Google Play Store
App Store

AKP Genel Başkanı Erdoğan “1585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı çalışmayı görüştük”demesinin ardından, üç hususta “çözüm” hazırlığı yandaş medyada haberleşti.

Aleviler sanki güvenlik sorunuymuş gibi, kendisini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanı olarak tanıtıp Cemevlerini ziyaret eden isim ise Ali Arif Özzeybek.

Ziyaret edilen Cemevi yöneticilerine tek soru yöneltiyorlar; “Ne eksiğiniz var ?” Aldıkları cevaplarda, eksikliklerin maddi değil, eşit haklar olduğu ifade ediliyor. Örneğin cemevlerinin tanınması gibi talep dile getirenlere ise, “bu gibi resmi statü sorunlarıyla ilgilenmediklerini” belirtiyorlar. Yani dertleri, eşit hakların laiklik ve hukuksal açıdan güvenceye kavuşturulması yok.

Alevileri oylarını çantada keklik görenler, üç başlıkta çözüm bulmuşlar. Buna göre;

1) Cemevlerinin ibadethane değil, ‘Kültür Merkezi’ statüsüne kavuşturulması

2) Dedelere maaş bağlanması.

3) Cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin kamu bütçesi tarafından karşılanması.

Peki biz bu süreci nasıl okumalıyız?

İktidarlar yıllardır oy kaygısı duyduğunda gözünü Alevilerin oylarına dikerler. Siyasal istismarlarını ve samimiyetten uzak “gönül alma” stratejilerini devreye sokarlar.

Öncelikle, siyasal İslamcı geleneğin temsilcisi olan AKP’nin, Alevilik ve Aleviler konusundaki kırmızı çizgilerini ve daha önceki “Alevi açılımı-çalıştayı” sonuçlarını hatırlatmakta fayda var.

Cumhuriyet tarihinde 2O civarında bir türlü açılmayan “Alevi açılımı” hep sözde kalmıştır. Çünkü “Açılım” bahane, asimilasyon şahane demişlerdir. Şimdi de tek adam rejiminin ciddi oy kaybı yaşadığı dönemde, Aleviler AKP’nin sözde kalan 2003, 2007 ve 2009 yıllarına dair Alevi açılımları ve çalıştayları, halen Alevilerin belleğinde canlıdır. AKP’nin 2009 Alevi çalıştay raporları Aleviler tarafından, demokratik ve laiklik karşıtı ve Alevileri Sünnileştirme ve devletleştirme önermeleriyle dolu raporu “Asimilasyon Belgesi” olarak değerlendirmiştir.

Alevilik Devlet Değil, Sivil Yaşamın Felsefi İnancıdır.

Aleviliğin özü ve öğretisi, devlet dini ve düşüncesiyle barışık değildir. Çünkü Alevilik devlet katında değil, sivil yaşamda, insan, sevgi, muhabbet birliğine dayalı paylaşım ve rızalık üzerine kurulu bir düzendir.

Devlet düzenin Alevilerin sivil hayatına ve öğretilerine ayar vermesi, Aleviliği devletleştirme, tanımlama, cemevlerinin statüsünü belirleme, dedelerini maaşa bağlayarak, onların görev ve yetkisini belirleme hakkını, “parayı veren düdüğü” çalar diyerek elinde toplaması demek, sivil yaşamın felsefi inancı olan Aleviliğin bitirilmesi ve devlet Aleviliğinin inşasına yol açılması demektir.

