Tersliğe bakar mısınız? 

Ülke, hemen her türlü üretimde geriliyor,  bilgisizlik üretiminde ilerliyor.  

Bunun nedeni AKP iktidarının yıllardır bilerek, isteyerek ve sürekli olarak topluma bilgisizlik iğnesi yapmasıdır. 

TÜBİTAK, TÜBA ve üniversite gibi bilgi üretim kurumlarını asıl işlevlerinden uzaklaştırarak kendisine bağlayan; çoğu araştırmayı bilim dışı konulara taşıyan;  bilgiyi toplumsallaştıracak sendikaları, meslek oda ve birliklerini işlevsizleştiren iktidar, bilgisizliği hızla egemen kılıyor.

Somut bir örnekle başlayalım: Emekçiden emekliye dek tüm halkın yaşamını doğrudan ilgilendiren enflasyon ile birlikte, hemen her konuda, TÜİK yaklaşık yirmi yıldır, üstelik devlet adına hiç kimsenin güvenmediği istatistikler yayımlamakla, bilinçli olarak bilgisizlik üretmekten başka ne yapıyor? 

En son PISA verilerinin kanıtladığı gibi, “Türkiye’de çocuk okuduğunu anlamıyor” ve “ bilmiyor”. Toplum bu bilgisiz kılma sürecinin acı sonuçlarını her gün yaşamakla kalmıyor; ülkenin geleceği de tümüyle karartılıyor.  

Çok daha olumsuz ve yıkıcı bir durum var: AKP, artık bu konudaki uyarılara hiç aldırmadan yoluna devam ediyor. 

HEM BİREYSEL  

HEM KURUMSAL! 

Bilgisizlik üretme sürecinin geçen hafta görülen son iki örneği, AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta’nın, “Türkiye’de traktör üretimi AKP döneminde başladı” sözleri ve Milli Eğitim Bakanı’nın bilgisiz kılmayı kurumsallaştıran açıklamalarıdır. 

Şahin’in sözleri, ülkenin ekonomik ve toplumsal tarihini bilmediği gibi bir gerekçe ile açıklanamaz. Anımsatmakta yarar var. O yıllarda Erdoğan ve hak arayan öbür AKP’lilerin yaptığını yapan Şahin, İstanbul Üniversitesi’nde tıp eğitimi almasına başörtüsü nedeniyle engel olunduğu gerekçesiyle 2005’te, AİHM’ye başvuruyor. Mahkeme, “Her kurumun mensuplarının giyimleri konusunda karar verme yetkisi olduğu” gerekçesiyle, Şahin’in isteğini reddediyor. Sonrasında o günlerde Başbakan olan Erdoğan, AİHM yargıçlarına “Siz kim oluyorsunuz; bu konuda kararı ulema verir” sözleriyle çok keskin bir biçimde, yalnızca AİHM’yi yerden yere vurmakla kalmıyor, izleyen yıllarda ve günümüzde de Türkiye’nin AİHM ve AB ile ilişkilerinin kopma noktasına doğru gidişinin de fitilini ateşliyor. Olayın kahramanı Leyla Şahin, bir zamanlar hak aramak için kapısını aşındırdığı AİHM’nin kararlarının Erdoğan tarafından hiçe sayılması karşısında tamamıyla susuyor; ama traktör yalanını söyleyebiliyor; toplumun bilgisiz kalmasına çalışıyor. 

İkinci örnek, bilgi üretiminin kurumu olması gereken Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Milli Eğitim Bakanı, Meclis’te “Eski Türkiye’yi unutun!” ,  “Tarikat ve cemaatlerden eğitim hizmeti almaya devam edeceğiz”  diye gürlüyor. Bununla da yetinmiyor; cemaat ve tarikatların gençlerin  dağa çıkmalarını engellediklerini öne sürerek gerçeklerden tümüyle uzaklaşıyor. Öğretim üyesi kimliği de olan Bakan, bir başka konuda da bilgisizlik üretiyor;  tarikat ve cemaatleri Sivil Toplum Kuruluşu (STK)olarak tanımlıyor. 

BUGÜNLERE NASIL  

GELİNDİ? 

Bundan tam dokuz yıl önce 24 Aralık 2014’te Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok katılımlı bir toplantıda: “Türkçe ile bilim ve felsefe yapılamaz” dedi. 

Sonrasında, ders programlarında Türkçenin yerini Osmanlıca adı altında Arapça ve Farsçanın alması için, bütçeden aktarılan büyük tutarlarla tarikat ve cemaatlerden destek alındı. Diyanet, anaokulundan, akademi açarak yükseköğretime dek eğitimin tüm basamaklarında çocukları ve gençleri, yerinde bir deyimle “dilsiz” bırakıyor;  kendi anadilleri Türkçeden de,  onunla birlikte bilimsel bilgiden de yıllardır uzaklaştırıyor.  

İkinci ancak hiç de ikincil olmayan bilgisizlik yıkımı, 2017 yazında bu ülkenin ortaöğretim ders programlarından Evrim Kuramının tamamıyla çıkarılmasıdır. 

Başkan Erdoğan, “insanın yaradılışını” da içeren bilimsel bir gerçeğin bu ülkenin çocukları ve gençleri tarafından öğrenilmesini engelledi. O kadar ki TÜBİTAK, kuramın babası C. Darwin’in 200. doğum yılı nedeniyle yayına hazırladığı bu konudaki bilimsel yazıları içeren Bilim ve Teknik Dergisi’ni yayından kaldırdı. Oysa Evrim, yalnızca biyoloji bilimin değil, ekonomiden genetiğe, iletişimden günümüzün yeni bir çağa açılmasının öncüsü olan Yapay Zekâya kadar hemen tüm bilimsel çalışmaların temelidir.  

Başkan’ın da, Bakan’ın da hiç değinmediği PISA sonuçlarından ne bekliyordunuz?  “Dil ve bilim temelleri çoktan yok edilmiş” bulunan bir eğitimi alan çocuk ve genç başarılı olabilir miydi?  Dahası,  böyle bir eğitimin toplumu gelişebilir mi? 

***

Bugün, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” sözleriyle Cumhuriyet aydınlanmasının düşünsel öncülerinden Tevfik Fikret’in 156. Doğum günüdür; saygıyla anıyorum.