Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde, onun yazdığı ya da anlattığı çarpıcı öykülerden birisinin de Kamp Armen ya da diğer adıyla Tuzla Ermeni Yetimhanesi’nin öyküsüyle ilgili olduğunu söylemek mümkün. Kendisi de o yetimhanede kalmış ve hatta eşi Rakel ile orada tanışmışlardı. Bu nedenle yetimhanenin, binlerce Ermeni bireyde olduğu gibi, onun hayatında da çok önemli bir yeri vardı.

Daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim gibi yetimhaneler, modern zaman şehirlerinin çok işlevsel ama az bilinen kurumlarıydı. Bu kurumların etnisitelerle anılması ise dönemin politik atmosferiyle ilgiliydi. Zira her yerde kimlik savaşları vardı ve “güçlü” olanlar, ötekileri kırıyordu. Kitlesel kıyımların “normalleştiği” o zamanlarda yetim olmak kaçınılmazdı ve ailesiz kalmış ya da ailelerinden koparılmış çocukların barınma yerleri olarak yetimhaneler, şehirlerin en dikkat çeken kurumları haline gelmişti.

***

Hrant Dink’in temas ettiği hemen tüm öyküler, ortalama insanın içine işleyecek niteliktedir. Ama yetimhaneler, bunlar içinde çok daha özel bir yerde duruyor. Zira onlar, en savunmasız bir sosyal kategori olarak bütün yetim çocukların öykülerinin toplandığı bir kap gibidir. Aynı zamanda Türkiye’nin pek çok şehrinden/köylerinden savrularak gelmiş ve detayları tam olarak konuşulamamış kimsesiz çocuk göçlerinin simgeleridir.

Ermeniler bilhassa 19. ve 20. yüzyılın değişik dönemlerinde bulundukları hemen her yerden zorla çıkarılmış ya da çıkmak zorunda bırakılmışlardı. Bir zamanlar ağırlıklı nüfus gruplarından birini oluşturdukları şehirlerde hızla kayıtlardan, belleklerden ve gündelik hayatın görünür tüm alanlarından büyük ölçüde silinmişlerdi. Yine de yüzyıllara yayılmış tasfiye fiillerine rağmen çeşitli köylerde ve şehirlerde bir ölçüde tutunabilmişlerdi.

Nitekim “Büyük Tehcir”in oniki yıl sonrasında bile 1927 yılı Genel Nüfus Sayımı’nda bazı şehirlerde Ermeni nüfus hala önemli bir sosyolojik olguydu. O yıl yapılan sayımda “anadiliniz nedir” sorusuna Sivas’ta 4 bin 122 kişi, Malatya’da 2 bin 625, Elazığ’da 2 bin 399, Yozgat’ta bin 801, Kastamonu’da bin 660, Diyarbakır’da 955, Tokat’ta 952, Sinop’ta 940, Amasya’da 938, Kayseri’de 435, Ordu’da 249, Siirt’te 265 ve Samsun’da 220 kişi anadillerinin Ermenice olduğu yönünde cevap vermiş ve kayıtlara da böyle geçirmişti. Geri kalan şehirlerin büyük bölümündeki veriler de buna uygundu. Her yerde hâlâ anadilinin Ermenice olduğunu söyleyebilen belirgin bir nüfus vardı. Gerçekte bu sayılar çok daha fazlaydı. Çünkü dönemin politik atmosferinde ve bir resmi sayımda Ermenilerin, kimliklerini açıkça söyleyebilmeleri aynı zamanda bir cesaret işiydi.

***

Nüfus sayımlarının verilerini, ülkede ne kadar Ermeni nüfusun kaldığı değil de, ne kadarının yerlerinden ve hayattan silindiği yönünden okursak, Ermeni yetim çocukların öyküsünü de daha iyi anlayabiliriz. Çünkü bu çocuklar büyük ölçüde o sürecin ürünüydü. Sözkonusu sürecin bir önemli sosyolojik sonucu da bazı şehirlerin, geleneksel nüfus gruplarını kaybederek “yetim” hale gelmesiydi. İlgili literatürde yer almamış olsa da bu dönemin bazı şehirleri de “yetim”di, zira yüzyıllardır onlarla birlikte anılan mukimlerini yitirmişlerdi.

İşte böyle bir dönemde hayatta kalabilenler için toplanabilme imkânı sunan şehirler bir tür kurtarıcı işlev görüyordu. İstanbul onlardan biriydi. Bu şehirdeki Ermeni yetimhaneleri, Anadolu’nun hemen her kentinden gelen Ermeni çocukların buluşma mekânları olarak çok önemli işlevler görmüştü. Zakarya Mildanoğlu’nun ifadesiyle “yetimhane zengini bir millet” haline gelen Ermeniler için, bilhassa “İstanbul yetim Ermenilerin diyarıydı”.

***

Bütün bu tahrip edici siyasal-toplumsal tecrübeler nedeniyle “yetim” şehirler ve şehirlerdeki yetimhaneler, toplumsal hafıza bakımından çok özel önemi olan mekânlardır. Bunun özgün bir örneği olarak Kamp Armen veya diğer adıyla Tuzla Ermeni Yetimhanesi’nin, temsili bir mekan olarak yaşayabilmesi/yaşatılabilmesi, toplumsal hafızanın bugüne aktarılmasında belki de okyanusta bir damla kadardır ama bir karanlık dehlizi görmek ve Hrant Dink’in şahsında yitip gidenlerin hatırasına saygı için kuvvetli bir ışık olabilir.