‘Yeni Türkiye’ lafı özellikle yargının durumunu anlatmak için çok sık kullanılıyor, sevgili yargımız son yıllarda bozulmuş gibi konuşuluyor. Ancak hiçbir şey olduğu yere sebepsiz ve tarihsiz gelmeyeceği gibi yargının en başından beri hep egemen sınıfın yanında konumlandığını biliyoruz. Kaldı ki hukuk da zaten sadece memlekette değil, tanımı itibariyle her zaman iktidar mücadelelerinin kurup şekillendirdiği bir kavram. Dolayısıyla aslında yargı, şu an tam da görevini ifa edip tabi olduğu iktidarın gerekliliklerini yerine getiriyor. “Başka bir dönem” dediğimiz 90’larda da yaptığı gibi.

Mehmet Ali Ayhan’ın yaşadıkları, bahsi geçen ‘eski Türkiye’nin özeti:

5 Mayıs 1993’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nce gözaltına alındı, 19 Mayıs 1993’te tutuklandı. Gözaltında kaldığı iki hafta boyunca işkence gördü, burada imzalatılan ifadesine dayanılarak tutuklandı.

İstanbul 1. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, “Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) silahlı örgütünün anayasal düzeni cebren ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerine aslen iştirak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırıldı.

Ceza gerekçeleri arasında, Emniyet Müdürlüğü’nde işkence altında alınan ifadesi de vardı. Karar Yargıtay’ca onanınca Mehmet Ali, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM 3 Kasım 2009 tarihli kararında, “soruşturma evresinde avukat yardımından yararlanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine, sonra da gözaltındayken imzalatılan ifadesinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanıldığına” karar verdi.

AİHM “yeniden yargılama yapılsın” dedi ama İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı kale almadı, yeniden yargılamaya “gerek görmedi”.

Dosya Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. Yüksek Mahkeme de aynı kararı verdi: Yeniden yargılama. AYM kararında da iki haftalık gözaltı süresince yapılan işkencede alınan ifadenin mahkûmiyete delil olarak kullanılmasıyla savunma hakkının ihlal edildiğinin altı çizildi.

Bir de dalga geçer gibi hapiste olan Mehmet Ali’ye 6 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi, AİHM’in verdiği önceki kararı yerel mahkemenin reddetme yetkisi bulunmadığını da belirtti. (Mahkeme bu azarı umursayacak mı, göreceğiz.)

Peki, artık önemi kaldı mı?

Mehmet Ali Ayhan 27 yıldır hapishanede. Tek de değil üstelik, o dönemde işkencede alınan ifadelerle ölene dek hapse mahkûm olan birçokları gibi…

Bu kararı veren eski Türkiye yargısıydı ama onu halen ve üstelik kanuna aykırı şekilde hapiste tutan ise yeni Türkiye yargısı.

Usulleri ve kanunu uygulama şekilleri değişse de karşımızda gördüğümüz ahşap duruşma salonlarında bize tepeden bakan hâkimler olsa da karşı karşıya olduğumuz şey iktidarın ta kendisi. Yargı siyasallaşmadı, yargıya içkin olan siyasetin hukuka müdahale biçimleri değişti.

Problemi doğru ortaya koymadıkça imza kampanyalarıyla “adalet arama mücadelesi” hiç bitmeyecek.