Başbakan Davutoğlu AİHM’nin zorunlu din dersi kararına ilişkin “dini bir baskı aracı gibi gösterilmez” diyor.

Başbakan Davutoğlu AİHM’nin zorunlu din dersi kararına ilişkin “dini bir baskı aracı gibi gösterilmez” diyor.

Oysa  zorunlu din eğitimi açıkça Sünniler dahil tüm inanç gruplarına mensup öğrenciler üzerinde dini bir baskı aracıdır.

Asimilasyon aracıdır!

Kindar, dindar ve sağcı nesil yetiştirme aracıdır!

Hatta gericiliğin toplumsallaştırılmasıdır.

Çocuklarımızdan nasıl bir insan yaratılacağına darbeci, sağcı, siyasal İslamcı iktidarların karar vermesidir. Hedeflerinde demokratik, eleştirel, laik ve özgür eğitime karşı, siyasal düzenin teokratikleştirilmesi var.

AKP, Türkiye’nin çok kültürlü yapısından Anayasal eşitlik ekseninde, eşit haklara sahip yurttaşlar yerine, “Türk-İslam Sentezi” kalıbına dökülmüş “Türk nesil” ve “Sünni dindar nesil” yaratıyor.

Egemen kılmaya çalıştıkları dini kurallara uygun insanlar için kurdukları Sünni ulus rejiminde din eğitimini devreye sokuyorlar.

Yani din eğitimiyle “milli vatandaş” inşa ediyorlar.

Bu inşa Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nce açıkça ifade ediliyor: “Millî eğitimimizin temel amaçlarına bakıldığı zaman, yetiştirilmek istenilen insan tipine ulaşmada din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin büyük bir katkı sağlayacağını görebiliriz. (MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü 2010:7)”

Bu nedenle mevcut eğitim sistemi Sünnilik ekseninden Din Eğitimidir! İddia edildiği gibi Türkiye’de dinler hakkında, mezhepler üstü çoğulcu, objektif ve nesnel eğitim ya da öğretim değildir.

Din eğitimi Sünni-Hanefi inancını zorla farklı din ve inançtan öğrencilere aşılamaktır. Beyin yıkamaktır!

Dolayısıyla Sünni İslam ve onun ahlaki normları zorunlu din derslerinde mutlak ve tartışılmaz “doğru” olarak çocuklarımıza şırınga edilmektedir.

Zorla Sünnileştirmeye dayalı din eğitiminin telkin ile öğrencilere aşılandığının resmi beyanları ve ideolojik tutum belgeleri ortadadır.

Aşağıda aktaracağım belge ve açıklamalar, Türkiye’de dinin siyasi ve askeri iktidarlarca nasıl bir baskı ve asimilasyon aracı olarak kullanıldığını gözler önüne serecektir.

12 Eylül’ün 5 Yıllık Kalkınma Planı İhtisas Raporu’nun 517. sayfasında “Türk milleti dindar olmalıdır. MGK din ve ahlak derslerini bu sebeple mecburi hale getirmiştir. Din ve ahlak derslerinin zorunlu hale getirilmesi toplumun İslamlaştırılmasında önemli faktörlerden biridir” der.

Siyasiler 12 Eylül darbecilerinden farklı düşünmüyor!

90 İmam Hatip Okulu açan Turgut Özal “Şimdiye kadar herkes İslam’ı toplumda yaygınlaştırmak istiyordu. Oysa asıl sorun devleti İslamlaştırmaktır.”

327 İmam Hatip okulu açan Süleyman Demirel “Siyasetin gayesi dine hizmettir, dine hizmet siyasetin vazifesi içindedir.” Ve “İmam Hatip Okulları’nın gayesi sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dini bilen Türk vatandaşları doktor, mühendis, hakim olsa daha iyi değil mi? Herkes göğsünü gere gere ‘Ben Müslümanım’ diyecektir.”

Recep T. Erdoğan “Dindar bir nesil yetiştireceğiz”,  “Tek  dil, tek bayrak, tek millet, tek din’’, “Terörist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?”

Fethullah Gülen “Evren Paşa, seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir.”

Açıkça görüldüğü gibi zorunlu din dersleri, eğitimin dinselleştirilmesi, Alevi çocukların Sünnileştirilmesi, gericiliğin toplumsallaştırmasıdır. Aynı zamanda “Kralın tanrısal hakları” olduğuna inanan AKP hükümetinin, eğitimde kullandığı “tanrısal haklar” ile bilimsel, çağdaş, demokratik, eleştirel ve laik eğitimin önüne barikat kurma ve toplumu teslim alma projesidir.

Dolaysıyla bu asimilasyona ve gericiliğe karşı mücadeleyi yükselten Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın öncülüğünde, 12 Ekim’de Ankara’da büyük miting örgütlüyor.
Bu mitinge, bir çok Alevi örgütlenmesinin yanı sırada, demokratik kitle örgütleri, emek örgütleri, sol-sosyalist parti ve gruplar aktif ve kitlesel destek sunacak.

Aleviler Türkiye’nin dört bir yanından, kadimden bugüne bir yürüyüş eyleyecekler. Dersim’de Düzgün Baba’dan, Banaz’da Pir Sultan Abdal’dan, Trakya’da Topçu Baba’dan, Ege’de Hamza Baba’dan,Toroslarda Abdal Musa’dan, Diyarbakır’da Zeynel Abidin ve Ağu İçen Ocağından, Antakya’da Hızır Aleyhiselam’dan, Tokat’ta Hubyar Sultan’dan, Merzifon’dan Piri Baba’dan, Serçeşme’de Hünkar Hacı Bektaş Veli’den, Eskişehir’den Seyit Gazi Sultan’dan el alarak gönüllerini, sözlerini, yüreklerini, mücadelelerini, 12 Ekim’de Ankara Sıhhiye Meydanı’nda Cem olup birleyecekler.

“Gerçeğe Hü” diyecekler.