Ağıt mı oyun havası mı?
Arif Şentürk de hayatını kaybetti. Çocukluğumuzun tek kanallı devlet televizyonunda izlediğimiz, tanımadan sempati duyduğumuz özellikle Rumeli türkülerini bizlere sevdiren çok değerli bir halk müziği sanatçısıydı. Yorumculuğunun yanı sıra ‘kaynak kişi’ ve ‘derleyici’ olarak da Türk Halk Müziği’ne olan katkılarından dolayı kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır. Bütün Türkiye Arif Şentürk’ü “Aman Bre Deryalar” türküsüyle tanımıştı yetmişli yılların sonlarına doğru. Aslında bir ağıttır bu türkü. Kendi aralarında nişanlanan ama evlenmelerine izin verilmeyen Feride ve Yusuf’un ağıtı. Bir gece evvel yağan aşırı yağan yağmur sonucu taşan Arda nehrini geçip izlerini kaybettirmek ve yeni bir hayat kurmak isteyen bu iki gençten Yusuf, Feride’yi karşı tarafa geçirdikten sonra gelen büyük bir dalgaya kapılarak boğulur ve Feride de bulunduğu kıyıdan bu türküyü yakar. Aslında acıklı bir hikâyesi olan bu türkü sözlerinin ne anlattığına bakılmaksızın özellikle Rumeli ve Trakya bölgesindeki düğünlerde eğlenceli bir şekilde çalınır söylenir ve de karşılıklı oynanır. Sözlerine bakılmaksızın yorumlanan tek türkü “Aman Bre Deryalar” değildir.
DOĞRU SÖZE NE DENİR
Aşık Mahzuni’nin ‘Dom Dom Kurşunu’ isimli türküsü de böyledir. Siyasi görüşlerinden ve Alevi olmasından dolayı kendi köyünde de istenmeyen Mahzuni’nin evi dört kez yakılır. Birçok kez saldırıya uğrar ama o memleketini terk etmez. Bir gün köy kahvesinde arkadaşlarıyla oturdukları sırada, silahlı bir grup ateş açar. Hedef Mahzuni olsa da, kurşun en yakın arkadaşını seçer. Arkadaşı oturduğu iskemlede öylece kalakalır; başının yana düşmesi dışında hiçbir hareket yoktur bedeninde. Arkadaşının hayatını alan kurşun, domuz avında kullanılan, ‘dom dom kurşunu’ adı verilen bir fişektir. Mahzuni, içini dağlayan bu acıyı da önce sazı, sonra halkıyla paylaşır yıllarca. Ama bu türkü de barlarda, gece kulüplerinde, konserlerde, düğünlerde neredeyse oyun havası kıvamında çalınır söylenir. Hatta Ferhan Şensoy, ‘Ferhangi Şeyler’ adlı oyununda Aşık Mahzuni’den bahsederken şunları söylüyordu: “‘Kahramanmaraş’ta bir yiğit solcudur diye vuruldu da Aşık Mahzuni Dom Dom kurşununu söyledi, siz diskoda fingirdeyin diye değil.” Doğru söze ne denir!
HİKÂYELER ÖNEMLİ
Yine aklıma gelen bir başka örnek de “Hey 15’li” türküsüyle ilgili. Aslında bu türküyle ilgili belli başlı iki hikâye üzerinde duruluyor. Birincisi Çanakkale Savaşı sırasında ordunun asker ihtiyacını karşılayabilmek için Rumi 1315 doğumluların (Miladi takvime göre 1899) cepheye gönderilmeleriyle ilgili. 1315 doğumluların son iki rakamı cepheye giden gençlerin “Onbeşliler” olarak anılmasına sebep olmuş. Bir diğeri ise yine Çanakkale savaşı sırasında Tokatlı Hediye ile Hüseyin’in sonu hüsranla biten aşkıyla ilgili. Hediye ile Hüseyin sözlüdür. Hüseyin 15 yaşında cepheye gider uzun süre dönemez. Bu arada ailesi Hediye’yi Tokat eşrafından Emin Bey ile evlendirir. Bir yıl sonra Emin Bey ölür. Bunu öğrenen eşkıya, konağı basar Hediye’yi dağa kaldırır ve ona her türlü kötülüğü yapar. Sonrasında şehir merkezindeki bir camiinin önüne bırakır. Hediye, utancından şehri terk eder. Sekiz sene sonra köyüne dönen Hüseyin de sözlüsünün başına gelenleri öğrenince atına atlar şehri terk eder. İkisini de bir daha gören olmaz. Bu konuyu uzmanlarına bırakmakta fayda var ama “Onbeşliler gidiyor kızların gözü yaşlı” sözlerinin geçtiği bir türküden de oyun havası olmaz. Olmamalı…
Kalın sağlıcakla.