Bildikleri en iyi iş katletmek ve kafa kesmek olan cihatçı ordusu işsiz kalınca ne olacak? Yani “nasıl olsa maaşını veriyoruz” diye işsiz kalanların bazıları seçim sürecinde istihdam edilmezler mi? Dış cihat güçleri aniden iç cihat güçleri haline geliverir. Zaten bu durum yıllardır öngörülüyordu. Ama bu tehditlerin hiçbiri işe yaramayacak.

Zarf içinde zarf atıyorlar

Alevilere saldırılara paralel Saray’ın Alevi hamlesini seçimden ayrı düşünmek mümkün mü? Ama Aleviler AKP’ye oy vermez ki. Peki, neyse de seçimde faydası olur diye niyet ettikleri Suriye askeri harekâtında ve şimdi bir de (Alevi) Esad “barış” harekâtında neler oluyor?

Aslında Türkiye’de en “kolay” iş siyasi tahlil yapmaktır. Çünkü her şey ayan beyan ortadadır. Üstelik yıllardır her gün déjàvu yaşadığımızdan tahlilleri tekrar etmek yeterli sayılmaktadır. Ayrıca siyaset biliminde komplo teorisi kategorisine giren türden yorumlar, bizde siyasi gelişmeleri algılamaya hizmet eden yegâne (!) tarzdır. Adeta düğmelere basılarak idare edilen bir memlekette yaşamaktayız. Bakın işte, son bir yıldır eli kalem tutan herkes yazıp çiziyor: Seçim süreciyle birlikte düğmeye basılacak ve Türkiye karıştırılacak! Düğmeye basanı ve düğmesine basılanı da biliyoruz nitekim.

Bazen tabii kafa mı karıştırıyorlar yoksa kendi kafaları mı karışık karar veremiyoruz. O noktada başka bir siyasi tahlil yöntemi de olup biteni biraz tersinden okuyabilmek marifetini gerektiriyor. Çünkü zarf içinde zarf ve o zarflarda muhtemelen ‘top secret’ mektuplar olduğunu da kestirebiliyoruz.

2011 yılında Muş’ta konuşurken “Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi” demişti ve meydandakiler “yuuh!” diye desteklemişti. Kılıçdaroğlu aday olursa Alevi kimliği üzerinden hedef alınacağı söylenmekteydi. Gazeteci Sedat Bozkurt ise ilginç bir noktaya işaret etti: “Erdoğan yıllar sonra önce Cemevi’ni ziyaret etti, ardından Hacı Bektaş-ı Veli anma etkinliklerine katıldı. Bunlar bir ilkti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun rakibi olacağı bir dönemde ona muhalefet edeceği zemini [Alevilik] bizzat kendisi ortadan kaldırdı. Artık kimlik üzerinden Kılıçdaroğlu politik bir hedef olamayacak Erdoğan için… Erdoğan’ın bu hamlesinin kendi tabanında da şaşkınlık yarattığını bilmek lazım.” Evet, Alevi düğmesine farklı ve tuhaf şekilde basılınca sonuçları nasıl olacak göreceğiz.

NEDEN ŞİMDİ?

Bu arada uzun süredir Suriye askeri harekâtının düğmesine de basmaya çalışıyorlardı, ama Rusya ve ABD’nin bastığı iptal düğmeleri buna bir türlü imkân tanımıyordu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun sözünü ettiği Suriye Dışişleri Bakanı ile olan görüşme yeni değil, 10 ay öncesine ait. İyi de neden o görüşmeyi şimdi gündeme getirdi? Demek ki Soçi buluşmasında Rusya’dan yeşil ışık yanmayınca, “yumuşama” düğmelerine basılmış oldu. Çavuşoğlu’nun son açıklamasının, Suriye politikası açısından kırılma anlamına geldiği de söyleniyor. Çavuşoğlu “Muhalefetle Suriye’deki rejimi bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı barış olmaz” deyince Saray’ın paralı askerleri Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensupları Türk bayrağı yakarak tepki gösterdi. Aslında hal böyleyken nasıl askeri harekât yapılabilir ki? Yani kendi paralı askerleri isyan halindeyken…

Bildikleri en iyi iş katletmek ve kafa kesmek olan bu cihatçı ordusu işsiz kalınca ne olacak? Yani "nasıl olsa maaşını veriyoruz" diye işsiz kalanların bazıları seçim sürecinde istihdam edilmezler mi? Bakın işte bu en fecisi olur. Dış cihat güçleri aniden iç cihat güçleri haline geliverir. Ki fakat bu durum da zaten yıllardır öngörülüyordu.

BİR AVUÇLAR

Ama bu tehditlerin hiçbiri toplumun geneli bakımından işe yaramayacak, orası belli. ÖSO filan bir yana ellerindeki malzeme sadece devletin güvenlik bürokrasisi ve tarikatlar, yani kendi sıradan seçmenleri bile artık öfkeden ve çaresizlikten perişan haldeler. Metropoll'ün anketine göre halkın yüzde 72,8'i cemaat ve tarikatların devlette kadrolaşmasını tehlikeli buluyormuş. Halkın sadece yüzde 4,3'ü bir tarikatla ya da cemaatle bağa sahipmiş. Yani azınlıktan da öte hakikaten bir avuçlar. Ama kopardıkları yaygara, pastadan kopardıkları pay cürümlerinden katbekat fazla…

Hâkim sınıflar, mahkûm sınıflar derken, bir de kullanışlı vasıtalar olarak rejimin gardiyanı tarikatlar tebelleş oldu. Çünkü iç ve dış cihat güçlerini, cümle yobazları, zekâ-bilinç değil, vasat, daha doğrusu vasat altı şeyler bir araya getiriyor. Onların da düğmelerine basıldığında yapacakları tek iş sadece taklit etmeleri ve taklit edilecek şeyin de basit olmasıdır. Nitekim yobazlar, düpedüz kendilerine örnek aldıkları rol modelleri sayesinde sevk ve idare edilebiliyor. Ki o model artık herkesçe biliniyor. Ama yaptıkları her bir şeyin geri tepmekte olmasından hiç ders çıkarmıyorlar.

Oysa yedikleri haltlardan çıkarmaları gereken derslerin kitabını yapsalar cehenneme hazırlık sınıfında ders kitabı olarak okutulur.