Akdeniz! Aşkdeniz!
Dağları çiçekli, gönlü ışıklı İzmir, barış denizden başlar diye iki denizi kavuştururken, Akdeniz Birliği’yle de, adlarını söylerken bile akla harikulade şeyler getiren Akdeniz kentleriyle buluşuyor.
Hepimiz onun denizindeyiz. Onun denizinde olunca, kimsenin hangi denizde olduğumuzu sormayacağı bir yerdeyiz. İnsanın açıkça, bazen de gizliden ‘çok şükür çok şükür hâlâ o derinlikteyiz’ dediği sevinçteyiz. Bu derinliğin boyumuzla posumuzla ilişkisi yoktur, herkes kendi derinliğiyle görünür yaşamın aynasında.
Hepimiz onun denizindeyiz. Onun denizinde olunca, her canlının ölümden önce tadacağı aşk içindeyiz. Kiminin boylu boyunca, kiminin huylu huyunca, kimininse sonsuzluk utkusuyla daldığı, dolaştığı, uzun uzun kaldığı, açıldığı, maviye bulandığı, ve dünya içinde bir dünya bulduğu enginlerdeyiz.
Hepimiz onun denizindeyiz. Onun denizinde olunca, ya ufkun sulara karıştığı ya da suların ufuklara çıkıp oynaştığı bir başka alemdeyiz. İkisinin de iyiliğindeyiz ve nereye baksak köpüklerin neşe gibi yükseldiği bir deniz bahçesindeyiz, sanki mavinin çocukluk bahçesi.
Hepimiz onun denizindeyiz... deyip artık kendimizi denize bırakma cümlesindeyiz. O deniz Akdeniz’dir, ister mahcup biçimde kıyısında dur, ister cesaretini topla ona açıl, aşkdenizdir. Çok eskiden, Fernand Braudel’in de gönlünü verip mavi bir kitap yazdığı Akdeniz, bir birlik hayali içinde kıyısındaki kentlere seslenir dururmuş. Suyun seslendiği ne olacak ki demeyin, denizin çağrısının, çağırışının önüne zor geçilir, her şey, herkes, her renk birden mavi olmak ister. Orhan Veli’nin “Birdenbire” şiirine bakın, şiir, insan, aşk nasıl mavi olur orda her şey bir bir birden bire yazılıdır!
Bir denize kıyısı olmak: Bir şehri de mavi kılan budur işte, gök uzaktır deniz yakın, elini uzatabileceğin, iç içe olabileceğin kadar. Bir de bakmışsın tepeden tırnağa mavi, tepeden tırnağa Orhan Veli: “Gün olur başıma kadar mavi” deliliği.
Kıyıların en güzel şehri İzmir, Akdeniz gönüllü Ege güzeli. Akdeniz ile Ege’yi birleştiren aşkdenizi. Şehir ne güzelse, çekivermiş iki denizi de kendine. İnciri, limonu, üzümü, zeytiniyle daha da güzelleşmiş, Marco Polo için nasıl tüm kentler Venedik’se, Akdeniz, Ege için de, Ahmed Arif’in “kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar” dizesindeki kavuşmak ilminin başkenti İzmir olmuş.
Dağları çiçekli, gönlü ışıklı İzmir, barış denizden başlar diye iki denizi kavuştururken, Akdeniz Birliği’yle de, adlarını söylerken bile akla harikulade şeyler getiren Akdeniz kentleriyle buluşuyor. Barselona, Marsilya, Selanik, İskenderiye, Beyrut, Venedik... İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sevgili Tunç Soyer de kendini bu duyguyla tanımlıyor: “Medeniyetlerin doğuşu Akdeniz’den başlar. Şehrim İzmir ise, medeniyetlerin kalbinde yer alan kadim bir mirasa sahip. Ülke ayrımı olmadan hepimiz Akdeniz’in çocuklarıyız.” İnsanın kendini bir duygu denizine bırakıp yüzeceği kadar güzel ve anlamlı bir cümle. Devamı ise Akdeniz’in buluşturan, birleştiren mavi ruhuyla yazılmış sanki: “Akdeniz Birliği buluşmamız; bir mavi buluşma, bir kültür buluşması, dahası bir barış buluşması.”
Akdeniz aşktır, Ege aşktır, İzmir aşktır, edebiyat aşktır... Dedik ve 5. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali’nde 31 Ekim-7 Kasım 2021 tarihleri arasında, tam 8 gün, buluşmayı diledik. Kitabında aşk yazana Akdeniz açıklığı dileyerek başlıyoruz. Dünyayı yazan Nedim Gürsel’in “Akdeniz Duyarlığı”na yürek kabartıyoruz: “Rene Char’ın deyimiyle ‘ortak bir varoluşun coğrafya ve tarihini yaşadıkça, Akdenizli olabiliyordun ancak.” Yapıtlarında Akdeniz ışığı dolaşan değerli öykücü ve romancımız Nedim Gürsel, dünyayı Akdeniz aşkıyla gezen, yazan bir seyyah öte yandan. Gezi edebiyatına edebi lezzetler getirmiş bir yazarımız ki, duyarak, anlayarak gezmek için de iyi bir kılavuz. Madem ki hepimiz Akdeniz’in konuğuyuz, Nedim Gürsel de İzmir’i onurlandırsın deyince, çok sevdiği bu şehrin, İzmir’in çağrısına gönül verdi, geldi.
