Kişisel hırs ve ihtiras, gözü körleştiriyor, vicdanı karartıyor. Devlet yetkisini ve toplum iradesinin mührünü elinde tutanın, kişisel ihtirasını egemen kılarak her şeye damga vurma hırsı tedavi edilmesi gereken hastalık biçimidir. Bu hastalığa bulaşmış sayısız yönetici var!

Geçmişin karanlık tarihinde kaldı, dediğimiz totalitarizm ve sultanca yönetme biçimleri, 21. yüzyılda yaşatılmaya devam ediyor.

Seçilmiş padişah 2700 bin çalışanı olan AK-Sarayı’ndan sesleniyor.

“400 vekil istiyorum...”

“Tarihimizde, genlerimizde başkanlık sistemi var” diyerek başkanlık sistemi istiyor.

“Tarih” dediği Osmanlıdır! “Gen” dediği ise tek adama dayalı din halifeliğidir. “Türkiye A.Ş. (Anonim Şirket) gibi yönetilmeli” diyor.

Devlet A.Ş. olmalıymış.

Oysa TC Anayasası’nın 1. Maddesi’ne göre teorik olarak “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet” gibi yönetilmeli diyor. Dün çırak, kalfa ve usta iken devleti tüccar gibi yönetenler, seçilmiş padişah mertebesine erince kendilerini devleti yönetecek A.Ş. Müdürü yerine koyuyor.

O “başkanlık sistemi” talep ederek A.Ş. sahibi olmak istiyor.

Oysa Anayasa’nın 6. Maddesi “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” buyurmuş.

Halkın egemenliği mi? Her zaman olduğu gibi halk egemen olamaz! Daha çok kamu hizmetinde parası kadar müşteri olacak! Dinsel kamu hizmetleri dışında, tüm kamu hizmetleri özelleştirilerek, sağlık ve eğitim gibi paralı olarak verilecek.

PARAN KADAR HİZMET
Artık parayı veren düdüğü çalacak rejiminin müşterileri olarak demokratik ve sosyal devlette değil, pazarda yaşıyoruz. Paran kadar sağlık, paran kadar eğitim, artık paran kadar vatandaşlık haline dönüştü. Şimdi geriye kalan tüm kamu hizmetleri kırıntısı da paralı hale geliyor.

Çağdaş, laik ülkelerde din hizmetleri özel yaşama aittir. Bizde ise din kamulaştırılmış, sosyal devlet ise özelleştirilmiş. Bizde her şey ters yürüyor. Sosyal devlet yerine A.Ş.!

AKP diktatörlüğü A.Ş. devleti kurarak halkın daha fazla, yani iliklerine kadar sömürülmesini istiyor. Devleti şirketleştirip siyasetçiyi tüccarlaştıran RTE zihniyetinin özendiği esas model vahşi kapitalizmin mezhepçi versiyonudur! A.Ş. devleti AKP’nin yanlış politikaları sonucu zaten iflas etmiştir. A.Ş.’nin zararlarını ise aşırma müptelası olan AKP, elini halkın cebine uzanarak karşılıyor.

Vahşi kapitalizmin sömürücü karakterinden esinlenerek, tek adama dayalı devletin çok yönlü sömürücü ve baskıcı yönüne sığınmak ve kendisini güvenceye almak için devleti şirketleştirmek ve halkı müşteri haline getirmek klasik bir Osmanlı döneminin akçe derinliğindeki aklıyla orantılıdır.

Demokratik ve sosyal devlet mi? “Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti” hükmü Anayasa’nın en büyük yalanı olarak Oscar’a adaydır.

TARİHİN TEKERRÜRÜ 
Tarih, tüm tek adam olma saplantısına teslim olmuş Hitler’in, Mussolini’nin, Duvalier ve Pol Pot gibi diktatörlerin totaliter rejimlerde ortaya çıktığına, kendisiyle beraber ülkesini ve toplumu felakete sürüklediğinin şahididir.

İtalya’da Mussolini iktidarını inceleyenler bilir ki Mussolini diktatörlüğü İtalya’yı polis devletine çevirdi. Muhalif medyaya sansür uyguladı. Anti demokratik seçim sistemine sığındı. Emek örgütlerine karşı zor ve yasakları kullandı.

Diktatörlüğünü güvence altına alan “iç güvenlik” kanunları çıkardı. Üniversiteleri yandaş öğretim görevlileri ve polisle kuşattı. Medya genel yayın yönetmelerini seçti.

Devleti A.Ş. gibi yönetmek için “ekonominin faşistleştirilmesi” tezini benimsedi. Devletin, ekonominin ve halkın tek sahibi olmaya yeltendi.

Son olarak soluğu, saklanmak için sığındığı ıslak bir battaniye içinde aldı. Fakat o battaniye de onu korumadı!

Tüm diktatörler gibi onun da sonu hazin bitti!