Bir soru ile başlayayım: Ankara ve İstanbul başta olmak üzere tüm önemli belediyeler “muhalefetin” eline geçerse iktidar değişir mi? En sadık AKP seçmeninden “rahatsız” MHP seçmenine, AKP’nin küskün kurucularından İYİ Parti karargâhına, sosyalist soldan CHP yöneticilerine, siyaseti takip eden akademisyen ve gazetecilerden HDP’li politikacılara kadar, bu soruya kolayca “evet” cevabı verebilecek kimse var mı? Yerel […]

Bir soru ile başlayayım: Ankara ve İstanbul başta olmak üzere tüm önemli belediyeler “muhalefetin” eline geçerse iktidar değişir mi?

En sadık AKP seçmeninden “rahatsız” MHP seçmenine, AKP’nin küskün kurucularından İYİ Parti karargâhına, sosyalist soldan CHP yöneticilerine, siyaseti takip eden akademisyen ve gazetecilerden HDP’li politikacılara kadar, bu soruya kolayca “evet” cevabı verebilecek kimse var mı?

Yerel seçimlerden sıfır belediye ile çıkmış bir AKP’nin (ve/veya MHP’nin) demokratik bir tepki göstererek Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin yenilenmesine karar vereceğine, ya da Erdoğan’ın istifa edeceğine inanan var mıdır?

24 Kasım’da yapılan yerel seçimlerde, elindeki 13 şehirden 7’sini kaybettiği için “demokrasi bize bir ders verdi” diyerek parti başkanlığını bırakan Tayvan devlet başkanının ya da oyu azaldığı için güvenoyu amaçlı istifa eden hükümet ve parti liderlerinin demokratikliğini Erdoğan’dan beklemek de saflığı aşan bir düşünce olacaktır.

Koalisyon bozulsa bile Cumhurbaşkanını (iktidarı) değişime zorlayacak parlamento çoğunluğu ve güvenoyu vs. gibi mekanizmaların olmadığı da ortada.

Unutmayalım ki yerel seçim sonuçlarının genel/cumhurbaşkanlığı seçimi gibi net bir şekilde “başarı-başarısızlık” gibi değerlendirilmesi her zaman mümkün olmuyor. Toplam oy oranı mı? Belediye sayısı mı? Genel seçimle mukayese mi? Neyi ölçüt alacağız belli değil. Gerçi açık yenilgiden bile başarı çıkaran siyaset erbabımız bir yol bulacaktır!

Yerel seçimleri bile “beka kaygısına” tahvil eden iktidar, yargı sopası ve devlet olanakları ile toplumdan gelecek iktidar değişimi talebini de engellemeye çalışacaktır.

Yapılan ve yapılacak tüm seçimlerin meşruiyetini tartışmalı hale getiren gayri adil seçim koşulları ile seçim güvenliğine dair sorunlar da halen muhalefetin ilgi alanına girmiş değil. İşte iktidar YSK üyelerinin görev sürelerini kademeli olarak 2023’e kadar uzatıyor. Bunu seçimler daha adil ve güvenli koşullarda yapılsın diye yapmıyor herhalde!

Belediyelerin neredeyse yarısı epeydir “gasp edilmiş” durumda. İktidar seçim sonucunu beğenmediği belediyelere de el koyacağını ısrarla ilan ediyor. Belediyelerin nakit yönetimleri Tek Hazine Hesabı sistemine dâhil edildi. Cumhurbaşkanına dilediği belediyeye dilediği kadar bütçe aktarama yetkisi geliyor. Bu yetkilerle istenen belediyelerin nasıl felç edilebileceğini dert edinen parti var mı?

Tüm bunlar önümüzdeki yerel seçimleri ve sonrasını geleneksel bağlamından başka bir yere koymamız gerektiğini gösteriyor: Yerel seçimler iktidar mücadelesine katkı sunduğu ve “iktidar perspektifinin” parçası olduğu oranda önemlidir.

Geleneksel olarak temsil ettikleri seçmenle ilişkileri mecburiyet üzerinden devam eden, iktidar ve toplum tasarımı üzerinde uzlaşmamış partiler ve oluşumların adeta tek bir partiymiş gibi, “muhalefet” adı altında eşitlenmesi başarı getiremez. İktidarın geriletilmesini bile sağlamaz. 24 Haziranda denendi bu yöntem. Anlamsız bir şekilde “kazanılmış gibi davranılan” referandumda bile başarılı olmadı bu yaklaşım.

İktidarın milleti/ulusu/halkı parçalayıp “kendisine oy vermeyen Kürt seçmen eşittir terörist” yaygarasına teslim olup, atanamayan AKP/MHP’lilerden ve şaibeli isimlerden aday seçerseniz belediyeyi kazansanız bile iktidara yaklaşmış olmazsınız. AKP yerine AK Parti diyerek, türbe ziyaret ederek, AKP’nin dışladığı kişilerden medet umarak, faşizm eleştirisi yapanları kınayarak, deneysel halkla ilişkiler maceralarına girerek olsa olsa kendi seçmeninizi uzaklaştırırsınız. Umutsuzluğa düşürürsünüz.

Bazı vurguları tekrar olan bu yazının amacı umutsuzluğu artırmak değil. Tam tersi, kadroları ve giderek sinsi bir şekilde zihinleri ele geçiren ideolojik bir “saldırıya” karşı çıkma çağrısı ve uyarısı.
Umarım faydası olur.