Bu hafta tatilde olduğum için normalde yazı yazmayacaktım. Yine yazmayacağım. Yani en azından kendi okuruma bir şey katacak bir şey yazmayacağım

Bu hafta tatilde olduğum için normalde yazı yazmayacaktım. Yine yazmayacağım. Yani en azından kendi okuruma bir şey katacak bir şey yazmayacağım. O yüzden bunu yazıdan saymıyorum. Geçen hafta hakkımda yazılar savurmuş Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç’e, ben dönene yahut sonsuza kadar düşünmesi için birkaç soru sorup çekileceğim. Hatırlarsanız, kendisi önce şahsım ve gazetem BirGün’ün “paralel örgütün elinde rehin” olduğunu iddia etmiş, bu iddiasına karşılık benim “maklube tepsisindeyim, gelin beni çıkarın” minvalli bir tweet atmamla birlikte adeta çıldırmış, bir yazı daha yazıp özellikle BirGün hakkında ipe sapa gelmez bir sürü iddiada bulunmuştu. İddialarının cevaplanacak bir tarafı yok elbette. Ben tatildeyken şu soruların cevapları üzerine düşünebilir ama. Korkmasın zor değil, hepsinin cevabı Google’da var.

1-  Şimdi “paralel örgüt” diye adlandırdığınız Cemaat’in medyadaki temsilcisi Zaman gazetesi hakkında bu köşede yıllarca ağır yazılar yazılırken siz ne yazıyordunuz, gazeteniz, hatta havuzunuz neler yazıyordu?

2- Hem bu köşede, hem de bu gazetede şimdi “paralel örgüt” diye adlandırdığınız Cemaat’in dahli olduğu iddia edilen davalar, operasyonlar kuşkuyla masaya yatırılır ve itiraz edilirken; siz neler yazıyordunuz, gazeteniz ne manşetler atıyordu?

3- Bu köşede 17 Aralık sonrasında Zaman gazetesinin ve ait olduğu cenahın değişimi ve muhalefetle birlikteymiş gibi görünme çabalarının yanıltmaması gerektiğini, “arşivden desteklerle” açıklayan bir yazı yazıldığında siz nerede tatildeydiniz?

4- Hükümet ve Cemaat’in kol kola yürüdüğü günlerde bavul bavul gönderilen belgeleri, gazeteleriniz en ufak bir gazetecilik refleksi göstermeden manşetten yayınlıyor, siz üzerine coşkulu yazılar yazıyorken “paralel örgüt” diye adlandırdığınız yapının elinde rehin miydiniz?

5- Eğer o zamanlar rehin değilseniz, geriye “kullanışlı aptallık” seçeneğinin kalması sizi az da olsa rahatsız ediyor mu, yoksa halkımızı aptal yerine mi koyuyorsunuz?

6- Halkımızı böylece “aptal yerine koymanın”, üzerinde senelerce tepindiğiniz “göbeğini kaşıyan adam” , “bidon kafalı” gibi tabirlerden farkı var mı?

Ahmet Kekeç’e soracaklarım bu kadar. Bu soruların cevaplarını kendi içinde dürüstçe verebiliyorsa, kamuya açık yazmasa da olur. Bazen “yutkunup” sessiz kalmanın da bir anlamı vardır. Bu ev ödevini yapmadan; yok BirGün şöyle, yok Ümit Alan böyle diye yazmaya devam ederse, daha çok güleceğiz hiç kusura bakmasın. Gülmemize çok bozuluyorsa, gazetesinin Cumhurbaşkanı konuşurken boş olan BM salonu koltuklarını doldurabilen photoshop masterlerına, bizi ağlarken gösteren çalışmalar yaptırabilir; teselli olur.