecek bir mücadele zeminini yaratmanın, örgütlemenin imkanları; salgınla birlikte daha da görünür hale gelen öfkenin; kitleselleşmeyi yaratabilmesi, siyasi iktidar üzerinde baskı kurabilmesi, örgütlü bir sistem eleştirisi ve değiştirmek için birlikte, örgütlü harekete geçme potansiyeli adım adım büyüyor.

Yeni olan doğmak üzere ve sorularımız da cevaplarımız da çok açık...

Şimdi değilse ne zaman?

"Biz" yapmayacaksak kim yapacak?