Alevilerin ve Aleviliğin kırmızı çizgisi, devletin ve ortodoks din kalıplarının değil, sivil hayatın ve insanın yaşam dünyası içinde var olmaktır. İşte tamda bu nedenle, AKP iktidarının asimilasyon ve Aleviliği devletleştirme projesi asla kabul edilmeyecek bir önermedir. Çünkü gerek AKP gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının kırmızı çizgisi Alevileri devleti dini üzerinden devletleştirmektir.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve AKP iktidarı dünyevi sorunlara, demokratik, hukuksal ve laik çözümler yerine, uhrevi olandan beslenerek dinselleştirme hedefler. Buna itiraz eden kesimlere ve farklı inançlara dair önyargılı davranır, kendisinin tanımladığı ve ürettiği dinin kalıplarına girmeyenlere karşı sosyal baskı mekanizmalarını devreye sokar, ayrımcılık uygular ve asimilasyon politikalarını uygular. Ve eğitim yoluyla zorla sünnileştirmek ister, kanunlar koyar, fetvalarla hükümler vermekten kaçınamaz.

Anayasası “laik” uygulaması teokratik melez devlet olan mezhepçi düzenin, dünyevi kamu hizmetlerini dinselleştirme ile beslendiğini biliyoruz.

Aleviliğin özü ve öğretisinde ise, inanç dünyası kişilerin özel ve kollektif sivil topluma dayalı yaşam alanıdır. Dolaysıyla Aleviliği devletleştirmeyi hedefleyen hiç bir ideolojik adım, Alevilerin taleplerini karşılamadığı gibi, Aleviliğin devlet katında katledilmesinin fermanıdır.

Alevilerin bugüne kadar acılarla örülmüş tarihinde, otoriter devlet dinine ve adaletsizliklerine itiraz etmesinden dolayı, başlarına nelerin geldiğini Sivas’ta, Gazi’de, Maraş’ta, Çorum’da, Dersim’de ve daha nice katliamlarda travmalar yaşayarak hafızalarındaki travmalara dönüşmüştür.

Bugün dahi otoriter ve teokratik devlet iktidarı, Alevilere yönelik dışlayıcı, karalayıcı, aşağılayıcı tutum ve söylemleri üretip, dolaşıma sokmaktan geri durmadı. Alevilerin kamusal alanda daha da görünür olmasından hep rahatsızlık duyarlar.

AKP hükümeti, Osmanlı döneminin otoriter ve teokratik tek adam geleneğin devamcısıdır ve Alevilerin hak ve taleplerine temel insan hak ve özgürlükleri ekseninde çözüm üretmeyecektir.

Dert Oy, Aleviler İse İstismarın Adresi

Tek adam rejimi krizdedir. Oy kaybediyor. AKP iktidarının hesabı bellidir.Toplumsal tabanı geniş olan Alevileri “bu seçimde yanımıza alalım” diye düşünmüşlerdir. Bunun için de “biraz, çimento, beton, çakıl, kum, verelim, dedelerinin maaş üzerinden kendimize bağlayalım” diyerek, gelecek seçimlere yatırım çalışmasını devreye sokmuşlardır.

Başkaca hesaplarıda var; örneğin Aleviliği devlet katında asimile etmek ve Aleviliği sünnileştirmek. Zira AKP ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın iki kırmızı çizgisini Alevilere dayatmak istiyor. Birincisi “Cemevleri ibadet yeri olamaz, Alevilerin ibadet yeri camidir.” İkincisi ise Aleviliği şeriata dayalı ortodoks din kalıbına sokmak için, “Kuran ve Sünnet bizim kırmızı çizgimizdir” dayatmasıyla Sünnileştirmek.

İşte bu nedenle Cemevlerinin ne olup olmadığına dair Alevilerin söz ve tanım haklarını ellerinden alan “Cemevlerinin statüsü” tartışması yaratıp, cemevlerini “kültür merkezi” düzeyinde tanımlamak, Aleviliği ise İslamın folklorik yanı olarak belirlemek, Alevileri ise ortodoks dindarlık kalıbına sokmak, en büyük hayalleridir.

Oysa Cemevlerinin statüsüne dair, Alevilerin gündeminde bir tanım tartışması yoktur. Tanım asırlardır Alevilerin sivil yaşamından doğmuştur. Asırlardır tanımlanmış, bilinmiş ve yaşanan bir şeyi, AKP’nin yeniden tartışmaya sokması, hem bir evrensel hakkın gasp edilmesi anlamına gelir, hem de Aleviler arasında bir iç tartışma yaratarak bundan nemalanmaya çalışmaktır.

