Yerkürenin dört bir tarafında milyonlar, 1 Mayıs vesilesiyle uzun zamandır emperyalist çatışmaların, paylaşım kavgalarının, etnik, dinsel, mezhepsel savaşların gölgesinde unutturulmaya çalışılan bir kavramı, “emek”i yeniden hatırlattı.

Ne de iyi oldu!

Sidney’den Vencover’a, Pekin’den Moskova’ya, Berlin’den Kuala Lumpur’a, Londra’dan Sofya’ya, Paris’ten Bratislava’ya dört kıta binlerce şehirde işçiler, emekçiler, ezilenler, yoksul halk kitleleri benzer talep ve sloganlarla meydanlara aktı.

Neoliberal saldırıların, kapitalist sömürü düzeninin, emperyalist barbarlığın amansızca saldırılarını tırmandırdığı bugünlerde emeğin evrensel diliyle bütün ayrılıklar, farklılıklar, ayrışmalar bir tarafa bırakıldı, kol kola, omuz omuza yüründü.

Dünyanın her yerinde meydanlar emeğin görkemli buluşmasına tanıklık etti. Emperyalist-kapitalist barbarlığa “yeter artık” diyen milyonlar, meydanlarda, sokaklarda, caddelerde savaşsız, sömürüsüz, çatışmasız bir dünya özlemini ve mücadele çağrısını yeniledi.

Asya-Pasifik’ten Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Kuzey Afrika’ya, Balkanlar’dan Orta Asya’ya emperyalist boğazlaşmaların yaşandığı, Ukrayna’dan Yemen’e, Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Somali ve Güney Sudan’a yüz binlerin yaşamını yitirdiği çatışmalara inat başka türlü bir dünyanın mümkün olabileceği hatırlatıldı.

•••

Yeni bir tarihsel dönemin eşiğindeyiz!

Kapitalizmin yapısal bunalımına eşlik eden emperyalist hegemonya krizi giderek derinleşiyor. Egemenler kendi düzenlerinin bekası uğruna itinayla tüm emekçi halklar için daha büyük yıkımların yolunu döşüyorlar.

Savaş boruları sadece Ortadoğu’da değil Asya-Pasifik hattında da çalmaya başladı.

Yeni bir tür egemenlik ve paylaşım savaşı yaşanıyor. Emperyalist-kapitalist barbarlık daha fazla sömürü daha fazla kar uğruna yeni çatışmalar yaratma uğraşısında.

Emperyalist nüfuz mücadelelerinin ve kışkırtmaların ürünü bölgesel savaşlar bunun işareti.

Yüz binlerce insanın yaşamını kaybetmesine, milyonlarcasının yerini yurdunu terk ederek mülteci konumuna düşmesine yol açan Suriye, Irak, Libya, Yemen, Ukrayna’daki savaşlar emperyalistlerin bu çok boyutlu müdahalesinin sonucu.

Egemenler kendi tekellerinin, kendi sermayelerinin çıkarı için dünyayı kana boyarken, işçileri, emekçileri, yoksul halkların aklını çelmek, onları yanına almak için kendi sınıf çıkarlarını “ulusal çıkar” olarak pazarlıyorlar.

Balkanlar, emperyalist müdahaleciliğin nasıl kanlı ve yıkıcı bir sonuca yol açtığının yakın tanığı. Afrika on yıllardır bu yıkımı yaşıyor.

Benzer bir senaryo şimdi de Ortadoğu’da hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bölge halklarını karşı karşıya getirebilecek, bölgesel bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek senaryolar devrede.

Kürtler, Türkler, Araplar, Ezidiler, Şiiler, Sünniler, Dürziler ve daha niceleri… Yüzyıllardır yan yana yaşayan kadim halkların birbirilerine düşürülmesi için hummalı bir çalışma yürütülüyor.

•••

Bataklık derinleşiyor!

Ortadoğu’da Türkiye’yi de hızla içine çeken koca bir bataklık inşa ediliyor. Ve bataklık gün geçtikçe de derinleşiyor. Suriye üzerinden bölgesel bir savaşın tetiği her an ateşlenebilecek vaziyette.

Neo Osmanlıcılar bu süreçte her zamanki gibi en kirli rollerden birini üstlenmiş durumda. Bölge halkları emperyalizmin yeminli taşeronu AKP’nin düşmanca politikalarının hedefi durumunda. Siyasal İslamcı gericilik kendisini öyle bir fetih arzusuna kaptırmış ki “bir gece ansızın gelebiliriz” tehditleri savurmakta.
Son hesap Şengal ve Karaçok üzerinden Suriye-Irak’ta yeni maceralara girmek. İktidar mevzilerini pekiştirmek, baskıcı otoriter yönetimlerini sağlamlaştırmak için her türlü çılgınlığı yapabilecek konumdalar.

Siyasal İslamcı çılgınlığın girişeceği her türlü maceranın faturasını bölge halklarıyla birlikte Türkiye’deki tüm işçiler, emekçiler ve halklar ödeyecektir. AKP’nin planlarını bozma sorumluluğu hepimize düşüyor.

•••

Ne yapmalı?

Şimdi, 1 Mayıs’ta meydanları dolduran kitlelerin önünde çok önemli bir görev var. Savaş çığırtkanlıklarına, sınır ötesi müdahale heveslerine, savaşlara, ABD’nin ayak oyunlarına karşı çıkmak yakıcı bir ihtiyaç ve tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor.

Estirilmek istenen şoven-milliyetçi rüzgârı teşhir ederek, toplumlar arasında dayanışma köprüleri inşa etmek her zamankinden de aciliyet teşkil ediyor.

Siyasal İslamcı kuşatmaya, savaş politikalarına, emek sömürüsüne, baskılara aynı anda dur denilmediği müddetçe egemenler kazanmaya devam edecek. İşçileri, emekçileri, yoksulları, ezilenleri işsizlik, yoksulluk ve sefalete mahkûm eden saldırılar sürdükçe silah tekelleri, savaş baronları, din tüccarları karına kar, saltanatlarına saltanat katacak.

Birlik, dayanışma ve mücadele mevzilerini geliştirmede kaybedilen her yeni gün, 1 Mayıs meydanlarını şenliğe dönüştürenlerin aleyhine olacaktır. Safların sıklaştırılıp mücadelenin büyütülmesinden başka bir seçenek yok!