AKP iktidarının ve destekçilerinin toplumu getirdiği en olumsuz ve yıkıcı sonuçlardan biri de ahlak dediğimiz değerin yok edilmekte oluşudur.

Ahlak, bilindiği gibi, doğruluk, dürüstlük ve erdemin bütünlüğüdür. Bu değerlerin, ülke yönetiminden başlayarak aşırı derecede aşınması sonucu oluşan ortamın toplumsal yaralar açması kaçınılmadır. Hukukta yaşanan olumsuzlukların, demokratik duyarlılık yokluğunun ve iç denetim eksikliğinin beslediği ahlak yıkımı, düşünce yaşamından ekonomiye, basın-yayından üniversiteye toplumsal yapının tamamını bir ahtapot gibi sarıyor. Özellikle kamu ihaleleri, kamuya ait doğal kaynakların ve tesislerin yağma edilircesine satışı, kamuda işe almalarda sergilenen yandaş yaklaşımı, son zamanlarda yeni boyutlar kazanıyor.

İktidarın, irili ufaklı sözcülerinin günlerce süren tüm açıklama ve sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olaya nokta koyma çabalarına karşın bir türlü açıklık kazandıramadığı TCMB’nin “128 milyar dolar olayı” ; kimi yerel yönetimlerin adının karıştığı uluslararası düzeydeki “insan kaçakçılığı ”; yine bir yerel yönetimde yaşanan kaçak “at satışları” aslında ahlaktan da uzaklaşıldığının yansımalarıdır. Bunlara iktidarın IBAN numarası vererek halktan topladığı milyonların nasıl kullanıldığının bilinmezliği eklenmelidir. Unutulan Çiftçi Bank soygunu ve son Bitcoin dolandırıcılığının derin siyasal ya da bürokratik bağlantılar olmadan gerçekleştiği de düşünülemez. Bunları tamamlayan iki olgu daha var: Çoklu maaş ve ticaret ile gelen çıkar ilişkisi.

MAAŞLA SOYGUN

İktidarın çevresinde kümelenen kimi üst düzey bürokratın “ dört-beş yerden” maaş almalarının, bu maaşların yasa ve yönetmeliklere uygunluğundan ve yüksekliğinden bağımsız olarak, ahlaki açıdan onaylanır hiçbir yönü yoktur ve olamaz.

İktidar bu konuda da tam bir duyarsızlık gösteriyor; daha doğrusu, başta basın-yayın olmak üzere toplumun ses çıkarması gereken kesimleri çok büyük ölçüde iktidara bağımlı kılındığından, meslek kuruluşları ve sendikalar ise zayıflatıldıklarından, duyarsız kalabiliyor. Daha da ahlak dışı olan ve siyasal ekonomi açısından asla gözden uzak tutulmaması gereken yüksek çoklu yüksek maaşların yoksul halkın ödediği vergilerden karşılanıyor olmasıdır. Özetle, ahlaksızlık, ekonomiyi de, siyaseti de çürütüyor!

TİCARET İLE GİDEN?

Yaklaşık on gün önce, Ticaret Bakanlığı’nın Bakan Pekcan’dan mal aldığı öne sürüldü. Bakan, beş gün bu konuda ağzını açmadı, beşinci gün, 20 Nisan’da tam “daha ucuz olduğu için” açıklaması yaptıysa da bu açıklaması onu kurtarmaya yetmedi; 20/21 Nisan gecesi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alındı. Bu olayda, satın alınan ürünün türü, fiyat ve maliyet hiç önemli değil. Olayın kendisi bir büyük siyasal sorumsuzluk ve toplumsal duyarsızlık örneğidir.

Şimdi ne olacak?

Bu konuda birileri Meclis’e bilgi verecek mi?

Bu ticareti toplum yıllar sonra açıklanacak Sayıştay raporlarından mı –o da belki- öğrenebilecek?

Ya savcılarımız? Hak arayan işçileri, özerk üniversiteyi savunan gençleri, düşünceleri nedeniyle suçlanan basın-yayın çalışanlarını sorgulamaktan; kimi muhalif milletvekilleri hakkında fezleke düzenlemekten, “emekli amiralleri” sorgulamaktan ve özellikle de Cumhurbaşkanına hakaretten dava açmaktan zaman bulursa bu konuda soruşturma açarlar mı? Doğru soru şöyle olmalıydı, açabilirler mi?

Böyle bir olay, örneğin, Japonya’da görülseydi, ilgili bakan “ne yapardı” sorusunun yanıtını biliyorsunuz. Demokrasinin “d”sinin geçerli olduğu ülkelerde, Bakan, kamuoyunun, özellikle de basının eleştirilerine dayanamaz ve anında istifa etmez miydi?

Aslında “çoklu maaş” ve “ticaret” duyarsızlıkları basın-yayının çok büyük çoğunluğuyla geldiği durumun, ahlak açısından da “ağır sorunlu” olduğunu kanıtlıyor.

Toplum, çoktandır, “hukuk neredesin?” sorusunu sormaktan iyice yoruldu. Çünkü bulamıyor. Aynı toplum şimdi de doğruluğu, dürüstlüğü ve erdemi, aramaktan hızla uzaklaşıyor. Ancak, hiç unutulmasın, insanlık tarihi, ısrarla, ahlaktan uzaklaşan toplumların sonunun karanlık olduğunu yazıyor.