Yazması en zor, olası sonuçları itibariyle en korkutucu haberler, intiharla ilgili olanlardır. Bireysel sebeplerini bilemeyeceğiniz ama toplumsal sebepleri ortada olan, haber yayınlandıktan sonra da başka bireysel ve toplumsal sonuçlara yol açabilecek bir kartopunu yuvarlamaya başlarsınız, intihar haberiyle.

Çünkü malumunuz, kelimeler düşüncelere, düşünceler eylemlere dönüşür ve intihar hikayesi, okuyanda kendi hayatını sorgulamaya yol açabilir. Ancak geldiğimiz noktada bu sorgulama siyasetin konusu olduğundan artık intiharı doktor tavsiyesine göre konuşmamazlık edemeyiz.

İstanbul Üniversitesi öğrencisi, sadece kendi hayatıyla değil siyasetle de ilgilenen ve başka hayatlara değen, yaşına mukabil umutları ve hayalleri olan, mesela yeşil parka aldığına sevinen nahif bir genç kadın, Sibel Ünli artık yaşamamayı seçti.

Sosyal medyada, intiharının ekonomik sebepleri konuşulurken itiraz edenler, Sibel’in ruhsal ve fiziki hastalıkları da olduğunu, ayrıca sık sık ayrımcılığa maruz kaldığını anlattılar. Oysa sorun tam da bu; hastalıkların veya ayrımcılığın da ekonomik sebeplerle bağlantısının koparılması...

Sanki tedaviye erişim hakkı veya kültür endüstrisinin empoze ettiği popülerlik şartlarına ulaşmak ya da ayrımcılığın yönelimin veya dilinin tek merkezden belirlenmesi de yoksullukla bağlantılı değilmiş gibi.

Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Selahattin Özmen, geçen yaz basına yaptığı açıklamada, “Türkiye’de estetik kaygılarla yapılan harcamalar arttı, kredi çekip ameliyat olmak isteyenler var. Türk insanı estetik için şu an minimum kişi başı 2 bin TL’den 100 bin TL’ye kadar bütçe ayırabiliyor” demiş ve bazı hastaların kesinlikle ameliyat edilmemesi gerektiğini, sadece bir psikiyatriste ihtiyaç duyduklarını belirtmişti.

Ancak psikiyatriste ihtiyaç duyanları da başka bütçeler bekliyor. Bir psikologla düzenli olarak görüşmek için harcamanız gereken para, asgari ücretin yarısına yakın. Eğer ilaç da kullanmanız gerekiyorsa, asgari ücretle vedalaşabilirsiniz. Bırakın bir üniversite öğrencisini çoğu maaşlı çalışan için psikolojik yardım almak lüks.

Dolayısıyla, sorunların arasındaki bağlantıları kopararak görünmez kılan yaklaşımların iddia ettiği gibi, yaşamaya mecbur bırakıldığımız düzeni kabul etmeyip hakkını aramaya kalkanlara yönelik baskı ve sindirme politikaları birkaç “demokratik” yasa değişikliğiyle çözülemeyeceği gibi, sağlık ve temel ihtiyaç harcamalarının çözümü de Meclis’ verilen soru önergelerinden geçmiyor.

Çünkü o yeşil parkanın sevinciyle ölüme karar vermek arasındaki zamanda yaşanan her şey birbiriyle bağlantılı.

En çok kadınların yerine getirmeye zorlandığı ve sadece “güzellik” kavramıyla da açıklanamayacak kadar geniş (aslında zenginliğin ifşası olan) “popülerlik” şartları; öğrencilerin yemek ve barınma hakkı için yaptığı eylemlerde coplanması; GSS primi ödeyemediği ya da devletin giderek daha az sunduğu sağlık hizmetinin yetersizliği yüzünden ciddi hastalıkları olanların ilaç şirketlerince denek olarak kullanılmaya mecbur bırakılması; devrimcilerin ömür boyu hücreye mahkum edilmesi…

Hepsi hüküm süren barbarlık makinesinin parçaları ve Samir Amin’in dediği gibi “Ezelden beri insanlık iki seçenekle karşı karşıya kaldı: Ya kapitalizmin yayılan mantığının onu kolektif bir intihar yazgısına sürüklemesine izin verecek ya da tersine dünyada kol gezen o komünizm hayaletinin taşıdığı muazzam insani olanakları oluşturacak.”

cukurda-defineci-avi-540867-1.