AKP Alevi Taleplerini Tanımıyor, İnkâr Ediyor;

Eşitlik Anayasa’da sadece Sünni-Türk İslam Sentezine uygun yurttaşlar değil, herkese verilmiştir. “Alevilik diye bir inanç ya da din yoktur, Alevilik sosyo-kültürel yapıdır. Cemevi ibadet yeri değildir. Müslümanların tek mabet yeri camidir. Aleviler camiye gelsin.Diyanet herkesi kucaklıyor” demek, Alevi taleplerinin inkarı, eşit hakların ve laikliğin ihlalidir.

Alevilerin talepleri vardır; “Cemevlerimiz tanınsın!”,”Zorunlu din dersleri kaldırılsın”, Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılsın”, “Madımak Oteli utanç müzesi olsun”, “Alevi köylerine cami yapılmasına son verilsin”, “Alevilere ait dergahların ve mekanların kendilerine iade edilmesi”.

Yani ne Alevi toplumun, ne Alevi kurumlarının devlet ve siyasi bir iktidar üretimi Alevilik tanımlamasına, Cemevlerinin statüsünü belirlemesine, dedelerini maaşa bağlamasına ihtiyaçları yoktur ve böyle bir talepleri de olmamıştır.

Bunu dile getiren bir kaç sözde “Alevi-Bektaşi” adını istismar ederek kurulmuş iktidar güdümlü ve rant peşinde koşan yandaş derneğin talebi, sanki milyonlarca nüfusa sahip Alevi toplumun ve binden fazla şubesi olan ABF, ADF, PSAKD, AKD, HBAKV, AABK ve yüzlerce şubesiz Alevi derneğinin “sabırsızca” beklediği taleplermiş gibi sunulması, tam anlamıyla bir iktidar aldatmacasıdır.

AKP iktidarının 2007 ve 2009 yıllarındaki tek taraflı Alevi açılımlarında bu aldatmacaları ve hayalleri gerçekleşmediyse bu yeni açılım aldatmacası ve hayallerini gerçekleştiremeyecektir. Çünkü Aleviler “Osmanlı’da oyun çoktur” sözüne yabancı değildirler.

AKP sözcüleri ve yandaş medya yakın zamanda propagandaya başlayacaklar.

Alevi toplumu ve Alevi kurumları, Aleviliğin ve cemevlerinin AKP iktidarınca yeniden tanımlanmasına, diyanetin kırmızı çizgileri ve siyasal islamcıların hassasiyetlerini koruma ekseninde disipline edilmesine izin ve onay vermeyecektir.

AKP iktidarının 2007 ve 2009 türevi bu yeni açılım tanımlamalarına itiraz eden ve bu dayatmaların dışında kalan Aleviliği, cemevlerini ve Alevileri ise itibarsızlaştırmak için yandaş medyaları ile devreye girmelerine tanık olacağımızı tahmin etmek zor olmasa gerek.

Alevilere, Alevi kurumlarına, Alevi dede ve analarına, aydınlarına ve sanatçılarına düşen görev ve sorumluluk ise, AKP iktidarının karşı karşıya olduğu krize merhem aradığı istismar alanı olmamaktır. Aleviliğin devlet dini inşasının yedeğine sokulması için, üstenci, dayatmacı, tanımlayıcı, zora dayalı, yasaklayıcı yöntemlere karşı, AKP’nin bu üçüncü istismar açılımını ve Aleviliğin içini boşaltma planlarını boşa çıkarmak için, sivil yaşamın bilgelik ve bir felsefi inancının yolu olan Aleviliğe sahip çıkarak, demokrasi, laiklik, hukukun evrensel ilkelerine bağlı yurttaşları olarak, hak temelli eksende, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğün güvencesi olan gerçek laiklik için birlikte hareket etmelidir.