Bu yıl Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabıyla farklı bir polisiyeye imza atan usta yazarımız Ahmet Ümit, mitolojiyle bir kez daha buluşarak, Pergamon bağlamında Berlin- Bergama arasında nefes kesici bir kültürel gerilim ve heyecan romanı yazdı. Onur konuklarımızdan Ahmet Ümit’e de İzmir coğrafyası ve kültürel mirası adına çok teşekkür ediyoruz. Böylece edebiyata aşkla yaklaşan, yazan iki ustamız İzmir’de bir Akdeniz buluşması da gerçekleştirmiş oluyorlar. Ne mutlu güzel İzmir’e!
Ezginin Günlüğü de hem Akdeniz’in hem Ege’nin nefesi değil mi, yeni kent ozanımız Mahmut Çınar’ın solistliğinde eskiden günümüze sevda, umut, özlem dolu şarkılarını seslendirecekler.
Marsilya, Girit, Kıbrıs, Kazablanka, Beyrut, İskenderiye, Tunus, Napoli, Berlin’den gelen, aşkın, Akdeniz’in şiirini, Adalı olmanın, Akdenizli olmanın, Akdeniz’i yazmanın duygusunu yaşatacak şairler, yazarlar açıkoturumlarda, şiir akşamlarında, okumalarda İzmir’de ve Tire’den Bergama’ya, Yeşilyurt’tan Beydağ’ına, Dikili’den Seferihisar’a, Urla’ya ilçelerde İzmirliler’le buluşacaklar. Türkçede Akdeniz Sürgünü romanıyla tanıdığımız Hoda Berakat ve hem romanları hem kadın hareketi eylemleriyle ünlü Salwa Bakr da konuklarımız arasında.
Kemal Burkay’ın unutulmaz şiiri “Gülümse”den İzmir buluşmasının payına da ”Belki şehre bir festival gelir/İklim değişir, Akdeniz olur/Gülümse!” demek düşüyor. Akdeniz ve Ege, adlarını söylerken bile bir gülümseme beliriyor dudaklarımızda ve İzmir oluyor barışın adı birden. Diyarbakır, Mardin, Adana, Antalya, İstanbul’dan gelen şair ve yazarlarımız İzmirli edebiyatçılarla buluşuyor.
Çalışkan şairimiz, Fransızca, İngilizce çevirilerine İspanyolca, Yunancayı da ekleyen hünerli çevirmenimiz, dergicimiz Tozan Alkan, babadan devraldığı geleneği arkadaşlarıyla sürdürüyor, saz ve söz arkadaşlarıyla şiirlerden yaptığı besteleri seslendiriyor. Aşk olsun, Akdeniz olsun diyelim!
“Adalardan Bir Aşk Gelir Bizlere” oturumunda Girit, Tinos, Procida, Büyükada, Kıbrıs buluşmasında “şu ada senin bu ada benim” demeden, adaları da karalar gibi bölmeden “toprak, güneş ve ben/bahtiyarım” diyebilmenin mutluluğunu yaşayacağız.
Festivalimiz 7 Kasım’da Atina’dan Fide Köksal’ın sıcacık ezgileriyle kapanmadan önce, İran’ın yeryüzü şairlerinden Füruğ’un yaşamını “Yaralarım Aşktandır” oyununda Nazan Kesal oyunculuğuyla, Nazım Hikmet’in annesi, en az oğlu kadar ilerici Celile Hanım’ın öyküsünü “Celile” oyununda izleyebilir, Barış İnce’nin İzmir’deki midye toplayıcılarla ilgili “Kabuğu Kırmak” belgeselinde bambaşka hayatların varlığına tanık olabilirsiniz.
Latife Tekin’den Ercan Kesal’a, “Salgın Günlerinde Aşk”tan “Aşkın Yazılı Hali”ne, “Çok Satması Gereken Kitaplar”a, yavaşşehirden yavaşşire, Homeros’tan Seferis’e, Sunay Akın’dan Bülent Emrah Parlak’a, şiire, kısa öyküye, masala, İzmir şiirlerinn yazılacağı şiir yürüyüşüne, yetişkin ve çocuk atölyelerine...Türkçenin sesleri yeryüzünün seslerine karışıyor, Ege’yle Akdeniz buluşuyor, Cumhuriyet coşkusu sürüyor, İzmir aşkdenizin en güzel, en mavi, en özgür kıyısı oluyor!